Son aylarda Ana muhalefet partisine yönelik operasyonların ardından beynimde ve zihnimde Peru’nun eski generallerinden Oscar Benavides’in şu sözü yankılanıyor:
Dostlarım için her şey; düşmanlarım için kanun.
Bu cümle, iktidarların hukuku nasıl araçsallaştırabildiğini öyle net anlatıyor ki…
Hukukun ayarlarıyla oynandığında, adaletin terazisi bozulduğunda dostlara sınırsız imtiyaz dağıtılırken, muhaliflere yalnızca kanunun en sert yüzü gösteriliyor. Oysa adalet, dost ve düşman ayrımı gözetmeksizin herkese eşit uygulanmak zorundadır. Aksi hâlde hukuk, toplumsal güvenin temeli olmaktan çıkar ve siyasetin sopasına dönüşür.
Benavides’in bu sözünü “dostlara imtiyaz ve ayrıcalık, düşmanlara kanun ve kızılcık sopası” diye özetlemek mümkün.
Bugün Türkiye’de siyaset sahnesine bakınca gördüğümüz tablo tam olarak şudur:
Hukuk, evrensel ilkelerden değil, iktidar–muhalefet dengelerinden besleniyor. Böyle bir düzen, adaletin yerine intikamı, eşitliğin yerine tarafgirliği, nepotizmi, ve her türlü ayrımcılığı koyuyor.
Oysa toplumsal hayatın doğal bir sonucu olarak bireylerin davranışlarını belirleyen, onları sınırlayan ve yönlendiren din ve ahlak kuralları ile toplumların anlayışlarına ve yaptırım güçlerine göre farklılık gösteren gelenek, görenek, anane, örf - adet gibi yerleşik prosedürlerle beslenen yazılı kanun ve yasalar, yalnızca vatandaşların hak ve yükümlülüklerini düzenlemek için değil, aynı zamanda imtiyazları sınırlamak, iktidarların güç suiistimallerine karşı bir güvenlik ağı oluşturmak için vardır.
Kanun ve yasalar, iktidarların “ben yaptım oldu” gibi keyfi davranışlarını gizlemek veya dostlara ayrıcalık tanımak için değil, toplumu, hak ve özgürlükleri korumak, yaşamı, mülkiyeti, inancı, düşünceyi güvence altına almak, kimsenin kimseye haksızlık etmemesi ve düzeni sağlamak için konulmuştur. Eğer yasalar, güçlüleri kollamak ve muhalifleri ezmek için kullanılırsa, adalet yerini zulme bırakır ve toplumun güveni sarsılır
Bu zırhı deler, bu ağı parçalarsanız, toplumun vicdanını temsil eden yasaları lime lime ederseniz sadece bugünü değil, geleceği de tehlikeye atmış olursunuz.
Sonrasında gelenlerin onu kolayca tamir edip, onarıp her şeyi sil baştan eski hâline döndüreceğini düşünmek kadar da büyük bir yanılgıya kapılmış olursunuz. Çünkü bir kez yırtılan güven ağı, bir daha aynı sağlamlıkla örülemez. Tıpkı “Kırık Cam Teorisi’nde” olduğu gibi; bir binada kırık bir cam onarılmazsa, insanlar oranın bakımsız ve denetimsiz olduğunu düşünerek diğer camları da kırabilirler. Benzer şekilde, toplumda küçük suçlar, vandalizm veya kamu düzeni ihlalleri göz ardı edilirse, zamanla daha ciddi suçların ortaya çıkmasına ortam hazırlanır. Ve tabiatıyla bir kez zayıflayan kurallar, sonrakilerin üzerinde istedikleri gibi oynama hakkını kendilerinde görmelerine yol açar.
İşte bu yüzden hukuk, iktidarların sopası değil, toplumun ortak vicdanı olmalıdır.
Adaletin terazisini eğip bükenler, o terazinin ayarlarıyla oynayanlar bir gün aynı terazide kendilerinin de tartıya gireceklerini unutmamalıdır.
Ve şunu hep hafızada saklanılması gerekir: güç de, nüfuz da tıpkı canlılar gibi yaşlanır; tesirini ve gücünü zamanla kaybeder.
Hazret-i Ömer’in (ra) verdiği şu ölçüleri hiçbir zaman hatırdan çıkarmamalıyız.
Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayınız!
Konuştuğunda doğru söylüyor mu?
Kendisine bir şey emanet edildiğinde, emanete riayet ediyor mu?
Dünya ile meşgul olurken helâl-haram hassasiyeti gözetiyor mu?
İşte bunlara bakınız…
İslam Peygamberi, son nebi, son resul Hz. Muhammed (sav) efendimiz, insan ilişkilerinde dürüstlüğün ve güvenin ne kadar hayati olduğunu şöyle buyuruyor:
Bizi aldatan bizden değildir.
İlahi koruma altına alınmış son kitap Kur-an-ı Kerim’de Allah (cc) şöyle buyuruyor:
Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. (Nisa/58)
Onlar, yalanı çok dinleyen, haramı çok yiyenlerdir. Eğer sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Onlardan yüz çevirecek olursan, sana asla hiçbir zarar veremezler. Eğer hükmedecek olursan, aralarında adalet le hükmet. Çünkü Allah, âdil davrananları sever. (Maide/42)