Tarihin her döneminde dinler, mensuplarının davranışlarıyla değerlendirilmiş; ancak bu, çoğu zaman dinin asli kaynaklarından kopuk, yanlış bir algıya yol açmıştır.
Bugün İslam dini de benzer bir durumla karşı karşıyadır. Dünyanın çeşitli yerlerinde, farklı kültürlere sahip Müslümanların sergilediği tutumlar, çoğu zaman İslam’ın ne söylediğinden çok, bireylerin ne yaptığına göre değerlendirilmektedir.
Oysa bu ciddi bir hatadır: İslam’ı, Müslümanların davranışlarına bakarak değil, kendi kaynaklarına göre değerlendirmek gerekir.
Kuran ve sünnet, İslam’ın temel referanslarıdır. Bunlar, bir Müslüman’ın hayatında adaleti, merhameti, dürüstlüğü, sabrı ve güzel ahlakı esas almasını emreder.
Ancak her birey bu ölçülere uygun hareket etmeyebilir. Tıpkı bir doktorun hatasını tıp bilimine mal edemeyeceğimiz gibi, bir Müslüman’ın yanlışını da doğrudan İslam’a fatura etmek doğru değildir.
Son yıllarda özellikle Batı medyasında sıkça görülen bir eğilim, siyasi hareketler veya radikal grupların eylemlerini “İslam” ile özdeşleştirmektir.
Bu, hem kavramsal hem de ahlaki olarak sorunludur. Bir Müslüman bir hata yaptığında, bu İslam’ın değil, insanın eksikliğidir.
Din; yol gösterir, ama birey o yolu her zaman doğru yürümeyebilir. Bu yüzden İslam’ı değerlendirirken, öncelikle şu soruyu sormak gerekir: “Bu davranış Kuran ile ne kadar örtüşüyor?”
Eğer biri İslam’ı gerçekten tanımak istiyorsa, onu önce Kuran’dan, Hazreti Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) hayatından öğrenmelidir.
Müslümanların yaşadığı ülkelerdeki sosyal, ekonomik veya politik sıkıntılar, İslam’ın bir ürünü değil; aksine, İslam’dan uzaklaşmanın sonuçları olabilir.
Peygamberin Medine’de kurduğu toplumda farklı dinlerden insanlar barış içinde yaşamış, kadınlara, yetimlere ve kölelere haklar verilmişti.
Bugün Müslüman coğrafyasında gördüğümüz birçok sorun, bu ideal toplum yapısından uzaklaşmanın göstergesidir.
Bir dinin doğruluğu, o dine mensup bireylerin ahlakına indirgenemez. İslam’ı tanımak isteyen biri, Müslümanların hatalarından değil, İslam’ın özünden hareket etmelidir.
Elbette her Müslüman, dinini en güzel şekilde temsil etmekle sorumludur. Ama dinin doğruluğu, bireylerin doğruluğuyla ölçülmez.
İslam’ı, Müslümanlara göre değil; Kuran’a ve Peygamber’e göre yargılayın.