Saniyeler içinde parlayıp her şeyi yakıp kül edebilir. Sonrasında geride sadece pişmanlık ve telafisi mümkün olmayan kayıplar kalır.
Yine sosyal medyada yer alan görüntülerde, bir araç geri manevra yaparken bir kadını hafifçe çarpıyor. O araçta yolcu koltuğunda oturan 60 yaşındaki bir adamı, kadının yakınları adamı hedef alarak şiddet uyguluyor. Öfke o kadar kontrolsüz ki kimse durup olanı anlamaya, sağduyulu düşünmeye çalışmıyor ve sonuç darp edilen adam kalp krizi geçirerek hayatını kaybediyor. İşin en acı yanı ise saldırganlardan biri pişmanlık içinde onu hayatta tutabilmek için kalp masajı yapıyor. Ama artık çok geç...
Bu yanlış anlama, bir saniyelik sinir bir anda patlayan öfke, bir insanın yaşamına mal olabiliyor. Öfke insanın doğasında var ama onu kontrol edemediğimizde yıkıcı hale geliyor.
Sabırsızlık, anlık patlamalar, insan hayatını hiçe sayan refleksler…
Bunların hepsi aslında toplumun genel ruh halini de ele veriyor. Günlük hayatın koşuşturması içinde sinirlerimizi dizginlemeye unuttuk. Bizi yönlendiren akıl ve vicdan değil, anlık öfkelerimiz oluyor. Sonrasında ise pişmanlık ama bazı pişmanlıklar geri dönüşü olmayan yollar açıyor.
Öfkenin sonucu ölüm, vicdan azabı ve mahkumiyet oluyor. Ama o saniye o bir saniyelik sabır, belki de her şeyi değiştirebilirdi. Ne zaman öfkeye katılsak bir an durup düşünmeliyiz.
Çünkü bazen en büyük pişmanlık, keşke o an durup düşünen bilseydim demektir. Öfke ve sabırsızlıkla hareket ettiğimizde olayların sonucunu hesap etmeyiz.
Bazen insanın kendi kendine frene basması zordur. Öfke anında mantık devreye çıkar, duygular kontrol ele alır işte bu noktada dışarıdan bir kontrol birimi devreye girerse bize durdurursa belki de büyük felaket önüne geçebilir.
Toplum olarak daha öfkeli, sabırsız ve tahammülsüz hale geldik.
Artık olaylar patlama noktasına gelmeden önce bir dur düğmesi oluşturmak zorundayız.
Bu ister bireyler, farkındalıklar isterse toplumsal düzenlemelerle olsun ama şu bir kesin! öfkeyi kontrol etmezsek hayatımızda kontrol edemeyiz. Kontrol edemediğimiz de yıkıcı bir güce dönüşebilir.
Toplumsal olarak öfke kontrolümüzün kaybolmasının geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı, işsizlik gibi sorunlar insanı gergin hale getiriyor.
Sürekli kavga hali toplumu zehirliyor. Haberlerde dizilerde, sosyal medyada şiddet sürekli gözümüzün önünde bu da insanların şiddete olağan bir tepki olarak görmesine sebep oluyor.
Öfke bizi tüketmeden frene basmalıyız. Sabır bir zayıflık değil aksine en büyük güçtür.
Gerçekten ülkece sabrımız mı bitti. Türkiye’de şiddet olayları arttıkça adalet sisteminin ne kadar caydırıcı olduğu da tartışılır.
Adaletin hızlı ve caydırıcı olması, psikolojik desteğin sağlık ocaklarında erişim sağlanması, toplumsal dayanışma, hoşgörü ve anlayış kültürü yeniden inşa edilerek toplumun tahammül seviyesini artırmak için acil bir şeyler yapılmalı.