İman, sadece bir inanç değil, insanın hayata, kendine ve Yaradan’a karşı kurduğu derin bağdır. İman; yönünü kaybetmiş bir gemiye pusula, karanlıkta kalan bir gönle ışıktır.
İman olmadan irade zayıf, ilim eksik, sevgi yüzeysel, saygı gösterişli, samimiyet ise yapay kalır.
İman, insanın içindeki boşluğu doldurur.
Dış dünyada ne kadar kaos olursa olsun, imanlı bir insanın içinde bir düzen, bir sükûnet vardır. Çünkü o bilir ki, bu hayat bir anlam taşıyor ve bu anlam, Yaradan’la olan bağında gizlidir.
Bugünün dünyasında insanlar çok şeye sahip ama az şeye inanıyor. Oysa sahip olduklarımız değil, inandıklarımız bizi ayakta tutar. İman, bir güçtür; görünmez ama hissedilir.
Ne zenginlikle alınır, ne unvanla kazanılır. O, ancak kalpte doğar ve hayatta yaşanırsa anlam bulur.
İmanlı bir insan, zalim olamaz.
Çünkü bilir ki her şeyin bir hesabı vardır.
İmanlı bir yönetici adil olur.
Çünkü anlar ki insanlara hükmetmek değil, onlara hizmet etmekle sorumludur.
İmanlı bir toplumda güven olur, huzur olur, paylaşma olur. Çünkü o toplumun kalbinde Allah korkusu değil, Allah sevgisi vardır.
Bu çağın ihtiyacı, teknoloji değil, önce imanla donanmış bir vicdandır.
İnsanlık, kaybettiği yerden başlamalı: Kalpten.
Ve o kalbin kökünde sadece iman vardır.