Herkesin bir numaralı problemidir ama kimsenin de kılını kıpırdatmadığı başlıca sorundur da. “Gidişat” diye bir şey var, herkesin merak ettiği ve kimsenin de müdahale etmediği.
Herkes konuşur “Ne olacak böyle?” diye ama çözüm önerisi de pek gelemez. Durum iyi veya kötü olsun daha iyi olması için ya da düzeltilmesi için de taşın altına el konulmaz. Birileri nasıl olsa dert ediniyordur ve “Su akar yatağını bulur.” tavrındadır herkes.
Ne yapmak gerekli bilinmez ama bu gidişe de bir dur demeyiz… elimizden mi gelmez yoksa umursamaz mıyız kimse bilmiyor. Gizli bilgi çünkü (.)
Aslında kötü de algılamamak lazım bir yandan da belki her şey yolundadır da biz ters yöndeyizdir, belli mi olur? Bütün olaylar tersine akmıyorsa tabi.
Sadece her zaman hakkında konuşulan bir konu olduğu için vurgulamak gerektiğiniz düşünürüz.
Günlük muhabbetlerde başı çeker tabi ki diğer dertlerden sonra. Konuşacak bir şeyimiz kalmadığı zamanlarda sohbeti noktalamanın en uygun konusu gibi gelir belki de. Diğer yandan da konuşacak konumuz olsun diye, konuşma başlatmak için de kullanırız.
Fark ediliyor o zaman aslında merak ettiğimiz ‘Gidişat’ değil, laf olsun; zaman dolsun diye konuşuluyor.
Dünya kendi seyrinde, insanlar da kendi halinde aslında. Kimsenin bir yere gittiği de yok, kimsenin darlığı da yok muş meğer diye bir iç geçiriliyor tabi.
Siz de sanıyorsunuz ki dünyanın kurtarılmaya ihtiyacı var, “Bu gidişatla zor.” Söylemlerini ciddiye alıp; dünyayı dert ediniyorsunuz. Bilseniz sohbetlere sadece malzeme lazım olduğunu, siz de dert edinmezsiniz aslında.
Bir yandan da bir boş vermişlik gelir insanın üzerine, elinden bir şey gelmediği zamanlarda da. Her şey zıddıyla var olur ya ‘gidişat’ zıttı da “Aman…” demek olmuş.
Dünyanın gidişatı ne olursa olsun sizinki güzel olsun…
