Fuat YILMAZER

Tarih: 21.04.2025 13:00

NÜFUSUN YAŞLANMASI VE GENÇLERE KARŞI İLGİSİZLİK

Facebook Twitter Linked-in

Ülke yönetmeye talip olanlar eğer hazırlıklı geliyorlarsa mutlaka genç ve gençlikle ilgili ayağı yere basan gerçekçi politikaları olması gerekir. Çünkü bir milleti ve onun oluşturduğu devleti korkutan önemli etmenlerden biri nüfusun yaşlanmasıdır.

Gençlik geleceğimizdir. Türk Milletinin, Türk Devletinin geleceğidir. Genç sayısı ve yüzdesi düştükçe milletimizin ve devletimizin geleceği de tehlikeye düşer.

Türk düşmanları ile Türk’e düşman olan, milli düşünce taşımayan, yarınlarımızla ilgili düşünce üretemeyen iktidarlar dış tesirle ülkemizde uzun süre nüfus planlaması uygulattırdılar.

Dünya Sağlık Örgütünün teşviki ile 1965 yılında Sağlık Bakanlığı bünyesinde Nüfus Planlama Genel Müdürlüğü kuruldu. 1983 yılında aynı genel müdürlük Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması adıyla devamı sağlandı.

Devletin tüm imkânları kullanıldı, “az çocuk, mümkünse tek çocuk” propagandası yaptılar. Hatırlarsınız Devletimizin Sağlık Bakanlığı “Doğum kontrolü”, “nüfus planlaması” diye tüm çalışanlarını seferber ederek ilaçlar dağıttılar, müdahalede bulundular.

Sağlık Bakanlığı tüm işini bırakıp elemanlarını bu sahaya sürdü ve çalıştırdı. Ve doğum kontrolünü sağlamaya çalıştılar.

Başardılar da. Bugün Türk milletini emanet edebileceğimiz genç nüfus oranı bayağı azaldı.

Gerçeklerle karşılaşınca hata yeni yeni anlaşıldı, hatadan dönüş ve yaranın sarılması yollarını arıyorlar. Tabi şimdide karşılarına ekonomik, kültürel ve coğrafi sorunlar çıkıyor.

Devletin ve milletin devamı düşünülüyorsa neye mal olursa olsun çaresi bulunmalıdır, bulmak mecburiyetindeyiz.

Ayrıca bir başka üzüntü veren olayda, Genç nüfus açısından tehlikeli noktada olduğumuz halde mevcut gençlerle de ilişki kuramıyor gerekli ve yeterli ilgiyi gösteremiyoruz. Bunun sonucu gençlerimiz istikballerini yurt dışında aramak gibi bir yola yöneliyor. Bu seferde milletime hizmet edecek, devlete üretim alanları ortaya koyacak beyinler dışarıya gidiyor.

Bu gerçeklerle yüz yüze gelenler de hiç sorumluluk duymadan “giderlerse gitsinler” pozisyonunda.

Belki de bu tavrı gösterenler milletten ümmete geçiş yapmak için başka ülkelerin gençlerinin gelmesini istiyorlar.

Bu görüntüden çoğunluğumuzda memnun olmalı ki oluşacak tehlikenin şuurunda değiliz. Osmanlının son dönemlerinde olduğu gibi “yumurta kapının ağzına gelene kadar” farkında olmayacağız.

Aslında tarihteki örneklerle bu uygulamaların yanlış ve tehlikeli olduğunu yaparak yaşayarak öğrenmiştik. Hem nüfus hem de önemli miktarda toprak kaybı yaşayarak görmüştük.

Yaşanmışlıklara rağmen konunun önemini idrak edemiyoruz.

Şu son olaylarda 300 e yakın öğrenci genç hapse atıldı. Hem de adi suçluların olduğu bölüme kondu. Bu günlerde önemli sayıda serbest bırakıldılar.

Bu gençler neden sokağa çıktı hiç düşündünüz mü?

Bu gençler suçu, kirli, yüz kızartıcı suçlardan mı?

Veya onlar devlete millete karşı suç işleyen canavarlar mı?

Evlerinde, yurtlarında sıcak ortamda kitapları, gönye ve cetvelleri önlerinde dersle uğraşması gerekirken soğukta, yağmur ve çamurda neden dayak yemeyi göze aldılar?

Bu davranışlarında gençlerin içten gelen feryatlarını duyan yok mu? Farkında olması gereken hocaları, yöneticileri, hükümetleri, reisi cumhurları yok mu?

Neden bu gençlerle duygudaşlık kuramıyoruz?

Böyle olamaz.

Yara büyümeden önemli sorunlara çare bulunmalıdır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —