Geceye not düşelim
Vakit oturup düşünme vakti
Bir soru soralım: Anadolu'da varlığımızı devam ettirmek istiyor muyuz?
Evet, bu soruyu her birey, her aile, her toplum kendine sormalı gerçekten. Anadolu'da bize emanet edilmiş varlığımızı devam ettirmek istiyor muyuz?
Yoksa üst norm olarak Avrupa uygarlığını görüp Avrupa uygarlığının insanlığa dayatmak istediği satanizm, deizm, ateizm ve cinsiyetsizleştirme üzerinden bizi var kılma, değerlerimizi tasfiye ederek Anadolu'da içe çökmeyi yaşayıp bir yok oluş sürecine girmeyi mi istiyoruz?
Bu soruyu şüphesiz siyaset kurumunun farklılık göstermeksizin topyekün kendine sorması lazım.
Üzülerek ifade edeyim ki, bir bütün olarak siyaset hattında ayırmaksızın bu temel soruya cevap bulma noktasında bir arayışın olmadığını görmek çok ama çok üzücü.
Hâlâ dünyayı güç ve para üzerinden okuyan bir mantıkla analiz etmekten vazgeçmeyerek tarihsel anlamda eşyanın aklı ve niteliği ve niceliği üzerinden ortaya çıkan bu büyük devrimi okuyup anlamlandıracak bir ekol inşa etme kabiliyeti ortaya koyamayan siyaset, üzülerek ifade edeyim ki Anadolu'daki bir yok oluşun yolunu açıyor.
Biliyorum bunu okuyan arkadaşlar çok ağır diye yorumlayacaklar ancak öfkelenmeden, sakince, herkes başını iki elinin arasına alıp düşünmeye mecbur.
Çünkü Avrupa uygarlığı (Paris olimpiyat açılışı) tereddütsüz ırkları yok etmek ve insanı cinsiyetsizleştirmek üzere, devletlerin varlığını çökertmek üzere küresel bir norm dayatması yaşıyor.
Finansal zorluklar ve güçler arası dengede kendimize yer arayışı tartışmalarının içerisinde farkında mıyız dijitalizm üzerinden nesillerimizin nasıl çürütüldüğünün?
Aile tanımlamasının kökten değiştirilerek cinsiyetsizleştirmenin boyutları ile ahlaki değerlerin çöküşü ve dini geleneklerin tasfiyesi, aile değerlerinin ortadan kaldırılması, bize dayatan Batı'yı hâlâ yaşama çalışmalarında üst norm olarak olarak gören bir modelle Anadolu'da varlığımızı devam ettirebilir miyiz?
Elbette ki hayır!
O zaman "Biz farklıyız" diyecek ve farklılıklarımızı evrensel bir paradigmaya dönüştürecek bir çıkışa yürüyeceğiz.
Anaokulundan başlamak üzere değil, evden başlamak üzere dijital üzerinden ve de Batı'daki modelleme üzerinden taklite dayalı içerdeki devşirilmiş işbirlikçi modellerin çocuklarımızı yok oluşa götüren sapkınlıklarını meşrulaştırarak bu sürecin önünü eğer almaz isek, bu sapkınlıkları hayatlarında normalmiş gibi içselleştirmenin önüne alacak tedbirleri almaz isek, Anadolu'da yok oluruz!
Beraberinde, cinsiyet değiştirmenin bir tercih meselesi olduğu normalleştirmesine karşı önleyici doktrinel bir yaklaşımla almamız gereken tedbirleri almaz isek Anadolu'da yok oluruz!
Şimdi soralım: Batı çöküyor diye biz de çökmek zorunda mıyız?