Yeraltı ve yerüstü zenginlikleri petrol, gaz, altın, gümüş, bakır, uranyum, bor, trona gibi Dünyada 90 çeşit değerli maden bulunduğu bilinmektedir. Biz bunlardan sadece üç beş örnek vererek siz değerli okuyucularımızı bilgilendirmek istedik. Her devlette madenler mevcuttur. Ancak bunların hepsi bir devlette mevcut değildir. Birçoklarında bu madenler mevcuttur. Şimdi Dünyanın başına bela olan bu madenler eğer ülkenizde varsa bunları çıkartıp işleme imkanına sahip değilseniz bu madenler kısmen de mevcut olsa bile var olduğu biliniyorsa hedefsiniz. Hele hele bunları koruyacak gücünüz yoksa başınız beladan kurtulmaz. Emperyalist devletler bir şekilde sizi potaya düşürürler. Sizi kendi malınıza sahip çıkarmazlar. Bir bahane üretip işgal ederler. Tıpkı kurdun kuzuya suyumu bulatıyorsun misali. Oysaki sizin suyu bulattığınız falan yok. Kurdun gözü kararmışsa sürünün sayısı olmaz. Kurt öldürmeyi değil öldürdüklerini nereye gömeceğinin hesabını yapar. Amma her ne surette olursa olsun elinizden almak istediği sürüyü gözüne kestirip plan yapar. Karnı doyurmaya yetecekse kan dökmenin, can almanın hiçbir mahsuru yok. Can alındı, kan döküldü bunların hesabı sorulmaz. Sizi çeşitli vaatlerle planlarla bir şekilde razı etmenin yolunu bulmaya çalışırlar. Olmadı başınıza sizin bile tahmin edemeyeceğiniz belaları musallat ederler. Sınır kavgası, hak, hürriyet, insan hakları olmadı hayvan hakları gibi yani buna benzer hakla hukukla komşulukla ilgisi alakası yokken sizi bir köşeye sıkıştırıp emellerine ulaşırlar. Yukarıda bahsini ettiğimiz konulardan birkaç örnekle konuyu aydınlatacağım. Yakın tarihimizde özellikle komşularımızda ve bizde bir şekilde yaşanmakta. Bu gibi varlıklarımıza topraklarımıza emperyalist devletler göz dikmekte. Ellerinden gelen bütün entrikaları denemekte taa ki istediklerini alıncaya kadar sizi iliklerinize kadar sömürmekteler. Kendinizi koruyacak gücünüz yoksa yandınız. Zalimler acımasız yüzlerini işte o zaman en acımasız bir şekilde gösterirler. Hemen yanı başımızda Ukrayna’nın başına gelenlere bakınız. Güneyimizde Suriye’nin, Irak’ın Filistin’in, Sudi Arabistan’ın, Kuveyt’in, Katar’ın, Birleşik Arap Emirlikleri’nin, İran’ın, Libya’nın bunlara dönüp baktığımız zaman her şey gözümüzün önüne dökülüyor. Emperyalistler istediği yerlerde hemen plan yapıp sınırınızı bile size sormadan değiştiriyorlar. Evinizi bile elinizden alıp bir başkasına veriyorlar. Sen çık burada falan oturacak diyorlar. Sanki orada kiracısınız. O gelen de mal sahibi gibi sizi öz be öz kendi malınızdan atıp başka birine veriyorlar. Hatta bu hakikat Filistin’de yıllardır işlene gelen insanlık suçlarından sadece ve sadece biridir. İnsanlıktan nasibini almamışlar hırsızlar yan kesiciler, sokak eşkıyalarından da kötüler. Hatta çek senet mafyasından da kötüler. Böyle bir dünyada yaşıyorsanız mutlak surette gücünüz olmalı. Yoksa sizi koruyacak dayınız olmalı. O da yoksa sesinizi çıkartmadan istemeyerek de olsa rıza göstermelisiniz. Yoksa kendi evinizin içinde başınıza gelmedik bela kalmaz. Bu belalardan kurtulmanın iktisadi, askeri gücünüzün, sağlam müttefiklerinizin olması gerek. Bir misalle bu konuyu biraz açmaya çalışalım. Ülkemizde geçmişte uygulanan doğum kontrolün uygulanması için köylere sağlık memuru ebeler hemşireler gönderiliyordu. Kahvelerde doğum kontrolünü sağlık memurları anlatıyordu. Yoksulluğun sebebi çok çocuk yapmak diyorlardı. Bunu köy kahvelerinde sağlık memurları ne olursunuz çok çocuk yapmayın. Çok çocuk fakirlik demek diye kahvelerde anlatıp halkı doğum yapmamaya çağırıyorlardı. Aynı şekilde hemşire ve ebe hanımlar da köylü hanımları toplayarak köy okullarında sağlık memurlarının söylediklerini söylüyorlar idi. Çok çocuk yapmak sizi bedenen ve maddeten yıpratıyor. Yapacağınız kadar değil bakacağınız kadar yapın. Önlem alın diye hanımlara uzun uzun anlatıyorlardı. Şu ilacı kullanın bu ilacı kullanın tedbir alın diye hanımlara nasihat çekiyorlardı. Hanımlar bu tedbiri aldık bu tedbiri aldık ama bir türlü çare olmuyor, yine hamile kalıyoruz diyorlar. Köylü hanımlar hemşirelerin çektiği nasihatlere bir türlü ikna olmuyorlar. Hemşireler yine konuyu baştan sarıp anlatmaya başlayınca hanımlardan birisi hemşire hanıma; kızııım! Çok güzel anlatıyorsunuz da fakat biz köylüyüz bu dediklerinizi yerine getiremeyiz. Ilaç paramız yook hiç bişeyimiz yok. -Kızııım! Bunun bedava bir yolu yok mu? Hemşire hanım; - Var abla vaar. Deyip tekrar anlatmaya başlıyor. Köylü hanım yine ikna olmuyor. - Kızııım! Bizim paramız pulumuz yok. Bu işin parasız pulsuz bir şekli yolu yok mu diye tekrar soruyor. Hemşire hanım; - Bir yolu daha var. Köylü hanım; - Ha kızııım! İşte o yolu da anlat bize diyor. Hemşire Hanım; - Bak teyzee o iş var ya tam o iş yaparken son anda fıttıracaksınız. Köylü hanım; - Kızııım! Mehmet Emmiyin gözünün siyahı beyazına karıştığı an sen gel de Mehmet Emmiyin altından fıttırabilirsen fıttır diyor. Şimdi bütün bunları bu misalleri niçin verdik. Günümüz dünyasında haklarımızı korumanın yolu güçlü olmaktan geçer. Eğer hayırlınızı koruyacak şerriniz varsa size bir şey olmaz. Başınıza bela da gelmez. Hayrınızı koruyacak şerriniz yoksa başınızdan bela eksik olmaz.