Halide HALİD


Önce Vatan” serisinden

Maalesef mutlu saatler çabuk bitiyor…


Bazen hayatın tesadüflerden oluştuğunu düşünüyoruz. Ama tesadüflere asla inanmadım.

Yaşadığımız ve yahut karşılaştığımız her bir olayın Yaradan tarafından önceden çizilmiş bir proje olduğunu düşünüyorum.

Kiminle nerede, ne zaman, hangi durumda görüşeceğini, yaşananların seni nasıl etkileyeceğini sen bilemezsin.

Nereden başlayayım sözüme, nereden başlayayım cümleme, bilemiyorum, acizim...
Ne yazarsam, ne söylersem, yine de onun yüceliğini vasf edemez o sözler…

ŞEHİT insanlığın en yüce zirvesidir

ŞEHİT bir dünyadır.
ŞEHİT öyle bir kuvvettir ki, cismani yokluğuyla bile varlığını kanıtlamış...
Düşman ONU yok etmek ister, aksine O daha da yücelir.
öyle bir zirveye yükselir ki, o zirveye kalkmak herkese nasip olmaz.
ŞEHİT olarak gönüllerde taht kurar, kalb evlerinin sultanı olur…

ŞEHİT milyonların damarlarında akan kandır…

ŞEHİT Azerbaycan’ımın, Türkiye’min gururu,baş tacıdır…

Annesi, babası, ablası, abisi, kardeşleri, hanımı suya hasret çiçek gibi ona hasret kalır.

Yıllarca onun ruhuna sarılırlar…

Onun ruhuyla nefes alır, onun resimleriyle konuşur, onun kiyafetlerinden kokusunu alırlar.

Budur ŞEHİTİN kendinden sonra arkasında bıraktığı manzara.

Her biri farklı yaşlarda Vatan için canlarını feda eder…

Vatan adlı kutsal varlığın değerini içten anlamaya başladıkları andan seçerler yollarını ŞEHİTLER.

Onların hayat hikayeleri kısa olsa bile, sayfalarca romandan daha büyük olur.

Bu gün daha bir kısa ömrün büyük hayat hikayesini sizlerle paylaşacağım.

Şehit annesinin en yakın arkadaşı penceredir. Çünkü o her gün evladının yolunu pencereden bakarak bekler.

Şimdi yine onu bekliyor bir gün geri dönecek diye.

Şehit babasının en yakın dostu sigara ve uzun yollardır.

Evladının acısını saatlerce siqara dumanına sarıp içine çeker.

Ya da evladının geçdiği yolun başında durur, saatlerce gözlerini bu sonu gözükmeyen yollardan çekemez.

Şehit ablasının, kız kardeşinin en yakın arkadaşı kardeşinin kokusunu aldıkları kiyafetler ve resimlerdir.

Çünkü onlar kardeş acısını o kiyafetleri koklarken unutur, o kokuda kardeşlerini yanlarında hisseder, o resimlere sarılıp sabahlara kadar kardeşleriyle sohbet ederler…

Mirağa hakkında yazmaya karar verdiğimde ilk görüştüğüm ablası Meleyke oldu. Mirağa’nın sosyal medyada sayfalarını ablası yönetiyor.

Bir gün yine şehitlerimizle ilgili sayfaları inceliyordum. Mirağa’nın resmi dikkatimi çekti. 

Ve karşımda 20 yaşında ŞEHİT düşmüş nur yüzlü bir genç gördüm. Sayfayı kimin kullandığını sordum “Mirağa’nın ablasıdır” cevabını aldım.

O günden başladı benim şehitimizle ilgili araştırmalarım. Onunla ilgili videoları izledikce, onun hakkında konuşulanları dinleyip, yazılanları okudukça diger şehidlerimiz gibi, o da artık benim her gün muhabbet ettığim dostuma dönüştü. 

Çok fakir bir ailede doğdu Mirağa. Babası Musa Aliyev 1. Karabağ Savaşının acılarını yaşayan gazidir.

Musa’nın dedesi de 2. Dünya Savaşında şehit düşmüş.

Bu sırayı Mirağa   sanki sülalenin kahramanlık destanına yeni bir boy ilave etmek için sahiplendi.

Dedim ya, Mirağa çok fakir bir ailede doğmuş. Babası Musa yaşadıkları köy ehalisinin otunu biçer, eli kolu yettiği işlere koşturur, evlatlarının boğazından haram ekmek geçirmezdi.

Küçük bir ev yapmıştı ailesine. Çamur ve kamıştan yapılmış küçük evde büyümüştü Mirağa.

İki kız ve bir erkek evlatlarını bütün zorluklara, fakirliğe rağmen şerefle büyüttüler Lyuda anne ve Musa baba.

Kimseye baş eğmediler, kimseden yardım beklemediler. Anne babanın tek dileği Vatan için namuslu, imanlı, şerefli evlat büyütmekti.

Her kış küçük odanın  ortasında yanan sobanın etrafına toplaşarak Allahın yetirdiği yemekten yiyip, öylece o sobanın etrafında yer yatağında uyurlardı.

Sabah uyandıklarında annelerinin güler yüzüne bakar, kahvaltıya beklerlerdi.

Bütün zorluklara, fakirliğe rağmen anneleri  hiç bir zaman onlardan yaşananların acısını çıkarmazdı. Zor olsa bile her sabah evlatlarının uykudan kalkmalarını hasretle bekler, uyandıklarında gülümser “Günaydın canlarım” diyip onlara sarılırdı.

Ne kadar zor durumda olsalar da, o günlerde çok mutlu olduklarını söylüyor   ablası.

Diyor ki, keşke yine o küçük evimizde olsaydık, yine zorluklar içinde yaşasaydık ama Mirağa bizimle olsaydı.

Bizim bütün mutlu günlerimiz Mirağa’yla gitti. Gülüşümüz, ağzımızın tadı 2020 yılının 29 Eylül tarihinde donup kaldı.

Meleyke konuşuyor, konuştukça sanki kalbi yerinden fırlar gibi heyecanlanıyor. Her kelimesinde Mirağa’nın ismini tekrarlıyor. 

Meleyke’den sonra annesi Lyuda hanımla, sonra da kız kardeşi Besti ile tanıştım. Vatanda yaşamadığım için onlarla sosyal medya üzerinden görüştüm. 

Mirağa cocukluktan asker olmak istiyordu. Ablaları çizgi filmi izlemek istediklerinde Mirağa hemen “abla, ben askerlerle ilgili program izleyeceğim” söyler ve onlara   çizgi filmi izlemeye izn vermezdi.

Babası Karabağ gazisi olduğu için sık sık ondan savaş zamanı neler yaşadığını ve silahlarla ilgili sorular sorardı.

Çocukluktan asker olmak isteğini hareketlerinde hep hissettirirdi.

Babası konuşur o ise dinlemekten bıkmazdı. Bazen de “Keşke o silah bende olsa, düşmanı mahvetsem” derdi.

Onun harbiye sevgisi sülaleden gelme mi yoksa ermenilerin başımıza açtıkları belalar mıydı, onu kesin bilemem. Bildiğim tek şey Azerbaycan Mirağa gibi yiğitlerin varlığı ile zafer kazandı.

Sizlere sunduğum bu hikaye şehitimizin ailesinin onun hakkında anlattığı sohbetlerden alıntıdır.

Yukarıda söylediğim gibi, her şehitin yarım kalan hayat hikayesi romanlardan daha büyüktür.

Neden biliyor musunuz?

Bu hikayeler sıradan bir insana ait olmuyor. Yüce Yaradan’ın seçtiği yiğitlerin hayat hikayeleridir bu hikayeler.

Her biri farklı özelliklere sahip, şehit olacaklarını önceden hisseden kutsal varlıkların hikayeleridir.

Şehit hakkında yazmak çok zor ama çok gururverici bir an.

Her gün hakkında yazdığın yiğitle muhabbet etmek, bazen rüyalarında görmek, sesini duymak, bunlar bir başka mutluluk.

Gözyaşlarını içine dökerek yazarsın, saklarsın o yaşları ŞEHİT görmesin, rahatsız olmasın diye.

Bu yazıyı Mirağa’nın sevdiği kız için söylediği şarkıyı dinleyerek yazıyorum.

Şarkıda böyle bir satır var:

“Ayrılmayalım, ayrı düşmeyelim.Ayrılık sözünü gel unutalım”

Maalesef onun kimi sevdiğini kimse bilmediği için, o kızla  Mirağa’yla ilgili hatıraları bölüşmek bana nasip olmadı.

Nasıl da içten söylüyor şarkıyı, sanki hissediyor ayrılacağını.

Mirağa bütün şehitler gibi annesine çok düşkündü.Ablalarına olan sevgisi de bir başka. “Canımızdan can ayrıldı, nefesimiz sanki kesildi. Hayatımızın tüm anlamı Mirağa ile gitti” diyorlar ablaları.

Anneleri üç cocuğa hiç bir zaman sokakta oynamaya izin vermezdi. O yüzden onlar kendi bahçelerinde oynarlardı.

Saklanbaç oynamayı çok severlerdi. Kızlar saklanır, Mirağa onları arar, bulamadığında annesine koşar hüngür hüngür ağlayarak “Meleykeler ve Bestiler(böyle sorardı) nerede? Onları bulamıyorum” diye sorardı.

Bir de Azerbaycan’da Nevruz bayramında komşulara şapka atar çocuklar. Amaç bayram şekerleri, tatlıları toplamak. Mirağa da çok severdi şapka atmayı. Ama onun erkek kardeşi olmadığı için onunla kimse gitmezmiş şapka atmaya. O da bu durumdan üzülür, ağlayarak eve döner, kimseyle konuşmazdı.

O günler hakkında hasretle konuşurlar ablaları.

Evleri çok küçük ve camur kerpiçten yapıldığı için beş kişinin bu evde nasıl zorluklarla yaşadığını tahmin etmek zor değil.

Büyüdükten sonra Mirağa hep annesine “Anneciğim sen hiç merak etme, ben çalışacağım, çok param olacak ve ben güzel ev yaptıracağım. O evde çok mutlu oluruz.” derdi.

Lyuda anne diyor ki, kaç defa intihar etmeye teşebbüs ettim, olmadı. Ölemedim. Sanki Mirağa geldi ve beni yapacağım günahtan kurtardı.

2013 yılında ablası Meleyke üniversiteyi kazanıyor.Ama maddi durumları zor olduğu için üniversiteye gidemiyor. Eğitimine kolej de devam ediyor.

Kızlarını Bakü’de yalnız bırakmamak için ailesi Baküye taşınıyor. Evdekilere ve ablasının eğitimine destek olmak için Mirağa çatı örtüsü yapan bir şirkette çalışmaya başlıyor.

15 yaşı vardı o dönemde. Askere gidene kadar çalışmaya devam ediyor.

Sonra askere gidiyor. Ailenin maddi dururmu çok kötü olduğundan, kira ödemek zorlaştığı için 2019 yılında aile yeniden kendi iline dönüyor.

Mirağa   da askere gidiyor. Bir yıl altı ay Deniz Kuvvetlerinde hizmet ediyor. Ayda bir kere ona eve gelmeye izin veriyorlardı.

Onun geldiği gün evde sanki düğün, bayram varmış gibi sevinirdi ailesi.

Bir kere eve gelmek için geç izin veriliyor. Evdekiler merak ediyorlar. Sabahlara kadar uykuları kaçıyor Mirağa’yı merak etmekten.

Bir gün ablası Meleyke işten eve dönerken Mirağa’yı yolda görüyor ve mutluluktan uçmak için kanat arıyor. Koşarak kardeşine sarılıyor.

Mirağa tatlı çok sever diye her geldiğinde onun için çalıştığı Ekler dükkanından tatlılar alır,onun bavuluna koyardı ki, arkadaşları ile beraber yesin.

Bir ara Mirağa korona yüzünden 6 ay eve gelemiyor. Yine ailenin hasretli günleri başlıyor. Mirağa’yı 6 ay beklemeyin zorluğunu yaşarken bir gün ondan ayrı düşeceklerini, bir ömür ondan ayrı kalacaklarını düşünemezdiler.

Mirağa  askerden  Nisanda dönüyor. Adına kesecekleri kurbanı hemen kesemiyorlar. Doğum gününde yani 29 Ağustos’ta kesiyorlar.

Ablası Meleyke onun sevdiği tatlıları, annesi de yemekleri yapıyorlar o gün.

Mirağa evde fazla kalmıyor. Yeni ev yapmak isteği onu rahat bırakmadığı için o Bakü’ye dönerek yeniden işe başlıyor.

Lyuda anne diyor ki, Mirağa  alkol kullanılmayan restoranda kendine iş bulmuştu garson olarak. Bir gün geldi dedi ki, “anne bana para ver, kendime beyaz gömlek, siyah pantolon almam lazım. İşte giyinmek için.” Para verdim. Ertesi gün eve geldi üzgün görünüyordu.

“Anne ben işten ayrıldım” yüzüme bakamadan söyledi.

Nedenini sordum. “Anne yurttan bir genç geldi, iş arıyordu. Patron “iş yok” dedi. Anne sen o çocuğun gözlerinin nasıl dolduğunu görseydin. Boynu bükük halde kapıdan çıkarken durdurdum. Kendim patrona “ben işten ayrılıyorum, benim işimi o çocuğa verin” dedim. Kiyafetleri de yoktu. Yeni aldığım kıyafetleri de ona verdim” dedi.

“İyi yaptın yavrum, Rabbim güzel kalbine göre versin” dedim.

Lyuda anne Mirağa hayattayken onu rüyalarında hep çocuk gibi görürdü. Bir gün Mirağa ona gülerek diyor ki, anneciğim ben artık büyüdüm ne olursun bir kere de beni büyümüş halimde rüyanda gör.

Bir gün de ilginc bir rüya görür annesi. 

Bir çocuğu kötü adamlar kovalıyorlar, kimse yardım edemiyor. Anne yardıma koşmak isterken gökten bir erkek bebek onun kucağına koyulur ve  “bu sana emanet, göz bebeğin gibi koru.”deye ses geliyor.

Mirağa’nın şehadetinden sonra annesi o rüyanın Mirağayla ilgili olduğunu anlıyor. Ve onun Allah’ın emaneti olduğuna ve o emaneti Yüce Yaradan’ın geri aldığına  emin oluyor.

Tavuz savaşı başlarken Mirağa’ya da seferberlik belgesi geliyor.

Baküden telefon açıyor eve ki, geliyorum. 

Annesi, ablası Meleyke (Besti ablası artık o dönemde evlenmişti) onun sevdiği yemekleri, tatlıları yapıyor ve onun gelmesini bekliyorlar.

O ise eve gelmiyor askeriyeye gidiyor.

 21 Eylül tarihinde askeri eğitimlere katılıyor. Baş keşfiyyatçı (istihbaratcı) gibi savaşa katılıyor.

“Gittikten sonra bir kere telefonla aradı bizi. Annem, babam ve benimle konuştu. Ona “ Kardeşim, biz iyiyiz, bizi merak etme. Sen kendine dikkat et. Allaha emanet ol”-diyor ablası Meleyke.

Bu onların Mirağa’yla son konuşmaları oluyor.

21-27 Eylül’e kadar eğitimlerde olduğundan ondan hiç bir haber alamıyorlar.

27 Eylül günü Meleyke sabah namazından sonra biraz uyumak istiyor. Bu zaman dışardan gelen atışma sesleri duyarak annesiyle beraber “Mirağa” diye bağırarak dışarı koşuyorlar.

Bu dönemde onunla ilgili kimseden bir haber alamıyorlar.

29 Eylül günü Mirağa şehit düşüyor. Cenazesi Agcabedi’ye getiriliyor. 30 Eylül sabahı ailesine acı haber veriliyor.

Lyuda annenin”Nerede Mirağa’m, nerede? Gelsin” diye hüngürtülü sesi, Meleyke’nin bayılması orada olan kimsenin hafizasından silinmiyor.

O gün Mirağa’nın ailesinin dünyası yıkılıyor. 

Bir gün Meleyke çok üzgünmüş. Ağlıyormuş. Mirağa o dönemde askerlikten yeni dönmüş. 

Ablasının ağladığını görünce hemen hopörlörü açıyor, onun karşısında dans ederek “ablacığım, canımın içi ben senin ağlamana izin vermem. Hiç bir şey için üzülme.Ben varım. Her şey çok güzel olacak” diyerek ablasının boynuna sarılıyor.

Mirağa ablalarından küçük olsa da, onlara her zaman ağabey gibi davranıyordu.

Meleyke onunla ilgili  daha bir olayı anlattı:

“Mirağa askerlikten döndükten sonra bahçemizde oturmuştum.Yaz aylarıydı. Bir anda karga sürüsü bahçemize saldırdı.

Ne kadar kovaladıysam gitmediler. Onların kötü haber getirdiklerini duymuştum. O günden kısa bir süre sonra Mirağa şehit düştü.

Mirağa’nın sosyal medya sayfasında bütün videoları, onun anısına yapılan kısa filmleri ablası Meleyke paylaşıyor.

Kardeşinin her zaman hayatta olduğunu her kese kanıtlamak istiyor. Kendinde bunun için güç bulmaya, ayakta kalmaya çaba gösteriyor.

Ablası Besti’nin iki evladı var. Uğur adlı erkek ve kardeşinin anısına Miray adını verdiyi kiz çocuğu.

Besti de Meleyke gibi Mirağa’yla ilgili anılarını canı yana yana anlatıyor. Çocukken Mirağa’nın tombik ayaklarından nasıl öptüğünü, birlikte oynadıkları oyunları, düğününde  Mirağa’nın nasıl sevindiyini anlatıyor. Canı yanıyor ama kardeşinin her an onlarla beraber olduğuna kesinlikle şüphe etmiyor.

Babası onun hakkında hiç bir şey konuşmuyor. Diyor ki “benim Mirağayla ilgili anılarım onunla beraber kalbimin baş köşesinde korunuyor. Onlar benim içimde mezara kadar öyle kalacak”.

Bu gün onun DOĞUM GÜNÜ. 

DOĞUM GÜNÜN kutlu olsun ŞEHİTİM!

 

ÖZGEÇMİŞ

Şehit Baş keşfiyyatçı(istihbaratçı)Mirağa Aliyev, 29 Ağustos 2000 tarihinde Azerbaycan’ın Ağcabedi ilçesinin Hocavend köyünde doğdu.

M.F.Akhundov adına 3 sayılı liseden mezun oldu. Daha sonra Bakü'de 5 No'lu Meslek Lisesi'nde okudu. 

25.10.2018 tarihinde Harbi  Deniz Kuvvetlerinde hizmet etmeye başlıyor.

2.Karabağ savaşında Harbi Deniz  Kuvvetlerinin kara birliklerinde askerlik görevini üstün başarıyla bitirmesinin üzerinden 4 ay geçmesine rağmen 21 Eylül'den  gönüllü olarak eğitimlere katılıyor.

Başkomutan İlham Aliyev'in komutasında, 27 Eylül 2020'de "Demir Yumruk" operasyonuyla başlayan 2. Karabağ savaşı sırasında Fuzuli ve Cebrayil bölgeleri için verilen savaşlarda keşif müfrezesinde baş gözcü olarak savaşıyor.

Düşman cebhesine geçerek önemli bilgiler topluyordu. Füzuli ve Cebrayıl için devam eden savaşlarda her iki bacağından birer kurşun alıyor.

Buna rağmen son nefesine kadar mücadeleye devam ediyor.

Fuzuli ve Cebrayıl'in geçilmez yollarını, Ermenilerin geçilmez mevzilerini kahramanca alıyorlar.

Şehidimiz keskin nişancı kurşunuyla kalbinden vuruluyor ve 29 Eylül 2020 tarihinde şehit düşüyor

Cenazesi 30.09.2020 tarihinde Ağcabedi ilçesi köy mezarlığında toprağa veriliyor.

Evin tek erkek evladıydı.

Mirağa Aliyev, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in 15.12.2020 tarihli Kararnamesine istinaden, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünün sağlanmasına yönelik askeri operasyonlara katıldığı ve askeri birliğe verilen görevleri yerine getirdiği için ölümünden sonra "Vatan İçin" madalyasıyla ödüllendiriliyor

Mirağa Aliyev, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in 25.12.2020 tarihli Kararnamesi’ne istinaden, Azerbaycan'ın Fuzuli bölgesinin kurtarılması için askeri operasyonlara katılarak  gösterdiği yiğitlik ve cesaretinden dolayı ölümünden sonra "Fuzuli'nin Kurtuluşu İçin" madalyasıyla, Azerbaycan topraklarının işgalden kurtarılması sırasında gösterdiği cesaret ve kahramanlıktan dolayı ise Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in 24.06.2021 tarihli Kararnamesi’ne istinaden ölümünden sonra "Yiğitliğe göre" madalyasıyla ödüllendiriliyor.

Azerbaycan Cumhuriyeti'nin toprak bütünlüğünün restorasyonu için askeri operasyonlara katılan, askeri birliğe verilen görevleri yerine getirirken cesaret gösterip görevini onurlu bir şekilde yerine getirirken şehit edilen Mirağa Aliyev'in ölümünün ardından  Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in 05.11.2022 tarihli Kararına göre "Vatana hizmet için" nişanı veriliyor.

Mirağa Aliyev'e ölümünden sonra Şehit Aileleri, Engelliler ve Savaş Gazilerini Koruma Kamu Birliği tarafından "Karabağ İçin" madalyası veriliyor.

 

 

 

 

 

 

 

ENERJİDE MERKEZ ÜLKE :TÜRKİYE...

RUSYA SALDIRI BAŞLATTI!...

Donald Trump, Kasım Seçimlerinde Aday

Trump'a suikast girişimi

ULUSLARARASI İLİŞKİLER UZMANI VE SİYASET BİLİMCİ İSMAİL CİNGÖZ YAZDI: "5 TEMMUZ 2009 URUMÇİ KATLİAMI"

Gazetecilerin Diaspora Faaliyetlerine Destek Kamu Birliği Başkanı Fuad HÜSEYİNZADE Yazdı: "Azerbaycan Gerçekleri"

ULUSLARARASI İLİŞKİLER UZMANI VE SİYASET BİLİMCİ İSMAİL CİNGÖZ, "ŞUŞA BEYANNAMESİ TÜRKİYE-AZERBAYCAN İLİŞKİLERİNİ ÜST SEVİYEYE ÇIKARTMIŞTIR"

Resul DAĞSARAY SDE İçin Yazdı: "İran'da Cumhurbaşkanlığı Seçimi; Güç Oyunlarında Yeni Bir Cephenin Defakto Olarak Tanımlanma Sahnesi"

Gazeteci Yazar Mesut Haray Yazdı: "Güney Azerbaycan Milli Hareketi: Özgürlük, Adalet ve Ulusal Devlet Hedefiyle Mücadeleye Devam"

ULUSLARARASI İLİŞKİLER UZMANI VE SİYASET BİLİMCİ İSMAİL CİNGÖZ İSRAİL'İN OLASI LÜBNAN SALDIRISI HAKKINDA ÖNEMLİ DEĞERLENDİRMELERDE BULUNDU

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Fenerbahçe 5 4 0 1 11 13
2.Galatasaray 4 4 0 0 11 12
3.İstanbul Başakşehir 4 3 0 1 6 10
4.Beşiktaş 3 3 0 0 6 9
5.Eyüpspor 5 2 0 3 4 9
6.Konyaspor 5 2 2 1 -1 7
7.Sivasspor 5 2 2 1 -1 7
8.Göztepe 4 1 0 3 2 6
9.Samsunspor 4 2 2 0 1 6
10.Kasımpaşa 5 1 2 2 -2 5
11.Antalyaspor 4 1 2 1 -4 4
12.Rizespor 5 1 3 1 -10 4
13.Gazişehir Gaziantep 3 1 2 0 -1 3
14.Alanyaspor 5 0 2 3 -5 3
15.Bodrum FK 5 1 4 0 -5 3
16.Trabzonspor 2 0 0 2 0 2
17.Kayserispor 3 0 1 2 -1 2
18.Hatayspor 5 0 3 2 -5 2
19.Adana Demirspor 4 0 3 1 -6 1

YAZARLAR