Suriye’de Kurulan Tuzakların Akılcı Çöküşü biliyorduk. Oyunun kurucusu belliydi…
Suriye sahası, bir laboratuvar gibi kullanılacaktı. Türkiye, bu kurguya zorla dahil edilecekti.
Sınırına dayanan kaos, Washington’dan bakınca “tehdit” gibi gösterilecek, ardından düğmeye basılacaktı: bombalar, vekaletçi çeteler, medya kampanyaları…
Ama Türkiye, oyunu okudu. Hem de en başında. Suriye'de askeri müdahaleye zorlandığı her anı soğukkanlılıkla yönetti.
Bir hamleyle süreci yerel aşiretlerin eline verdi. Suriye ordusunu sahadan çekerken, bölge halkına sorumluluğu devretti.
Dışarıdan müdahale ihtimalini sıfırladı. Siyonist yapının kartları bir bir boşa düştü.
Süveyda’nın kontrolünü ele geçiren Suriye ordusu, tam da İsrail’in beklediği kargaşayı doğurmadan ağır silahlarını geri çekti.
Savaşın bahanesi daha doğmadan yok edildi.
Türkiye, Suriye’nin doğusunu yakından izliyor. SDG’nin her hareketi kayda geçiyor.
Şam hattı hâlâ Ankara’nın radarında, üstelik sadece izlemiyor—koordinasyon da sağlıyor.
Bazıları hâlâ “Neden bir şey yapılmıyor?” diye soruyor.
Şam’daki yeni yapılanmayı küçümseyenler var.
Ya bilerek görmüyorlar, ya da bu denklemi anlamaya kapasite yetmiyor.
Suriye'deki yeni yapı bir günde kurulmadı.
Her gün verilen şehitlerle, her gece sahada kalıp sabaha çıkan moralle büyüdü.
Bu ordu, paralı askerlerin rüyasında bile göremeyeceği bir dirençle savaşıyor.
Suriye kendi içinden doğuyor. Türkiye ise binlerce yıllık devlet aklıyla bu doğumu koruyor.
Hem oyunu bozdu, hem yeni tuzakların kurulmasına izin vermedi...nokta.!