ABD Seçimleri sonrası ortaya çıkan yeni yönetimin bütün hedeflerine ulaşmak için güce dayalı tehditler üzerinden, dünya ülkelerini yeniden dizayn etme politikalarının dünyayı nasıl bir kriz ve kaos ortamına doğru sürüklediği bilinmemektedir.
Trump’ın Amerika kıtasından başlayarak güce dayalı tehdit politikalarıyla beraber istediklerini elde planlarının Amerika kıtasında birleşik güç merkezlerini ortaya çıkarabilecek mi sorularını da gündeme taşımaktadır.
ABD’nin Avrupa seçimlerine karışması yönlendirme ve yönetme şekillerini açıktan kamuoyu önünde deklare etmesiyle beraber ortaya çıkan yeni durum Avrupa siyasetinde rol alan bütün aktörlerin geleceğini yakından ilgilendirmektedir.
ABD’nin kendi hinterlandı alanında olan ülkelere karşı sahneye koyduğu yeni politikalarla beraber ortaya çıkan yeni durum müttefik olanların düşman olma konumuna gelmelerini sağlamaya yönelik adımlar olarak değerlendirilmeye başlandığı görülmektedir.
ABD yeni yönetiminin Küresel Ölçekli önceki yönetimin yanında bulunan bütün kurumları hem içeride hem de dışarıda hedefe alındığı düşünüldüğünde ise ortaya bambaşka bir politika uygulaması karşımıza çıkmaktadır.
ABD iç yapılanmasının uygulamalarına bakıldığında görevden alınanlar ile göreve yeni başlayan arasındaki çekişme ABD devlet yapılanmasında yeniden dizayn yapılanmasını ortaya çıkarmaktadır.
ABD dışında görünmeyen politikalarıyla hep sahnede olan İngiltere’nin yeniden sahneye çıkmaya başladığı, İngiltere Başbakanı Steiner’ın Ukrayna ziyareti, sonrasında 100 yıllık Ukrayna ile yapılan askeri yardım anlaşması, Irak ile yapılan 12.3 milyar dolarlık ekonomik anlaşmalar ile devam etmekte olup ,ABD’nin 2. Dünya savaşı sonrası hinterlandına giren bütün bölgelerde İngiltere’nin yeniden sahneye çıktığı görülmektedir.
Avrupa’yı korumak ve finanse etmek istemeyen Trump’ın karşısına Avrupa’da Atlantikçi ve neoliberal politikalar ile ülkelerini yöneten yapılar karşısına çıkmaktadır.
NATO harcama bütçelerini ülke bütçelerinin %5 oranına çıkarma kararını ortaya koyan Trump hem Avrupa ülkeleri ekonomilerini kontrol altına almak istemekte hem de savunma ürünlerinde ABD bağımlılıklarının devam etmesini planlamaktadır.
Dünyaya hakim olma ve yönetme politikalarından asla vazgeçmeyen ABD Biden döneminde hedefine öncelik olarak Rusya’yı alırken Trump’ın ise Çin’i hedefine almasıyla ayrıştıkları görülmektedir.
Latin Amerika ülkelerine karşı yeniden hakimiyet kurmak isteyen Trump’ın karşısında, Biden ise küreselci bir yapıyla dünyanın yeniden her alanda dizayn edilmesini öncelemekte idi.
AB içinde ayrışmaların Macaristan, Slovakya liderlerin açıktan ifade ettikleri yeni dönemde Trump ile yol almak isterken diğer AB ülkelerinin Trump politikaları karşısında oldukları görülmektedir. AB’yi kendi haline bırakmak isteyen ve parçalanmış bir AB ile ayrı ayrı ittifak yapma planı olarak ortaya çıktığı görülmektedir.
Avrupa ülkelerine ait olan bölgeleri kendi kontrolüne almak isteyen Trump’ın güce ve tehdite dayalı politikaları karşısında dağılmış bir AB dünyadaki bütün gelişmelere taraflı yaklaşımlarıyla kendi çıkar menfaatleri doğrultusunda hareket etmelerinin cevabı olarak ortaya çıkmaktadır.
Siyasi ve ekonomik güç olarak eski etkisini, pahalı enerji ve üretim maliyetlerinin artmasıyla beraber dünya pazarlarını kayıp eden, sömürgeci ülke olarak bulundukları ülkelerden kovulmaya başlayan Avrupa ülkeleri , kendilerine nasıl bir çıkış yolu bulacaklarının cevabını halklarının seçimlerde aşırı sağcı siyasi partileri seçerek cevap verdikleri görülmektedir.
Trump’ın ABD’de yarattığı seçmen kitlesinin Avrupa yansımaları olarak ortaya çıkan yeni siyasi güç merkezleri ABD tarafından desteklenmeye başlamasıyla beraber kayıp eden küreselci siyasi partiler ve yapıları ortaya çıkarmaktadır.
ABD içinde en büyük tehdit Trump yönetimi ile Biden yönetiminin ABD içinde destek verdikleri sermaye grupları arasındaki farklılık olarak ortaya çıkmaktadır.
Biden yönetiminin savunma sanayi, finansal yapılar ile küresel ölçekli enerji sermaye grupları olduğu görülmektedir.
Trump yönetiminin ise yeni dönemde ABD’nin yeniden güç olabilmek için geri kaldıkları alanlarda özellikle teknoloji ,bilişim, iletişim alanlarında sermayeyi yönetenlerle yol almak istedikleri görülmektedir.
ABD elitistleri arasındaki yeni ayrışmaları beraberinde getiren bu durum sermaye gruplarının dünya üzerindeki bütün yatırımlarıda dahil olmak üzere etkili oldukları siyasetten ekonomiye kadar bir çok alanda kazanan ve kayıp eden konumuna getireceği yeni dönemin başlamasına neden olacağı görülmektedir.
Bu durum Avrupa ülkeleri için bütün alanlarda ABD’ye bağımlı haline gelmesine neden olacağını göstermektedir.
Rusya korkusu ile Biden yönetiminin Avrupa'yı kontrol altına aldığı süreç karşısında Trump’lı ABD Ukrayna Rusya savaşını bitirme planlarıyla Rusya ile yol almayı planlamasına gitmesiyle beraber İngiltere Çin yapılanması, Fransa Çin yakınlaşmasını ,Almanya Çin ekonomik yapılanmasını sekteye uğratmak ve Batı içindeki birliktelik yapısının son bulmasını planlamasıdır.
İtalya Başbakanı Meloni’nin Avrupa’nın yeni başkenti Roma olması açıklamasıyla Avrupa’yı yeniden büyük güç merkezi olarak Roma İmparatorluğu çatısında birlik olmaya davet ederken gelecek olan tehlikeyi Avrupa ülkelerine net bir şekilde ifade