Öteden beri Ortadoğu insanlığın ilgi odağı ola gelmiştir. Doğudan ve batıdan değişik imparatorluklar sürekli orta doğuya yönelmişlerdir. İnsanlığın yüz karası bir ahlaka sahiptirler. Kur’an da adı geçen peygamberler hep orta doğudan çıkmıştır. Peygamberler sürekli ahlaksız ve zalim topluluklara gönderile geldi.
Orta doğuda yaşayan toplumlar genelde nankör- kuvvet karşısında boyun eğen- üretmeyi sevmeyenlerdir. Günümüzde : Askeri- ekonomik- enerji kaynakları ve dinler (teolojik) açısından vazgeçilmez önemdedir.
Türkler ve Türkiye açısından askeri-ekonomi-dini ve güvenlik açısından vazgeçilemez önemdedir. Ortadoğu’ya giriş kapılarından biride İran’dır. İran’ı masaya yatırdığımızda tarihi yönden ve günümüz şartlarında iki ana konuda incelemek gerek.
Tarihi yönden : İslamiyet öncesi dönemde Çinlilerle ittifak halinde Türkleri durdurmaya çalışmışlar, en zayıf anında ise saldırmışlardır. İslamiyet döneminde ise , Selçuklular ve Osmanlılara karşı haçlıların yanında yer almışlardır. Haçlılara istihbarat desteği vermişeler- cephe gerisinde gerilla savaşı yapmışlardır.
Günümüzde ise! Defalarca destek vermemize rağmen bizi arkadan vurmaya, düşmanlarımızı desteklemeye devam etmişlerdir. Örnek: PKK’ya verdikleri destek ve Ermenistan’a yaptıkları askeri- ekonomik ve siyasal destek ortada.
Din kardeşliği ve mezhep birliği İran yönetimlerini etkilememiş boş şeyler olduklarına karar vermişlerdir. Günümüz İran yönetimine kısaca bakarsak; İran devrimi Fransa’nın desteği ile yapılmıştır. Humeyni Fransa’da yaşamış melez birisidir.
İran yönetiminde irili ufaklı yapılanmalar var. Bunlardan başat olanlar seçilmişler ve dini liderlik yapılanmalarıdır. Dini liderliğe karşı necef Şia’sı varlığını sürdürmektedir.
Dini liderliğe bağlı devrim muhafızları silahlı yapılanmasını denizde-havada –karada ve istihbarat alanında tamamlamıştır. Türkiye’de Azeri camilerinde , Alevi yurttaşlarımızı hedef alarak yapılanmalarına devam etmektedirler. Küresel güçlere çok yakındır. İşbirliği yapmaktadır. Tıpkı Yunan ve Ermenler gibi Türklüğü yok etme (imha)peşindedirler.
Dini liderlikte Fars’lar ezici konumdadır. Güney Azerbaycan’da yaşayan soydaşlarımızı Şia ile sömürmekte ve ezip etkisiz kılmaya çalışmakta birincil tehdit olarak görmektedirler. Bunun için Ermenilere kesintisiz desteğe aleni olarak devam etmektedirler.
İsrail ile dalaşmalara gelince tamamen gölge oyunu. Amaç, Ortadoğu’da yaşayan değişik uluslara mensup Müslümanların öldürülmesine çanak tutmak , ortam hazırlamak – dolaylı katkı sağlamak olarak görmek gerekli.
En önemlisi, Türkiye’yi birinci dünya savaşı benzeri bir savaşa sürüklemeyi amaç edinmişler. Vakitsiz-hazırlıksız bir erken savaş Türkiye’yi haritan silebilir. Farslar bunu amaçlıyorlar. Sanırım İran- İsrail tezgahı bunun için var. Türk devlet aklı bu tuzağa düşmeyecektir. Çünkü bu geri zekalılardan daha çok fazla akıllıdır. Ancak Türkiye’yi tuzağa çekmeyi başarırlar ise: Birinci dünya savaşında olduğu gibi tek dişi kalmış canavar olarak Çanakkale savaşı örneği gibi üzerimize gelmeyi düşünüyorlar. Yemezler!
Türklerin İnandığı Çalap(Allah-Tanrı) tuzak kuranların en hayırlısıdır. Çalap bizimledir. Endişelenmeden emin adımlarla yola devam edilmeli, Kızıl elmaya ulaşılmalıdır.
Görklü Çalap’ımızın görkemli selamları , Tuzakları bozan- tuzaklardan atlayan- karşı tuzaklar kuran sınırdan sınıra yol bulup koşuşturanların üzerine olsun vesselam.
LÜTFULLAH KALELİ