RAFET ULUTÜRK

Tarih: 12.01.2025 12:21

İç İçe: Balkanların Unutulmaz Acıları ve Türklerin Derin İzleri

Facebook Twitter Linked-in

Balkanlar, tarihin en kadim topraklarından biri. Her köşesi, her taşı, her nehri, bir hikâye taşır. Ancak bu hikâyeler sadece zaferlerden ve mutluluklardan ibaret değildir; içinde derin acılar, ayrılıklar ve unutulmaz izler barındırır. Bu topraklarda, Türklerin varlığı, onların kültürü ve ruhu yüzyıllardır yankılanır. Ancak bu yankı, bazen nehirleri bulandıran domuz artıkları gibi kirletilmeye çalışılmıştır; bazen de zoraki göçlerle yok edilmek istenmiştir.

Atalardan Gelen Bir Acı: Balkan Mirası

Bir asırdır süregelen bir acı var. Türklerin Balkanlarda Rumeli’deki mirası, sadece taş duvarlardan, eski camilerden ya da meydanlardan ibaret değil; bu miras, yüreklerde taşınan bir yara gibi her kuşakta kanamaya devam ediyor. O topraklardan sürgün edilen, hakları gasp edilen, evleri ellerinden alınan Türklerin hatıraları, hala diri.

Domuz Artıkları ve Hakaretler: Camilerin önüne, içme sularına atılan domuz artıklarının amacı belliydi: Türklerin ve Müslümanların onurunu zedelemek. Ama bu hakaretler, yalnızca Türklerin ruhunda daha derin bir kararlılık doğurdu.

İkinci Sınıf Vatandaşlık: “Malın, evin, hakkın senin mi sandın? İkinci sınıf esirimsin,” diyen bir zihniyet vardı. Türkler, bu topraklarda yaşama hakkının bile çok görüldüğü bir ortamda varlık mücadelesi verdi.

Göç: Bir Asır Süren Ayrılık

Göç, sadece fiziksel bir ayrılık değil; aynı zamanda köklerinden koparılmanın, kimliğini ve tarihini yeniden sorgulamanın acısıdır.

Demirel ve İmzalanan Anlaşmalar: Bölünmüş aileler, kaybolan haklar ve belirsiz bir geleceğe sürüklenen Türkler. Kaç kişinin, hangi haklarla, nereye göç edeceği bilinmezlik içindeydi.

Ekonomik Planlar ve İnsan Pazarlığı: Bulgar hükümeti, Türklerin temizliğinden ve hurdalarından faydalanırken, onları ihracat ürünü gibi görüyordu. Göç, sadece insani bir mesele değil, aynı zamanda ekonomik bir çıkar meselesiydi.

Balkan Türkleri ve Kimlik Sorgulaması

“Balkan Müslümanları Türk mü?” sorusu, geçmişin derin yaralarına tuz basan bir sorgulama gibidir. Bu insanlar, yüzyıllardır Türk kimliğini korumuş, kültürlerini yaşatmış ve vatan sevgisini nesilden nesile taşımışlardır.

Atatürk ve Balkan Kökeni: Atatürk’ün kendisi de bir Balkan çocuğuydu. O toprakların ruhunu, acısını ve umudunu en iyi bilenlerden biriydi. Bu yüzden, o toprakların gerçek mirasını anlamadan, Türk kimliğini sorgulamak yersizdir.

Balkan Türklerinin Dehası: Balkan coğrafyasından çıkan insanlar, sadece kendi halklarına değil, dünya tarihine de yön vermiştir. Sultan Mehmet Fatih’in Bizans’ı tarihe gömmesi, Atilla’nın Roma’yı titreten adımları ve Avar hükümdarlarının Avrupa’ya damga vuran başarıları, bu mirasın bir parçasıdır.

Balkanların Derin Hafızası

Balkanlar, sadece coğrafi bir alan değil, Türk tarihinin yazıldığı, iz bırakıldığı ve asla silinemeyecek bir hafızanın korunduğu bir yerdir.

Taşkın Seller Gibi Gelenler: Türkler, Balkan Yarımadası’na sadece savaşçı olarak değil, kültür, medeniyet ve adalet taşıyan bir millet olarak geldi. Onların bıraktığı izler, sadece taşlarda değil, halkların hafızasında hala yaşamaktadır.

Toprak ve Demografi: Balkanların demografisi, Türklerin izlerini silemeyecek kadar derindir. Yağmur da yağsa, fırtına da kopsa, bu izler hep orada kalacaktır.

Yeni Tarihi Yazmak

Bugün, Balkan Türklerinin mirasını yeniden sahiplenmek, bu mirası geleceğe taşımak ve dünya insanlığına ilham veren bir hikâye yazmak bizim sorumluluğumuzdur.

Unutulmayan Değerler: Balkan Türkleri, hem kendi kimliklerini koruyarak hem de bulundukları topluma katkı sağlayarak, tarih boyunca bir denge unsuru olmuştur. Bu dengeyi yeniden hatırlamalı ve dünya tarihine damga vuracak yeni başarılar için çalışmalıyız.

Birlik ve Dayanışma: Kanla, canla iç içe geçmiş bu halkların birbirini anlaması, köklerini yeniden keşfetmesi gerekiyor. Çünkü bu topraklarda sadece geçmişin değil, geleceğin de temelleri atılabilir.

Sonuç: Balkanlar Türklerin Yüreğinde Yaşıyor

Balkanlar, Türklerin yalnızca geçmişte bıraktığı bir toprak değil; hala yüreğinde taşıdığı bir vatandır. Bu topraklarda Türklerin bıraktığı izler, fırtınalarla silinemez, zamanla unutulmaz. İç içe geçmiş acılar ve zaferler, bu coğrafyayı Türklerin kimliğiyle yoğurmuştur.

Bugün, bu mirası sadece bir hatıra olarak değil, bir sorumluluk olarak görmek ve yeni tarihi yazmak gerekiyor. Çünkü Türklerin Balkanlar’da bıraktığı iz, insanlığın tarihine de yön vermeye devam edecek kadar derindir.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —