MICHELANGELO BUONARROTI
1475 yılında İtalya’nın Corestino bölgesinin küçük bir köyünde dünyaya gelen Michelangelo’nun Babası ,aynı zamanda bu bölgenin hem Sulh hakimi hemde Vali’siydi.
Kanun adamı Simone ,dürüstlüğü ,mertliği, yufka yürekliliği ile bilinmesi ile birlikte adalet uğruna evladını feda edebilecek derecede de ihmalkar bir babaydı.
Doğduğu andan itibaren sürekli hasta olan annesi ,Michelangelo altı yaşındayken hayata gözlerini yummuş ve onu bebekliğinden itibaren süt annesi büyütmüştü.
Mesleğinin feyzini süt annesinden aldığını söyleyen Michelangelo’nun ilk oyuncağı çekiç, taşçı kalemi ve mermer olmuştu.
Babası heykeltraş olmasını istemesede bu duruma engel olamamıştı.
13 yaşında, zamanın ressamları Domenico ve David’in atölyesine giren Michelangelo’nun çalışmalarına şahitlik eden Floransa Dükü, Michelangelo’nun taşları dile getirebilecek derecedeki bu sanatına hayran kalır ve onu yanına alarak kendi çocukları ile birlikte yetiştirir.
Sanatın temelini “Bahçe Okulu” nu okuduğu sırada atan Michelangelo ,Selvi ağaçlarının gölgesinde , Antik şehrin şekilleri arasında , bembeyaz heykellerin varlığının bulunduğu bu bahçede adeta büyülenir , içindeki istek tutkunun ötesinde bir yol alır .
1495 yılında Floransa’da dini konuları ele alan Michelangelo “Uyuyan aşk ilahı” heykelini yapar ve bu heykel Din adamı Kardinal Riorio’nun eline geçince Michelangelo’yu Roma’ya davet eder.
Raphael gibi oda şöhretini bu davete borçludur aslında.
1501 senesinde tekrar Floransa’ya dönen Michelangelo yedi metreye yakın büyüklükteki “David” yani Hz.Davut heykelini yapar .
Yıllardır kilise avlusunda duran bu mermeri hiç bir sanatçı tamamlama cesaretinde bulunamamıştır .
Tam 4 yıl uğraşır Michelangelo ve heykel tamamlandığında tüm Avrupa hayranlık duyar bu büyük sanatkara.
İtalyan rönesans döneminin ,ressam , heykeltraş , mimar ve şairi olan Michelangelo ,Leonardo da vinci ve Raphael ile aynı dönemde yaşam sürer.
Sistin kilisesinde Michelangelo tarafından yapılan kompozisyona Raphael’in hayranlığından bir önceki yazımızda bahsetmiştik.
Michelangelo karakter olarak Raphael’in tam tersi , aksi ,inat ,asi ve bakımsızdır.
Kimse ile anlaşamaz ,
yanlız olduğu sürece mutlu ve huzurludur. Michelangelo ,insanlara karşı tamamen güvensizdir.
Karakterleri tamamen zıt olan bu iki üstat hiç bir zaman dost olamamışlardır ama Michelangelo Raphael’in o zarif sanatına her zaman hayranlık duymuştur.
Öyle ki bir gün Roma sokaklarında dolaşan Michelangelo,
Çevresinde bir grup güzel kız ile gezen Raphael’e rastlar ve …
-Maiyetinle birlikte tıp kı bir prens gibi dolaşıyorsun der ..
Raphael ise Michelangelo ‘ya
-Ve sen de dostum , tıpkı kimsenin elini sıkmak istemediği menhus bir cellat veya lanetlenmiş bir iblis gibi tek başına geziyorsun der.
Michelangelo’nun kıskandığı büyük rakibi Leonardo da Vinci ..
Osmanlı padişahı II.Bayezıd’a proje sunan iki büyük mimar .
Padişah’ın İstanbul’a davetine icabet etmeyen Mimar ,Michelangelo.
Aslında Michelangelo’da bazı konularda Leonardo gibiydi.
Daima bir şeyler öğrenme merakı içerisindeydi ki !
Leonardo gibi oda insan anatomisi üzerinde çalışmalar yapmış ve bir süreden sonra da çizimlerinde insan çıplaklığını ortaya sermiştir.
Michelangelo’nun Sistin kilisesinin duvarlarına yapmış olduğu “Mahşer günü “ adlı çalışmasında İsa’nında anadan doğma resmedilmesine tepki verilmesiyle 1559 yılında papa Paul ‘un çıplaklığı kapatsın diye verdiği emire cevap olarak …
—Papa ya söyleyin bu küçük bir mesele ve kolaylıkla uygun hale gelebilir,önce kendisi yaşadığımız bu dünyayı uygun ve yaşanılabilir hale getirsin, sonra bu tablo aynı uygunluğa girecektir der Michelangelo.
İşte kendinden emin cesareti , hırsı , öfkesi , azmi ile söz ettiren Michelangelo ‘nun cevabı.
Bu cevap üzerine Papa’nın talimatı ile ,öğrencisi Daniele bu eserlerin mahrem yerlerini bir bez görseli ile örtmek zorunda kalır .
Leonardo ve Raphael öleli elli yıl olmuş , İtalya’ya hakim olan Michelangelo zenginliği ile de ün salmıştır.
1564 senesi Shakespeare ve Galilei’nin hayata gözlerini açtıkları sene Şubat ayında birden rahatsızlanan Michelangelo’da hayata gözlerini yumar ….
(Ben yazarken yaşıyorum , siz okurken yaşıyormusunuz ? )
Sanat ve sanatçılar hep farklıdır , gördüğü rüyalardan tutun ,hayata bakış açılarından ,renklere kadar.
Sanat ölümsüzdür …
Sanatçılarda