Bazen insan en çok kelimelerin olmadığı yerde düşünür.
Gürültünün çekildiği, kalabalığın dağıldığı, dijital dünyayı sessize aldığı bir köşede…
Kimsenin ona bir şey sormadığı, kimsenin ondan bir şey beklemediği, kendiyle kalabildiği, kendini duyabildiği bir anda…
Modern zaman bizden sesimizi çok çıkaran, hızlı düşünen, çabuk cevap veren, her şeyden haberdar olan, zamanla yarışır gibi koşturan bireyler olmamızı istiyor…
Bilgi çağında cehaletten korkar gibi yavaşlıktan korkuyoruz…
Ya gündemi kaçırırsak, ya bir konuda fikrimiz olmazsa, ya söylenecek bir sözümüz tükenirse?
Bu yüzden belki de kendimize zaman ayırmak yerine, kendimizi meşgul etmekle övünüyoruz.
Halbuki insan, en çok ne zaman değişir? Sustukça. İçindeki sesi duydukça. Etrafını saran dış sesleri biraz kısınca. Çünkü insanın içindeki en hakiki konuşma, en doğru sorgulama ve en sahici cevap, sessizliğin içinde gizlidir. Sessizlik kendisiyle buluşma noktasıdır.
Bir parkta, bir pencereden dışarıyı izlerken, bir çay bardağının buğusunda…
Kalabalığın içindeki yalnızlıkla değil, kendiliğin içindeki yalnızlıkla tanışmak.
Zihnimizi sürekli bir şeylerle meşgul etme alışkanlığından kurtulup, bir kere de durup bakmak!..
Araştırmalar, insanların kalabalıkların ortasında bile derin bir yalnızlık hissine kapıldığını giderek daha fazla ortaya koymaktadır.
Birbirine zıt gibi görünen ‘yalnızlık’ ve ‘kalabalık’ kavramları, aslında aynı anda var olabilir...
Sosyolojik, psikolojik ve iletişimsel dinamiklerle şekillenen bu olgu, bireylerin günlük yaşamlarında ve ilişkilerinde kendini açıkça hissettirmektedir.
Topluluk içinde var olmanın, bazen insanın kendini daha da yalnız hissetmesine yol açtığı bir çağda yaşıyoruz. Bundan olsa gerek 2024’ün kelimesi seçildi; “kalabalık yalnızlık”.
Belki de en çok bu yüzden, artık uzun cümlelere tahammülümüz yok. Sessizlik korkutuyor çünkü…
Sustukça düşünmeye başlıyoruz. Düşünmek, değişmeyi gerektiriyor. Değişmekse, konforlu gelmiyor.
Ama insan ancak değiştikçe kendini bulur. Ve insan, en çok sessizlikte kendine rastlar…
Bir gün kendinizi büyük bir gürültünün içinde bulduğunuzda, kaçacak bir yer aradığınızda, belki de sığınmanız gereken şey sessizliğinizdir.
Konuşmadığınızda kaybolmazsınız, aksine varlığınızı daha derinden hissedersiniz.
Sessizliğin içinde yürümeyi, sessizliğin içindeki düşünceleri dinlemeyi öğrenmek gerekiyor.
Başkalarının gürültüsünden ziyade kendi sessizliğinize kulak verin.
Çünkü hayatın asıl cevapları bazen kelimelerde değil, suskunluğun içinde saklıdır…