Dünyada yürürlükte olan sistemi batılılar kurmuştur. Bunun içindir ki; bu sistemde haklı olmak yetmez, güçlü olmak gerekir. Sebebi de batılılar güçten anlar. Kendi çıkarına olmadıkça batı hak hukuk tanımaz, çıkarcıdır, barbardır, çapulcudur, gaddar ve yalancıdır. Gözünün içine baka baka yalan söyler, inkâr eder.
Aliya İzzetbegoviç’in şu sözü batının efradını cami ağyarını mani (Ne eksik ne fazla) tarifidir. “Bunu hiç unutma evlat! Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı; devam ede gelen sömürgeciliği, döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.”
İzzetbegoviç İkinci dünya savaşı sonrası tüm dünyanın gözü önünde yaşanan soykırımda Bosna’nın lideridir. O gün aynen bugün Filistin’de, Gazze’de olduğu gibi insanlık susmuş, bugün Yahudilere, o gün Sırplara soykırım yaptırılıyordu. Niçin Yaptırılıyordu dedim? Çünkü ABD ve batı istese saniyede soykırımlar durur.
Bilindiği gibi Yugoslavya 1992 yılında çökmüştü. Devlete ait silahlar Sırpların eline geçmişti. Bağımsızlığını ilan edenlere karşı Sırplar ağır silahlarla saldırıyordu. Bosna'da başlattıkları soykırımın ardından bölgeye Birleşmiş Milletler mecburen müdahale etmiş, altı bölgeyi güvenli bölge ilan etmişti. Bunlardan biride Srebrenitsa idi.
1995 yılında, Sırp saldırıları sebebiyle Müslüman Boşnaklar, Birleşmiş Milletlerin “güvenli bölge” ilan ettiği Srebrenitsa’ya sığındılar. Müslüman Boşnakların elindeki silahlar BM Barış Gücü tarafından koruma gerekçesiyle toplanmıştı.
Sırplar Srebrenitsa'ya olan saldırılarını sıklaştırdıklarında; Müslümanların toplanan silahlarını geri almak için yaptıkları başvuru, BM gücü yetkilisi Hollandalı komutan Thom Karremans tarafından reddedildi. BM yalnızca iki F16'yı kent üzerinde bir uçuş yaptırmakla yetinmiştir. İşin aslı BM yetkilileri taşları bağlamış köpekleri salmıştı.
Hollandalı askerler bir gece yarısı Bosna'daki BM Barış Gücü komutanı Hollandalı Generalden aldıkları emir doğrultusunda kenti boşalttılar. Savaş sırasında şehrin güvenliğinden sorumlu olan Hollandalı Komutan Thom Karremans kendisine sığınan 25 bin mülteciyi ve şehri Sırplara teslim etti.
Ratko Miladiç ve Radovan Karadziç komutasındaki Sırp teröristler, 11 Temmuz’da soykırım yapmaya başladılar. Sadece birkaç gün içinde 8372 olarak açıklanan Müslüman Boşnak’ı katlettiler. Bir hafta süren katliam ikinci dünya savaşından sonra insanlığa yapılan en büyük suç olarak kabul edildi.
Daha sonra ortaya çıkan bir videoda Sırp generalin kenti boşaltan Hollandalı şerefsiz komutan Thom Karremans’a bir hediye verirken görüntüleri ortaya çıkmıştır.
ABD öncülüğünde NATO, kısaca Batılılar; Sırplara zamanında müdahale etmeyip niçin soykırım izni verdi. Srebrenitsa, Gorajde ve Jepa şehirleri Bosna Sırpları ile Sırbistan arasında kalan Müslüman yerleşim bölgeleriydi. Bu yerleşim yerlerini Bosna savaşında barışın önündeki engeller olarak görüyorlardı. Barış masasının kurulabilmesi için buraların Müslüman Boşnaklardan arındırılması gerektiğini sadece Sırp teröristler değil, batılılar da itiraf ediyorlardı. BM müdahale edip savaşı sonlandırmak için Sırpların işlerini bitirmesini beklemiş ve bu canavarlığın ortağı olmuştur.
Srebrenitsa vahşeti sonrası, şehirde etnik temizlik (soykırım) Sırplar tarafından sağlanınca; amaç hâsıl oldu dercesine, batı olaya vaziyet için müdahil olmuştur. Yaklaşık 2 milyon insan evini yurdunu terk etmiş, çoğunluğu Boşnaklardan oluşan
110 bin insan hayatını kaybetmiştir
TBMM’de olduğum dönemde dostluk grubu ikinci başkanıydım. 2008 yılında Köksal Toptan’ın başkanlığında yapılan ziyarette; grubu başkan olarak temsil etmiştim. O dönemde ve sonrasında Bosna ziyaretlerimiz olmuştur. Bir ziyaretimiz esnasında batı müdahalesinin gelişini şöyle anlattılar. Boşnak müslümanlar savaşın seyrini değiştirmiş Sırpların kayıpları ve esirleri artmış, hezimet yaşayan asker ve sivil Sırplar Bosna’yı terk edip Sırbistan toraklarına kaçmaya başlamıştı.
Bunun üzerine ABD başkanı Clinton; İzzetbegoviç’i bombalama ile tehdit ederek komutanlarını durdurmasını istemiş. O saatten sonra yapılanlar; ABD ve batının müdahale görüntüsü altında Bosna’da kurulacak devlete, Hıristiyan Sırp ve Hırvatları koruyacak şekilde biçim vermekti.
Bilgi olarak paylaşalım: Bosna’da yapılan nüfus sayımlarının sonuçları açıklanmıyor. En kalabalık nüfus Boşnak nüfustur. Ama Dayton anlaşmasına göre Boşnak, Sırp ve Hırvatlar eşit şekilde dönüşümlü olarak devleti yönetmektedir. Buna rağmen Sırplar her an bir maraza çıkarmak için tetiktedir.
Batı Müslüman Boşnakları katlettirdi, soykırıma tabi tuttu, yıllar sonra durumu lehlerine çevirmeye kalktılar. Özür dilemeler, itiraflar ve mahkeme kararları ile “bakın biz ne adaletliyiz” hamleleriyle su üstüne çıkmaya çalıştılar.
Katliamdan 15 yıl sonra 27 Haziran 2017 tarihinde Hollanda Mahkemesi, Srebrenitsa Katliamıyla ilgili Hollanda askerlerinin yasa dışı hareket ettiğine, Hollanda'nın kısmen hatalı olduğuna karar vererek Hollanda askerlerini suçlu buldu. (Ne işe yarar ki?)
Lahey Adalet Divanı bir hafta süren katliamı bir “soykırım” olarak kabul etti. Ancak Sırbistan’ın sorumlu tutulmayacağına karar verdi. (Soykırımla ilgili Uluslararası kanun gereği soykırım konusunda devletler değil, suçu işleyenler yargılanır.) Hulasa-i kelam bu soykırımda yargılanıp müebbet hapse mahkûm olan kişi sayısı benim tespitlerime göre dört kişidir. Bu arada yargılama sırasında ölenlerde olmuştur.
Batının şu yüzsüzlüğüne bakınız, Srebrenitsa’ya anıtlar diktiler. Hollanda soykırımdaki sorumluluğunu kabul etti; 2022 yılında özür diledi. Sırbistan 2013 yılında “soykırım” ifadesini kullanmadan özür diledi. Bu sene 23 Mayıs’ta anlı şanlı (!) Birleşmiş Milletler 11 Temmuz’u Srebrenitsa Soykırımını Anma Günü ilan etti.
Dünyada karşılaşılacak en zor durumlardan biri, bu medeni olduğunu ileri süren aşağılık düşünce sahipleriyle mecburen el sıkışmaktır. Yugoslavya dağılırken Özal, Aliya İzzetbegoviç’e ‘’altında bağımsız Bosna devletini gördüğün bir barış anlaşmasına mutlaka imzayı at’ demiş. Çünkü ‘’Filistinliler 1948’de kendilerine verilen toprağı az bularak, BM’nin verdiği bağımsızlığı kabul etmediler ve süreç dışı kaldılar. Bir daha da sürece dâhil olamadılar. Şimdiki halleri de ortada’’ diyerek ciddi bir yol tarifi yapmıştı.
İzzetbegoviç; Dayton’da önlerine konan Barış Anlaşmasını aleyhlerinde görünen şartlara rağmen imzalamış. ‘’Acımasız bir savaşla, adaletsiz bir barış arasında seçim yapmak zorundaydık. Onun için ikincisini tercih ettik.’’ Demiştir.
Yukarıda “dünyada karşılaşılacak en zor durum” dedik. Akıllarda kalması için bir futbol adamının ifadelerini birazda örterek buraya almak istiyorum. Bu olayı bana Bursa’da gazetecilik yapan Trabzonlu bir dostum anlattı.
Trabzonspor’u şampiyon yapan hocalarından Özkan Sümer lafı eveleyip gevelemeden söylerdi. Özkan Sümer’i kulüpten kovarcasına göndermişler. Daha sonrada kurtarıcı olarak tekrar takımın başına çağırmışlar. Kulübe gelen hocayı kovan ekipten karşılayanlara “Tükürülmesi gereken suratları öpmek; dünyanın en zor işi” demiş.
Ben tükürülmesi dedim o çok daha galiz bir kelime kullanmış.
Biz ne zaman; Fatih Sultan Mehmet gibi, Urban ustayı, Kurban ustayı bulur Bizans’ın surlarını dövecek topları imal eder cephede kullanırsak işte o gün dünya’ya barış ve adalet gelir. Haklı olmak yetmiyor, güçlü olmak gerekiyor. Güçlü olamazsak; münafık batılıların her gün yeni bir kalleşliği ile karşılaşırız. Tükürülmesi gereken suratlar hep önümüze çıkacaktır
