Vüsale ALİYEVA

Tarih: 14.11.2023 21:12

​​​​​​​NETANYAHU CESARETİ KİMDEN ALIYOR?

Facebook Twitter Linked-in

 

NETANYAHU CESARETİ KİMDEN ALIYOR?

Bu aralar ABD-yi bile dinlemeyen Netanyahu neden “kan içmeye” doymuyor? Kim onu besliyor veya hangi hırs ona cesaret veriyor diye düşündüm? Özellikle son çağrısını duydu iseniz tüm arap ülkelerini açık aşikar sert dille tehdit etti:  “ Eğer Gazze’ye  yardım ederseniz size yapacaklarımı biliyorusunuz!”-dedi.

Araştırma yaparken Netanyahu hakkında dikkate değer bilgiler buldum.  1967 yılında 6 gün savaşları olarak tarihe geçen İsrail işgal saldırıları sırasında Neyanyahu İsrail Güvenlik güçlerine katılmış, Özel askeri birliğe bölüm komutanlığı yapmıştır.  Filistin halkının yerleşim yerlerine baskın düzenlemiş ve sivil ölümler gerçekleştirmişler. 1973 yılında Yom Kippur savaşına da katılmış, bu savaş sonucunda  İsrail  askeri, diplomatik ve ekonomik alanlarda

ABD'ye eskisinden daha bağımlı kaldı.  Devam eden baskınlar ve katliamlara katıldığı halde 1984  yılında  İsrail’de Birleşmiş Milletler  Büyükelçilik görevine getirildi.  Bütün bunlardan bahsederken Netanyahu’nun ailesi hakkında da bilgi vermek gerekir.  Yüzbaşı askeri geçmişi olan Netanyahu rus asıllı Musevi Benzion Netanyahu adlı Siyonist Yahudi siyasetçinin  oğludur.  İsrail’in devlet olarak kurulmasında önemli görevi olmuş bu şahısa  Jabotinskiy adlı tarihçi yön vermiştir. Orta doğu tarihini bu Ze’ev Jabotinskiy’den öğrenen Benzian bu akıl hocası ile birlikte Osmanlı hanedanının dağılması için çaba göstermiş ve Abdülhamid Hanı tahtan indirmek üzere gazeteci sıfatı ile tebligatlar yapmıştır.   Ze’Ev Jabotinskiy Osmanlı aleyhine savaşan Katır Birliği komutanı olduğunu hatırlatmakla bu Siyonistlerin Arapların Türkler aleyhine ayaklanmalarına nail olmuşlar. Yani ta eskiden beri devam eden bir propagandayı yaşam tarzı olarak hayatını adayan bu Netanyahu’nu finanse eden ve aktör gibi siyaset sahnesine çıkaran örgüt B’nai B’rith adlı deyimle –Bene Berit (Ahit oğulları)  Siyonist örgütüdür. Her seçimden önce Amerika’yı ziyaret eden Netanyahu bu örgütün localarında gerekli talimatları almak üzere kabul edilir. 1843 yılında kurulan bu örgüt dünyada en büyük ve güçlü  lobi olarak Yahudi Siyonizmine hizmet eder. 45 ülkede loca ve şubeleri varmış.  B’nai- B’rith ‘in simgesi Menorah – Yahudiliğin  mühim simgesi olarak “yedi kollu Şamdan” manasını taşıyan İbranice kelimedir. Örgütün Amerika’daki bütesi 13 Milyon dolardan fazladır. Bu örgüt Yahudilerin dünya üzerine hakim ola bilmeleri konusunda tüm sorunları halletmeye ve Yahudilerin yaşadıkları tüm ülkelerdeki toplumları da ilgilendiren bir çok program gerçekleştirmekle yükümlüdür.  En önemli locaları Cekoslavakya (1895), Yakın Doğu (1911), Avusturya (1920), Polonya (1924),  İngiltere (1925) ve Filistin-Kudüs’te (1924) yerleşmektedir.  

Tüm bunları öğrenirken bu günkü arap ülkelerinin yöneticilerinin neden İsrail’le bu kadar Filistinli Müslüman katledilirken sessiz kalmak azmış gibi işbirliklerini sürdürmeye devam ettiklerini de araştırdım. Neticede Tel- Aviv’de  1956 yılında MOSSAD tarafından kurulmuş Tel-Aviv İslam Üniversitesi karşıma çıktı.  Yönetim de MOSSAD’ın elinde.  Bu üniversite “kapalı” yani her kese açık olmayan bir üniversitedir. Üniversiteye öğrencileri sadece bu istihbarat örgütü seçer ve bu üniversiteye öğrenci ola bilmenin ana kuralı  Yahudi kökenli olmaktır. İslam adına tüm dersler: Kur’an, Hadis, Fıkıh, Arapça görülüyor. Fakat amaç İslamı sevdirmek değil bu dine Siyonist gözle bakmak.  O yüzden de üniversitede “Özel” dersler  mutlaka veriliyor, yani- Müslümanlar arasında seçilmeden nasıl adapte olunur, ilişki nasıl kurulur, dikkat edilecek en önemli hususlar nelerdir, Müslüman toplumların arasına nasıl sızmak ve onlardan asla seçilmemekle yaşanır, özetle “sağlam” ajan yetiştirmeye gerekli tüm psikolojik, tarihi, sosyoloji,askeri, siyasi ilimler, bilgiler, uluslar arası ilişkiler öğretiliyor.  

Tüm bunları göz önünde bulundurup başta Suudi Arabistan olmakla İslam ülkeleri adını taşıyan hiçbir Müslüman ülkenin bu gün Gazze’de yaşanan vahşete neden bu kadar kör ve sağır olduklarını da düşünürsek, bence bu ülkelerin yöneticileri bu üniversitenin yetiştirdiği ajanlar ola bilir diye aklımdan geçiriyorum.  Geçen sene bir iddia ortaya atıldı ki, Kabe’nin güvenliğini İsrail Ordusuna ait bir Şirkettir. Yeni Şafak gazetesi yazarı Mehmet Şeker adlı gazeteci 6 Ekim 2015 yılında bir köşe yazısında bu iddiayı gündeme getirmiş. “Haccın güvenliğini sağlayan İsrailli bir Şirket” başlıklı makalesinde,  Kabe’nin güvenliğini  G4S adlı İsrailli Şirketin  güvenliği sağladığına dair  konuya değinmiştir.  Teyit adlı analiz yapan internet  sitesinde ise bu iddianın doğru olmadığı yazılarak iddiada adı geçen G4S güvenlik şirketinin Danimarka’da kurulduğu ve Şirketin Merkezinin Birleşik Krallıkta bulunduğu vurgulanmış ve G4S güvenlik şirketinin Kabe’nin güvenliğini değil, güvenliği ile bağlı bazı teknolojik desteklerde bulunduğu belirtilmiştir.  Kabe’nin güvenliğinin Suudi Arabistan Hac, Umre ve Olağanüstü Güvenlik Gücü Komitesi tarafından sağlandığı yazılmış olsa da, Allah aşkına G4S güvenlik şirketinin Danimarka gibi Kur’an ve İslam düşmanı olan bir ülkede kurularak, üstüne üstlük Mason Siyonist yuvasının da zaten İngiltere’de merkezlendiği bir yerde Birleşik Krallıkta Merkezinin bulunduğunu bildikten sonra ne düşünmeliyiz ki? Ayrıca, bu şirket  teknolojik destek sağlamışsa, günümüz mükemmel gözlemciliğini neyin hesabına sağlam yapıyoruz , tabi ki teknoloji üstünlüğü ile iyi bir ajan olma gücüne sahip olduktan sonra  şu “bazı teknolojik destekleri” sağlaması yeterli değil mi?

Başka dikkatimi çeken bir cümle de bu sitede yazının sonunda yazılmış olan –“ G4S Şirketinin bir şubesinin de İsrail’de olup, yalnız Şirketin İsrail kökenli olduğunu göstermez” ibaresidir.  

 Yazının başında özellikle belirttiğim bir hususa tekrar dikkatinizi çekmek isterim:  Siyonist İsrail için örgütlenmiş Bene-Berit locası bu işe çoktan elini atmıştır bile. Ben gerçek bir Müslüman yönetimin Gazze’de Filistin’de acımasızca yaşananlara asla duyarsız kala bileceğine asla inanmam. En kötüsü biz bu günlerde İsrail ürünü diye Cola’yı almamak için protesto ediyoruz ama, dikkat ederseniz elimizi neye atsak İsrail ürünü çıkıyor.

Sahi, Siyonist rejimi boykot etmek için daha kaç üründen vaz geçe bileceğiz, oysa evimizin içinde kim bilir kaç İsrail ürünü var. Dahası bilmeden her gün kim bilir kaç İsrail ürünü alıyoruz.  

 

Vüsale ALİ

Kayseri  

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —