Fransa’da ortaya çıkan milliyetçilik fikirleri, dönemin bütün imparatorlukları gibi Osmanlı Devleti’ni de etkilemiştir.
Osmanlı Devleti’nin etnik olarak çeşitliliği en fazla olan Balkanlar coğrafyasında başlayan Batı ve Slav eksenli Rus destekli ayrılıkçı hareketler sürecinde “Millet-i Sadıka” olarak nitelenen Ermeni nüfusu içerisindeki ayrılıkçı fikirlere sahip kesimler elbette ki vardı ve bunların kışkırtılması elbette ki unutulmamıştır.
Çarlık Rusyası’nın I. Petro’dan itibaren devlet politikası olarak belirlenen sıcak denizlere inme hedefleri doğrultusunda kullanılmak üzere Kafkaslar coğrafyasında tampon bir devlet kurdurulması için Gregoryan Eçmiyazin Ermeni Patrikliği merkez kabul edilerek uydu bir Ermenistan kurulması kabul edilmiştir.
Rusya’nın bir devlet olarak tarih sahnesine çıktığı toprakların kadim Türk yurdu olmasına bağlı olarak bu toprakların kadim Türk nüfusunu kendisine bir tehdit görmesi nedeniyle belirlediği algı siyasetinin zamanla etnik temizlik ve sistemli bir soykırıma dönüşerek devam ettiği görülmektedir.
Özellikle 18. Yüzyıldan itibaren Azerbaycan ve Ahıska Türkleri, Karatay, Balkar, Tatar, Karaçay, Çeçen, Avar, Nogay Türkleri başta olmak üzere mukim diğer Müslüman nüfusa karşı zulüm siyasetinin devamı 1988-1994 yıllarında Ermenilerin, Azerbaycan toprağı Karabağ’ı işgal döneminde de Ermenilerle birlikte fiilen uygulanmıştır.
***
İkinci Dünya Savaşı’nın son günlerinde Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Sovyet Rusya tarafından Yalta Konferansı ile belirlenen İki Kutuplu Dünya Sistemi’nin doğu bloğu Varşova Paktı’nın misyonunu tamamlaması ile Sovyet Rusya’nın dağılma sürecinde Ermenistan 23 Eylül 1991’de Azerbaycan 18 Ekim 1991’de bağımsızlığını ilan etmiştir.
Bu süreçte 16 Haziran 1992-24 Haziran 1993 döneminde Azerbaycan Cumhurbaşkanı olan Ebulfez Elçibey’in Türkiye merkezli bir dış politikasından rahatsız olan Ermenistan, Rusya ve İran’ın desteğinde Azerbaycan toprağı Karabağ Bölgesi’ni işgal etmeye başlamıştır.
Karabağ’ın başkenti Hankendi işgalinin ardından Hocalı kuşatılmaya başlanmıştır.
2.605 aile, 11.356 Azerbaycan ve Ahıska Türkü’nün yaşadığı Hocalı, demiryolu ağının geçtiği ve bölgenin havaalanına sahip tek şehri olarak stratejik konumu nedeniyle Ermenilerin hedefi olmuştur.
Yaklaşık beş ay devam eden abluka süresince Hocalı’ya ulaşan bütün yollar ve elektrik hatları kesilmiş ve insanlar, temel ihtiyaçlardan mahrum bir hayata zorlanmışlardır.
Bu süreçte Ermenilerin, uluslararası kamuoyunu yanıltmak maksadıyla Azerbaycan aleyhine mitingler ve protesto eylemleri başlatmaları dikkat çekicidir.
Ermenilerin ısrarlı kuşatmasına bağlı olarak işgal etme kararlılığını gören Hocalı Türkleri, işgal halinde katliamlara maruz kalacaklarını bildiklerinden dolayı savunma birlikleri kurmaya çalışmışlar ancak yeteli silah ve mühimmatlarının olmadığı hatırdan çıkartılmamalıdır.
25 Şubat 1992 gününe gelindiğinde Ermeniler, Hocalı halkına kenti boşaltmaları halinde güvenliklerinin sağlanacağı garantisi vermeleri üzerine şehirden ayrılmak isteyen halkın önü Ermeniler ve Sovyet Rus ordusunun Hankendi’deki 366. Motorize Alayı ile kesilmiştir.
Hedef gözetmeksizin ateş eden Ermeniler ve Rus askerleri çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan bu silahsız grupları katletmekten çekinmemişlerdir.
Aynı günün yani 25/26 Şubat 1992 gecesi ise yine 366. Motorize Alayının desteği ve bütün araçlarını kullanarak Hocalı’yı iki saat boyunca top ve tank ateşine tutmanın ardından 3 koldan saldırı başlatmaya müteakiben şehre giren Ermeniler ve Rus askerleri yıllarca hafızalardan silinmeyecek olan soykırıma başlamışlardır.
Katliamlardan kurtulabilmek maksadıyla kaçmaya çalışan sivil halk bu defa da karla kaplı arazide -12 derecelerde olan soğuk hava şartları nedeniyle onlarcası donarak şehit olmuştur.
Resmi verilere göre, Hocalı Katliamı'nda 106'sı kadın, 70'i yaşlı, 63'ü çocuk olmak üzere 613 savunmasız durumdaki Azerbaycan vatandaşı Azerbaycan ve Ahıska Türkü hunharca katledilmiştir.
76’sı çocuk olan 487 kişi ise ağır şekilde yaralanmıştır. Esir ve rehine olarak götürülen 1.275 kişiden 150’sinin akıbetleri ise yıllarca tespit edilememiş ancak 2. Karabağ Savaşı ile Karabağ’ın işgalden kurtarılması ile bazılarının cenazelerine ulaşılabilmiştir.
Halen akıbetleri tespit edilemeyenlerin olduğu hatırdan çıkartılmamalıdır.
Karabağ’ın işgali sürecinde Hocalı ile sembolleşen ve akla hayale gelmeyen yöntemlerle Türklere uygulanan katliam ve sağ kalanlara reva görülen vahşi işkenceler[1], görüntü kayıtları, fotoğraf ve videoları ile birlikte yüzlerce tanığın bizzat anlatımları ile tespit edilmiştir. Tanıkların bir kısmı hala hayattadır.

Tanık ifadelerinde "Annelerinin gözleri önünde derisi yüzülen çocuklar" olayının dehşeti vardır, inanılması imkânsız “hamile kadınların karnındaki bebeğin ‘kız mı-oğlan mı’ bahsine giren” Ermeni çetelerinin canlı canlı nasıl karın deştikleri[2], katledilen yüzlerce Türk’e ait cenazeler ile birlikte yaralıların da canlı canlı yakılarak delilleri yok etmeye çalıştıkları, esirlerin canlı canlı kalplerinin söküldüğü vardır.
Türk çocuklarının canlı canlı derisini yüzen Ermeni Doktor Zori Balayan'ın itiraflarını bütün dünya tarafından bilinmektedir.
Ancak bir diğer husus ise Ermeniler, yaptıkları katliamları, soykırımları ve işkenceleri yok etmeye çalıştıkları da belgelenmiştir.
Zira cenazeler üzerinde yapılan incelemelerde katledilenlerin; yakın mesafeden ateş edildiği, derileri, başları yüzülen, canlı canlı yakılan, gözleri oyulan, kolları, bacakları, kafaları kesilenlerin olduğu görülmüş, maddi deliller ve tanık ifadelerinden de yararlanılarak Ermeniler tarafından gerçekleştirilen bu insanlık dışı vahşet dünyanın gözleri önünde belgelenmiştir.
Sonuç Olarak
Karabağ bölgesinin işgali ve Hocalı Soykırımı’nın ardından 1 milyonu aşkın masun Azerbaycan vatandaşı yurtlarını terk etmek ve yaklaşık 30 yıl, kaçkın hayatı yaşamak zorunda kalmışlardır.
27 Eylül-10 Kasım 2020 tarihlerinde yaşanan ve 44 gün süren 2. Karabağ Savaşı’nın zaferle sonuçlanması ve 19 Eylül 2023 günü gerçekleştirilen Anti Terör Harekatı ile işgal sona ermiş ve geri dönüşler başlamıştır.
Ancak unutulmaması gereken en önemli husus kuşkusuz ki bu vahşet sadece yaşayanları değil, duyanları bile dehşete düşürmektedir ve olayların tanıkları hala hayattayken görmezden gelen medeni (!) Batı, Hocalı’da yaşanan bu vahşeti soykırım olarak tanımamakta ısrar ederken olmayan 1915 Sözde Soykırım yalanına inanmakta ısrar etmeleri art niyetlerini ve iki yüzlülüklerini göstermesi açısından ibret vesikasıdır.
İsmail CİNGÖZ; Uluslararası Siyaset Uzmanı. BULTÜRK Ankara Temsilcisi. TDPB Basın Kulübü Başkanı. cingozismail01@gmail.com
Kaynakça :
[1] TRT AVAZ, “Ay Yıldızın İzinde-AZERBAYCAN”, 18.01.2017, https://www.youtube.com/watch?v=D59tRzUJPWg
[2] Macit SOYDAN; “Tüyler Ürperten Ermeni Vahşeti 2”, Yeniçağ, 24.02.2009.