…
nasip*
kuşlar diyorum
yerde nasipleri olmasaydı
neden vatanlarından uzak kalsınlardı
Mehmet Fatih KOŞAN
(*Bir Yemin Gibisin, Sinada Yayınevi, 2022. Değerli dostum Fatih beye paylaşım izni için teşekkür ediyorum.)
…
“Aynadaki sen”le en son ne zaman selamlaştın? Aynadaki aksine bakar mısın? Şimdi bir kez daha dikkatlice bak kendine, biraz(cık) sohbet et kendinle. İnsanın kendisine karşı tarafsız olması çok da mümkün değildir ama sık sık denemeliyiz. Bunun için sadece aynaları değil ama ayna “vazifesi” gören dostlarınızın size söylediklerine kulak vermelisiniz. Sahi etrafınızda son günlerde “kaç” dostunuz var? Yoksa dostlardan bile “kaçar mı oldunuz?”
…
Son aylarda yeniden kendimle uğraşmaya başladım. Aynadaki görüntüm, ilerleyen takvim yapraklarıyla birleşince, bu ne hal dedirtti bana. İnsan aynaya bakınca, doğal olarak gördüğünü değerlendiriyor. Beyazlayan saç ve sakal, alınan kilolar, birazcık boyum da kısalmış sanki… Gül biraz, evet bu sensin, sen bile inanmakta zorlansan bile…
…
Yaşamın kendisi değişim üzerine kurgulanmış sanki. Her zaman değişimler “istendik” yönde olmuyor. En genelde “yönetim becerileriniz” ne durumda? Kendinizi yönetirken (yönetmeye çalışırken) kendinize söz geçirebiliyor musunuz? “Boğazlar meselesi” hepimiz için önem arz etmiştir. Boğazımızdan geçenlere dikkat etmek zorundayız. Sağlıklı yaşamın somut göstergelerinden biri de kilonuz, beden kitle endeksiniz. Yani yıllar itibariyle kilo aldınız mı? Kilolu musunuz? / Şişman mısınız? Aşırı şişman mısınız? Obezite ile bireysel mücadele ediyor musun?
…
Değişime direnen, değişmeyi istiyormuş gibi yapanlar, “diyete niyet edip” ilk virajda “havlu atanlar”, “aman canım ne olacak, can boğazdan gelir” diyenler olarak işin “can boğazdan gider” kısmına bakmayanlar olarak sanıyorum ki; “biz ihtimallere bel bağlayarak”, tatlı hayal dünyasında kendimizi oyalıyor olabiliriz. Yıllardır hekimler, “üç beyazdan (un – şeker – tuz) uzak durun” derler. Uazk durmayı bir kenara bırakın, aramıza “mesafe koymak” da bile zorlanıyoruz.
…
Her kilolu / şişman insanın bir bahanesi vardır. Benim bahanem de başka bir hastalığımın tedavisi için kullandığım ilaçlar oldu. Çok hızlı ve çok fazla kilo aldım (bir yılda 35 kilo), aradan yıllar geçti bu fazlalıkların bir kısmından kurtulsam da, beden kitle indeksim halen “aşırı obez” olduğumu söylüyor. Neden bu “aşırılık” diye araştırırken son 20 yıldır farklı ürün destek sistemlerinden yararlanmış bir kişi olarak, 3 kilo ver 5 kilo al şeklinde “alışveriş” içinde oldum.
“Bu defa başka” diyorum bir kez daha. “Mış gibi” tutumumla veda ettim. Kalan ömrümde, geçen ömrümde bana “yük olan” kilolarımla vedalaşmak istiyorum. Bu konuda doğal destek ürünlerini kullanıyorum ama anladım ki, “keramet” onlarda değil, kişinin kendi “iradesindeymiş”…
…
İnsan neden değişir? İnsan nasıl gelişir? Değişim ve gelişimin yolu nedir? Sen değişmek istiyor musun? Gelişimin gereklerini yerine getirmeye hazır mısın?
Fiziksel görüntünün değişmesi bu kadar zor olmamalıydı oysa. İlk kez sihirli aynaları, çocukluğumun da geçtiği Ankara’da, Gençlik Parkında görmüştüm. Her biri insanı “olduğundan farklı” gösteriyor. Biz “şişmanlar” için, insanı “incecik” göstereni cebimizde taşımak mümkün olsaydı… Bu mümkün olmadığına göre, “Bismillah” deyip “işe koyulalım”. Evet kilo vermek ciddiye alınması gereken bir konu. Kilo pek çok sağlık probleminin temel göstergesi, bunu çoğumuz biliyoruz ama bu bilgiyi “kişiselleştirerek”, “farkındalık” düzeyimizi bilinçli bir şekilde artırıp, “harekete geçmek” gerekiyor. “Mış gibi” yapma hastalığından kurtulup, “gereğini yapmak” gerekiyor.
…
Psikolojide para harcama alışkanlığıyla tuvalet eğitimi sürecindeki anne baba tutumları arasında bir ilişki var(mış). Tuvalet eğitiminde aşırı baskıcı, aşırı titiz, zamanından çok önce başlanılan eğitimin sonucunda “cimri”, aşırı rahat, “bırak canım ne zaman ve nereye yapmak isterse yapsın” diye yetiştirilenler de “savruk, israf derecesinde ‘bonkör’” olabilir.
…
Peki biz kiloluları, fazla kilolarımıza tutunmamıza ne sevk ediyor acaba? Sahip olduğumuzu zannettiğimiz o kilolar bizim “yaşam garantimiz” mi? Başkaları açlıktan ölürken biz “stoktaki depolardan” idare ederek “abad olacağımızı” mı zannediyoruz? Toplayıcılık, hiçbir şeyi atmama, biriktirme davranışının bir başka biçimi olabilir mi? Bu konuda yapılmış araştırmalar olabilir belki? Bugüne kadar bu temel araştırma konusunu “yok saymışım”; “kilolu insanlar neden kilolarından vazgeçemiyorlar?”. Aile yoluyla epigenetik aktarımların bu konuda etkisi olabilir mi? Geçmiş kuşaklarda yaşanan kıtlık, açlık ve savaş gibi olağanüstü dönemlerin insanın beslenme alışkanlığını etkilemesi mümkün.
…
Bu nedenleri içsel ve dışsal nedenler olarak ayırmakta yarar var. İnsan doğası gereği “dışsal faktörlere” kafa yorduğu kadar “içsel / kişisel faktörlere” kafa yormuyor. Aşırı kilolarımı artık özgür bırakıyorum, artık bana ait olmayan bu yükten kendimi azad ediyorum”, önceki kuşaklardan bu sorunları yaşamış olanların yüklerini kendilerine bırakıyorum. Aşırı kilolarımla aramdaki bağı bilinçli bir tercihle, isteyerek koparıyorum.
Artık yoluma sağlıklı olarak devam etmek istiyorum.
Harekete geçiyorum.
Ağzımdan / boğazımdan geçene dikkat ediyorum.
Mış gibi yapmaktan kendimi kurtarıyorum.
Çizginin bir adım ötesine geçiyorum.
Yeni bir “alemde” yoluma devam etmeyi seçiyorum.
Canın Özünden, Can-ı Gönülden …
…
Dr. Özcan Kars / drozcankars.yenibaskent@gmail.com / @drozcankars