Vazgeçemeyeceğim kabullerimden birisidir sağlıklı ve sağlam hafızaya sahip olmak…
Şahsıma olduğu gibi vatanıma, milletime, devletime, dinime kısaca canımdan çok fazla sevdiklerime yapılan/yapılmış iyilik ve kötülükleri unutmam.
Şahsımla ilgili olanlar hakkında zaman zaman esneklik gösterebilirim ama vatanıma, milletime yapılanları hiçbir zaman unutmam.
Tabi Allah sağlık ve akıl sağlığı verdiği sürece…
Örneğin, Türk milletinin her ihtiyacı olduğunda yanında olan, olmaya çaba gösteren Pakistan devletini, Pakistan halkını unutmak mümkün mü?
Hassas olduğum bu konu ile ilgili uzun araştırmalar sonucu “Türk’ün Hafıza Sorunu” isimli bir kitabım yayınlanmıştı.
Bugünkü yazımda yakın tarihimizde milletimizin yaşadığı iki acı olayı işleyeceğim…
Biri 2 Ekim 1992’de Ege denizinde NATO tatbikatı sırasında Muavenat zırhlımıza yanlışlıkla oldu kodlamasıyla yapılan saldırı.
Diğeri ise 28 Şubat 2020 de İdlib ’de şehit edilen 34 Askerimizin şehadetindeki düşmanlıktır.
Türk Amerikan ilişkileri Birinci Cihan Savaşından bu tarafa devam etmektedir. Bu ilişki 2. Dünya Savaşından oluşan konjonktür ve SSCB nin yayılma ve rejim ihraç etme politikası nedeniyle belli bir seviye ve hız kazanmıştır. Demokrat Parti zamanında hızlanmış ve ondan sonra da arada kısa molalar olmuşsa da hala devam etmektedir.
Ama ABD'nin sürekli olan Türkiye politikası “dediğimi yapsın, dur dediğim yerde dursun, ölmesin ama yaşamasın da” çizgisinde olmuştur. Bunu yaparken de süt tozu gibi, demode olmuş savaş araçları ve teknik cihazlar gibi konularda da ihsanda bulunmuştur.
Yazımıza konu olan olay 1971 yılında ABD’ den bize verilen Muavenet Muhribidir. NATO 1992 yılında “Kararlılık Gösterisi-92” ( Display Determinatıon-92) tatbikatı düzenlemişti. Tatbikatın sürdüğü 2 Ekim gecesi TCG Muavenet personelinin dinlendiği saatte, gece yarısı şiddetli 2 patlama oldu. 3 Mil ilerdeki Amerikan USS Saratoga uçak gemisinden atılan 2 adet Sea Sporrow füzesi TCG Muavenet gemimizin savaş harekât merkezini vurdu. Yarbay Levent Kudret Güngör, Teğmen Alper Tunga Akan, Astsubay Serkan Aktepe, Çavuş Mustafa Kılıç ve er Recep Atak şehit oldu. 22 askerimizde yaralandı.
Olay Amerika tarafından disiplinsizlik olarak gösterilip üzeri örtüldü. Bu olay yaşanmasından önce ABD’nin Kuzey Irak’ta Kürdistan kurdurtma çalışması vardı. Bunun içinde Çekiç gücün Türkiye’de İncirlik ve Pirinçlik’ te konuşlandırılması gerekiyordu. ABD’nin bu isteğine Türkiye’de bir bölüm olmaması için diretiyordu. Sonunda kabul ettirdiler. Bugün Kuzey Irak’ta kurdurulan ve bize de kabul ettirilen Kürdistan bölgesi var. Aynı amaca yönelik oyun bugünde Suriye’de oynanmaktadır.
Yakın tarihimizde unutamadığım/unutmayacağım ve unutmamamız gereken olaylardan biri budur.
Diğer anlatacağım olay ise; Yıl 2020, aylardan Şubat. Şubat’ın 27 si. Yer Suriye/İdlib bölgesi.
Türk askeri konvoyu İdlib ’de saldırıya uğradı. Askeri konvoyumuzun geçeceği güzergâh bölgede bulunan ilgili devletler olan Rusya ve Suriye ile paylaşılmıştı. Bu devletler tarafından biliniyordu. Böyle olduğu halde Rus ve Esat ın uçakları konvoya ateş açtılar. 34 askerimiz, Mehmet’imiz şehit edildi. Bununla da kalmadılar Hatay’dan yaralılar için giden Ambulanslara da ateş açıldı. Ruslar kabul etmediler ama bombalayan savaş uçakları onların uçaklarıydı. Hâlbuki bu bölge çatışmasızlık bölgesi kabul edilmişti. Esat Rusları ikna ederek bu fiili gerçekleştirdiler.
Bu iki olayda gençliğimde sıkça söylediğim ve hala inanarak yaşadığım, “Ne Amerika, Ne Rusya Ne Çin, Her şey Türk’e göre, Türk tarafından Türk için” sözünün kadar doğru olduğunu ispatlar.
Sözün kısası: Yılanlardan, sırtlanlardan ve bilumumum yaramazlıklardan etkilenmemek için Türk’ün, Türk Devleti ve milletinin güçlü olması şarttır.