Emre AYGEN

Tarih: 04.02.2025 13:58

HALK NE İSTER?

Facebook Twitter Linked-in

Halk, erken saatlerden başlayarak radyoda dinlediği haberler, TV ekranlarında olayları izleyip bundan ne hisseder ve zorunlu olarak yaşam mücadelesi içinde ne kadar etkilenir?

Yüzde hesabı yaparsak çok da yüksek derecede etkilendiğini sanmam. Bu kaderin cilvesi midir, değil midir o da kesin sayılmaz…

Bu sabah radyo haberlerini dinliyorum…

Hükümet, canlı yayında deprem hadisesinde yaşamanı yitiren vatandaşlarımız ve yıkılan evler için neler yapıldığını anlattı durdu. Evet, çok önemli çabalar. Ne var ki, bakkaldaki ekmek fiyatını değiştirmiyor. Bir kilo kıyma almayı yerine getirmiyor. 

İçimden ne geliyor biliyor musunuz?

Bunları kaleme alıyorsun ama söylediklerinden de biz hiç etkilenmiyoruz, ne diyeceksin Gazeteci dostum diye sorsalar. Sizlerin karşısında gözlerim yerde sizlere cevap verecek tek sözcüğüm yok. O zaman ne yapalım derseniz?

Bence, politikacılarımız başta olmak üzere, Sanatçılar, Bilim Adamları, Psikologlar, terörü altında yaşam korkusunu hisseden kişilerin durumunu değerlendirenler, Türkiye’nin yakın geleceğinden tedirgin olan bilim adamlarını dinlemekten çok halkın sesin dinlenildiği bir yer olmalı. Vatandaşın ağzından çıkan sözlerin bir daha yaşanmaması için duyarlı kişileri bulmamız gerekir. 

Ekmeğin, Simit’in fiyatını indirecek birini gördünüz mü? Ben bulamadım…

Anadolu’nun tarım arazilerinin azalmasının sorumlusu kim diye bir Vatandaş sorsa kim cevap verecek?

Abdullah Öcalan’ı serbest bırakılması, Devlet Bahçeli’nin dediği gibi Türkiye Büyük Milletvekili olmasından sonra ekmek fiyatları düşecek mi?

TBMM’ndeki Muhalefet siyasi partilerimize bakalım!..

Başta Özgür Özel CHP Genel Başkanı, simit parası ne zaman düşük fiyatta satacaksınız sorusuna bir cevap var mı? “Hadi Canım Sende!” İsmet Paşa’nın söylediği gibi…

Bakın dostlar, tarım arazisi küçülürse, mazot fiyatları her an artacağı memleketimde, nakliyatta benzin fiyatları ona uygun olarak artarsa, ne diyeceksiniz, hayretle cevabınızı bekliyorum.

Ben Yeni Başkent Gazetesi sitesinde sizlere; belki kimi zaman haddimi aşmış da olabilirim; yazı yazıyorum. Okurlarıma şükranlarımı gönderiyorum. 

Keşke okurlarım da, “Emre Bey, nerden çıkarıyorsunuz?” ya da “Aynı fikirdeyim” şeklindeki cevaplarınızı okuyabilsem. Teknik durumumuzu ona göre yapabiliriz sanırım.

 

    BİRAZDA TATLI ŞEYLERDEN BAHSEDELİM

 

Gelelim başımdan geçen tatlı olaylara sıra geldi…

Siyasette tatlı olayları da yaşadık,..

Her olayda. Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal Türk Basını ile çok tatlı anıların baş piri idi. Turgut Bay, kendi politikalarına destek verenlerden çok, eleştirenleri severdi. Çünkü Turgut Bey, eleştirilerden o anda ağzından söylediği sözlerle manşet olurdu. Basını çok iyi bilirdi ve emek verenlere sadece düşüncelerinden çok çalıştığı Gazete, Dergi ve kurulan ilk özel TV’lerde çalışanların aldıkları maaşlarının bile hak ettiklerinin karşılığını almalarını sağlayan bir politikacı idi. Gazete sahipleri ile ilişkileri çok ilerde idi.

Bir seferinde DAVOS kentinde Turgut Beyin katıldığı toplantıları izlemek için İsviçre’ye gelmiştim.

Bir gün çalıştığım Gazeteden gelen bir haber üzerine Turgut Beyi bulmak ve ona soruları sormak için Otelin salonlarında tur atıyorum. Oraya bak, buraya bak Turgut Bey’i bulamıyorum. En sonunda küçük bir odada Turgut Bey, Hürriyet Gazetesinin sahibi rahmetli Erol Simavi ve üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın torunu ayakta konuşmaktalar. Kapıdan girmeden önce,  elim fotoğrafıma gitti ve o ünlü üç kişinin fotoğrafını çektim.

Rahmeti Erol Bey, fotoğraf çektiğimi görünce bana baktı, “Yavrum! Burada ne diye fotoğraf çekiyorsun” diye sordu. Yanlarına gittim. “Efendim, Güneş Gazetesinde çalışıyorum. Turgut Beye birkaç sorum vardı. Sizleri görünce fotoğrafı çektim. Gazetede kullanmayacağım tabi ki” dedim. Erol Bey, gülümsedi. Ama bana ne demek istediğini anlamıştım. Sanki çalıştığın o Gazeteyi sağlayan benim, maaşını ben verdirtiyorum, kullandığın Tungsten negatifin parasını da ben veriyorum diyordu. Erol Bey, ceketimin sol üstündeki bölümünü düzeltti, “Kolay gelsin” dedi.

İşte dostlar, Gazeteci, Gazetesinde yer alacak haberi kovalar. Gazete sahiplerinin Türkiye’deki gücü üzerine yorum yapmak ya da haber yazmak gündemin haberi değildir.

Rahmetli Turgut Bey; benim çocukluğumu bilir; “Ne istiyorsun?” diye sordu. “Ben sizi rahatsız etmeyeyim. Daha sonra sizi bulurum” dedim ve salondan ayrıldım.

Turgut Bey, biz Gazetecilerin işlerine büyük önem verirdi. Bizleri ortada bırakmazdı. Mekan’ı cennet olsun!

Dostlarım bir başka anımdan yine beraber olmak üzer sağlıkla kalın Saygı değer okurlarım!..

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —