Durun bir dakika!
Bu sözü ben söylemiyorum, Brezilyalı Sebastio Riberio Salgado söylemiş.
Adı çok uzun.
Biz kendisine kısaca Sebo diyelim.
Bu Sebo yalnızca bu sözü söylese, iyi..
Daha neler yapmış, neler.
Kalkmış tam yirmi altı ülke gezmiş.
Bu ülkelerdeki çalışanların fotoğraflarını çekmiş. Çektiği bu fotoğraflardan adeta sözcükleri olmayan bir eser meydana çıkarmış.
Sonra ne olmuşsa bir süre ortalıktan kaybolmuş.
Üç yıl bu adamı kimse bulamamış.
Üç yılın sonunda, bir gün 240 bin kare fotoğrafla çıkmış ortaya.
Devamı oldukça ilginç..
Uluslararası bir kampanya ile bu fotoğrafların hepsini satmış!
Peki bu parayı ne yapmış biliyor musunuz?
Asla tahmin edemezseniz.
Hemen anlatayım.
Fotoğrafların parasıyla üç yıl boyunca fotoğraflarını çektiği Brezilyalı topraksız köylülerin yaşadığı binlerce dönüm araziyi satın almış, sonra da o köylülere dağıtmış!
Sakın “ Yahu bu devirde böyle bir adam olur mu be!” demeyin.
Olur olur..
Çünkü adam biraz arızalı(!)...
Sebo, 1986 ve 1992 yılları arasında o ana kadar ki en büyük projesi olan “Workers/İşçiler (1993)” üzerinde çalışırken ve bu albümü hazırlarken müthiş bir işçi profili çıkartmış!
Kimi eleştirmenlere göre “Workers”, Karl Marx’tan sonra yazılmış en iyi “manifesto”!
“Dünyanın yaşayan en büyük iki fotoğrafçısından birisi” unvanını almış.
“Kodak sadece Salgado yüzünden Tri-Max filmlerin üretimini durdurmaktan vazgeçmiş.
Sebo tüm bu unvanların yanında aynı zamanda iyi bir ekonomist ve “Legion D’Honeur” ile ödüllendirilen bir gazeteci.
Çektiği tek kare fotoğrafla ünlü fotoğraf ajansı Magnum’u batmaktan kurtaran kişi.
Sonra yine rahat durmamış.
Çünkü adam harbi rahatsız(!)...
Eşi Lelia Salgado ile birlikte ikibin dönüme yakın, neredeyse yok olmuş bir araziye, yirmi yılda; dört milyon ağaç dikmiş!!
Evet yanlış okumadınız, yirmi yılda tam tamına dört milyon ağaç!!
Yıla böldüğünüzde iki yüz bin, güne böldüğünüzde ise beşyüz elli ağaç dikmiş bu çift..
İnanılır gibi değil..
Yahu, siz hiç mi uyumadınız?
Hiç mi susamadınız?
Hiç mi acıkmadınız?
Sobaya iki odun atıp, üstünde su ısıtmayı hiç mi canınız çekmedi?
Demek ki bizim Sebo' nun karısı da kendisi gibi acayip, hatta biraz kaçık!..
Tencere kapak misali yani.
Sizin de tahmin ettiğiniz gibi yıllar içinde o alan kocaman bir orman oluvermiş.
Şu anda 293 farklı tür ağaç,
172 farklı kuş türü, 33 farklı memeli ve 15 farklı sürüngen bu muhteşem çiftin yaptığı ormanda güzel bir hayat sürüyor...
Ne kadar harika değil mı?
Tüm bu olanlardan sonra ülkesinde iyice ünlenen Sebo, politikacıların radarına saate iki yüz kilometre hızla girivermiş. Bu kez objektiflere bizim Sebo takılmış.
Zaten politikacılardan böyle şeyler kaçar mı?
Elbette kaçmaz, kaçmaz..
Bunların elinden bir uçan, bir de kaçan kurtulur!
Bizim Sebo da zor kurtulmuş, hatta direkten dönmüş.
Muhalefet kendisine Brezilya Cumhurbaşkanlığını önerdiğinde, işte yazımın başındaki o müthiş sözü patlatmış:
“Politikacı olursam, yalan söylemeyi öğrenirim!” diyerek zor yırtmış.
Dedim ya; adam çok ilginç biri, ayrıca normal de değil(!)...
Valla böyle tuhaf, arızalı, rahatsız ve anormal adamlardan her ülkeye lazım.
Ama bize iki kez farz!..
Ancak bizi bir tane Sebo kesmez, şu anda bizim ülkeyi toparlaması için onun gibi on tanesi bile az gelir.
Belki de elli tanesi anca yeter!
Aslında şımarmaya hiç gerek yok. Aramızda kalsın; bırakın elliyi, onu, beşi ben bir tane Sebo'ya bile razıyım!
Ama tek şartla; Cumhurbaşkanlığı adaylığını kabul etmek koşuluyla!
Sağlıcakla kalın.
Tansel GEYİK