Burada sizlerle bir araya gelmekten duyduğum mutluluğu ve onuru kelimelerle ifade etmekte zorlanıyorum. Hepiniz her hafta yeni konulara hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Yaklaşan 8 Mart Dünya Kadınlar günü hazırlıklarımız devam ediyor. Bu anlamlı günde, kadın dayanışmasının ve gücünün timsali olarak bir araya gelmemiz, benim için ayrı bir gurur kaynağı.
Kadınlar, hayatın her alanında var olan, üreten, dönüştüren ve ilham veren bireylerdir. Ailenin temel taşı, toplumun mimarı, geleceğimizin şekillendiricisidir. Ancak, tüm bu önemli rollerine rağmen, kadınlarımızın karşılaştığı zorluklar ve eşitsizlikler hala devam etmektedir. İşte bu yüzden bugün buradayız. Çünkü birlikte daha güçlüyüz, birlikte daha ses getiririz, birlikte yol alırsak önümüzde hiçbir engel duramaz!..
Kadın Kolları Genel Başkanı, Araştırmacı Yazar, Şair ve yorumcu olarak karşınızda bulunuyorum. Ancak, bu konumumun ötesinde, her birinizin bir kız kardeşi, bir yol arkadaşı, bir destekçisi olarak buradayım. Sizlere yürekten sesleniyorum: Gelin, bir olalım, beraber olalım. Birlikte hareket edelim, birbirimize destek olalım. Çünkü biz, ancak birlik olduğumuzda, sesimizi yükselttiğimizde, dayanışmayla omuz omuza verdiğimizde daha güçlü olabiliriz.
İşte senede bir kutladığımız 8 Mart Dünya Kadınlar Günü sesimizi duyurmanın, varlığımızı neler yapabildiğimizi hatırlatmanın bir fırsatı…
Her gün yüzlerce kadın canice katlediliyor.
Kızlarımız hatta bebeklerimiz tecavüze uğruyor.
Kadınlarımız istemedikleri halde bile eşlerinin dayatmaları ve zorla sahiplenmelerine karşın, psikolojik şiddetlerine maruz kalıyor maddi gücüde yoksa imkansızlıklar nedeniyle boşanamıyorlar…
Oysa ki ekonomik güce sahip, kendine öz güveni olan, iş sahibi kadınlar çocuklarına bile sahip çıkıp huzursuz ortamı terk ediyorlar. Ya sesi çıkmayan şiddete, zorbalığa, aşağılanmaya, manüpülasyonlara maruz kalan kadın onca psikolojik baskının, elalem tabusunun altında kalıp kader diyip susuyor. Çocukların sessiz çığlığına ses olun derken kadınların içindeki büyüyemeyen kırgın, yıpranmış, küstürülmüş, sindirilmiş, özgürlükleri, öz güvenleri elinden alınmış, gözyaşlarını içine atan kadınlarımızı da hatırlatmak isterim. Bu kadın nasıl bir evlat yetiştirecek hiç düşündük mü?
Cesur olmayı, hayata güvenli bakmayı, arkasında dağlar gibi ailesi olduğunu söyleyerek okula göndermeyi nasıl başaracak!
Peki ya yaşadıklarını kabullenip, kızı da aynı olaya maruz kaldığında ne öğüt verecek?
Kaderindir kızım bende babandan aynısını yaşadım, sabrettim sende bir çocuğun olunca onunla oyalanır, onunla avunursun, eşini sevmeyi dene, senin iyiliğin için yapıyor mu diyecek!? Yoksa kızım hayatına, yaşamına sahip çık, sen ayağının üzerinde güçlü durmazsan, evlatlarına da faydan olmaz mı diyecek?
Bizler, kız çocukları okusun diye onca savaş verirken yüreği yaralı yüzlerce anne, okumak için pencerelerde okula giden kızları içini çekerek izleyen çocuklarının hikayelerini dinledik. Her birinde bir hayal, her birinde yürek acısı, geleceğe karşı umutsuzluk vardı. Belki şuan yüreğim titrek, kelimelerim keskin, gözlerim buğulu olmasının sebebi yüzlerce hayatına sahip çıkmaya çalışan kadınların sesi olmaya çalışmanın zorluğundandır.
Bursları hafife almak bir yüreğin umudunu, hayalini yok saymak, görmezden gelmektir…
İnsanoğlunun yaşamında herşey sadakadır.
Nefesini sağlıklı alma, sahip olduğun bilgi, rahat aile yaşamı, mutlu bir hayat sürdürme şükür sebebi olduğu gibi sana ait olduğunu düşündüğün her şeyin sadakasını vermekte seni koruyacaktır. Bilgini kendine saklamak, paranı kendine saklamak paylaşmamak paylaşmanın mutluluğunu yaşamadığını gösterir. Geleceğimizin teminatı kız çocuklarımızın eğitilmesi, bir nesilin sağlam temellere sahip olması demektir. Geleceğin annelerinin güçlü temellere sahip evlat yetiştirebilmesinin de teminatıdır.
Bizler tümden gelim tüme varım hesabı yaparken her yolun kadınlarımızın güçlenmesine dayandığını inkar edemeyiz. Mecbur, mümkünsüz, kimsesiz kalan kadınlarımızın sayısı arttıkça toplum sağlığı da tehlikeye girecektir. Cinnet geçiren erkekler kadar cinnet geçiren kadınların sayısı da yadsınamaz. Bipolar kadınlar ve narsist erkeklerin sayısının artması da buna örnek teşkil etmektedir. En kötüsü ise her ikisi de durumunu kabul etmemekte ve çocukların da psikolojisini olumsuz etkilemektedir.
Peki sonunda ne oluyor?..
Ekonomik sebepler, toplumsal baskı, sevgisizlik, hoşgörüsüzlük, biten ilişkilerin ayrı odalarda çocuklar için tezahürü, mutsuzluk mağdur psikolojisine dönüşürken kanunsuz ilişkiler her geçen gün artmaya devam ediyor. Günah korkusundan resmi nikah hükmünde olmayan kanun nazarında hiçbir hak doğurmayan nikahlara gidiliyor. Ayrılmalarda ise kadın hiçbir şekilde hak arıyamıyor. Sonrada toplum ve çocuklarımızın geleceği nereye gidiyor sorunun muhatabı oluyoruz.
Oysa ki kadınlarla ilgili birlikler bu gidişatın farkına vararak, kadınlarımızın sesi olmak, onların yanında olmak için varlığını gösteriyorlar. Kadınlarımızın sorunlarını dinlemek, çözümler üretmek, hayatlarına katkı sunmak için çalışıyorlar. Amaçları, her bir kadınımızın ekonomik, sosyal ve kültürel olarak güçlenmesini sağlamak. Kadınlarımızın emeğini değerlendirebileceği projeler üretmek, onların daha aktif ve bilinçli bir birey olmalarına katkı sunmak istiyorlar.
Sevgili kadınlar, hepimiz farklıyız, belki farklı hayatlar yaşıyoruz, farklı hikâyelerimiz var ama hepimizin ortak bir noktası var: Güçlü bir toplumda, hak ettiğimiz yerde olmak istiyoruz. İşte bu yüzden sizleri Kadın Kollarına katılmaya, el ele vererek güçlenmeye davet ediyorum.
Gelin, kadın dayanışmasını hep birlikte büyütelim…
Gelin, geleceğimizi birlikte şekillendirelim. Biz varız, biz güçlüyüz ve biz birlikte çok daha güçlüyüz!..
Sözlerime son verirken, burada bulunan, yazılarımı her hafta merakla bekleyen herkese yazılarımı takip etmelerinden dolayı teşekkür ediyor, birlik ve beraberlik içinde daha güzel günler görmek dileğiyle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.