Ramazan geldi…
Her yıl olduğu gibi yine “Nerede o eski Ramazanlar?” diyenleri duyuyoruz.
Ama aslında yanlış bir soru soruyoruz. Eski Ramazanlar değil, eski insanlar yok artık!..
Ramazan aynı Ramazan, iftar sofraları, sahur geceleri, teravih namazları aynı.
Değişen Ramazan değil, biziz…
Eskiden Ramazan, sadece oruç tutulan bir ay değil, bir ruh hâliydi. Sofralar bereketin, mahalleler dayanışmanın, insanlar ise samimiyetin temsilcisiydi.
Şimdi ise nefsin esiri olmuş, hız çağının içinde kaybolmuş bireyleriz.
Gönül dünyamızda derin yaralar açıldı, modernizmin etkisiyle manevi bağlarımız zayıfladı.
Ama mesele sadece bireysel değil…
Bugünkü sistem bizim sistemimiz değil.
Çünkü bu sistem, insan yetiştirmekten çok insan tüketmeye odaklı. Bürokrasiden dava adamları çıkmadı, çünkü bürokrasi liyakati değil sadakati ödüllendiriyor.
Oysa toplumun dava adamlarına ihtiyacı var!..
Sürekli şikâyet eden değil, değiştiren insanlara…
Hayata kapılmadan, hayatı değiştirecek insanlara…
Bugün ihtiyacımız olan, eski Ramazanları değil, eski insanları yeniden bulmak. Gönlü zengin, derdi olan, davası olan insanları…
Ramazan ayı belki de bunun için bir fırsat. Kendimizi sorgulamak, eksiklerimizi görmek ve yeniden inşa etmek için…
Yoksa sistem değişmedikçe ve insanlar dönüşmedikçe, her yıl “Nerede o eski Ramazanlar?” diye sormaya devam ederiz.
Şimdi sormalıyız: Eski insanları yeniden nasıl buluruz?