Bir zamanlar Osmanlı’nın geniş topraklarının bir parçası olan Halep, tarih boyunca medeniyetlerin buluşma noktası, kültürlerin harmanlandığı bir şehir olmuştur. Osmanlı, bu kadim topraklarda sadece bir hâkimiyet kurmakla kalmamış, aynı zamanda adaletin sembolü olmayı başarmıştı. Ne var ki, Osmanlı’nın çekilişiyle birlikte bu topraklarda eksikliği hissedilen en büyük şey adalet oldu.
Osmanlı, Halep’ten ayrılırken geride bıraktıkları izlerle konuşmuş gibiydi: “Biz buralardan gidiyoruz, ama adalet bizden sonra sizinle olmayacak. Biz dönene kadar adaleti tesis edemeyeceksiniz.” Bu sözler, tarih kitaplarında geçmese de halkın dilinde, yüreklerde ve belki de taşların altında saklıdır. Halep’in kaderi, Osmanlı'nın uzaklaşmasıyla birlikte hızlı bir şekilde değişti.
Osmanlı’nın adalet anlayışı, Halep’te yaşayan halk için bir güvenlik şemsiyesi olmuştu. Millet sistemi sayesinde din, dil ve ırk fark etmeksizin herkesin hakkı korunur, mahkemelerde kimin haklı olduğuna bakılırken kimlikten ziyade delillere önem verilirdi. Peki, Osmanlı sonrası bu sistemin yerine ne geldi? Kaos, güç savaşları ve zayıfın güçlüye boyun eğmek zorunda kaldığı bir düzen...
Halep bugün, Osmanlı'nın adalet dolu gölgesine ne kadar muhtaç olduğunu her taşında haykırıyor. Tarihin yazdığı savaşlar, parçalanmış topluluklar ve çökmüş sistemler arasında, bu toprakların sesi sanki her gün Osmanlı’ya sesleniyor: "Bizi bıraktığınız yerdeyiz. Adalet yok, düzen yok; siz olmadan bunları bulamadık."
Bir zamanlar Halep’in sokaklarında yankılanan Osmanlı’nın o adaletli huzuru, bugün bir efsane gibi hatırlanıyor. Bu hikâye, sadece Halep’in değil, Osmanlı’nın ardından parçalanan tüm toprakların ortak hikâyesidir. Adalet bir göç hikâyesi gibi, gittiği yerden bir daha dönmedi.
Bugün bizlere düşen, tarihten ders alıp, bu kadim topraklara adaletin tekrar ne şekilde geleceğini düşünmektir. Osmanlı’nın bıraktığı mirası romantikleştirmek değil, o mirasın özü olan adalet ve insan onuruna saygıyı yeniden kurmanın yollarını aramaktır. Halep’in bize anlattığı budur: "Adalet olmadan, hiçbir toprak vatan olmaz."
Strateji Uzmanı
Araştırmacı Yazar
Gökalp Şentürk