İnsanoğlunun birbirlerine mektup göndermesi çok derinlere kadar süren bir tarih konusudur.
Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesindeki Hocam Prof. Dr. Korkmaz Alemdar bize Toplumlararası İletişimin nereden kaynaklandığını anlatırdı. Ben de öğrencisi olarak hayran kalır, bu alanda çok kafa patlattığımı söyleyebilirim. Hele hele, ülkeler, Krallıklar, İmparatorluklar, Din ve bir çok alandaki iletişimin önemi tarihte yaşanmış tüm savaşların da içinde olduğu gerçeklerin bir parçası oldu.
Pul yapıştırarak başlayan mektuplaşma, ülkeler arası bilinen Nota sunmalar kadar önemli bir beyan sistemi.
Cumhuriyet tarihimizde bilirsiniz…
İngiliz Kralı, WİNDSOR Dükü VIII. EDWARD, İstanbul’a gelip Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk ile Dolmabahçe Sarayında buluşmuşlardı. Peki, Kral VIII. EDWARD, niçin Atatürk’ün yanındaydı.
Lozan Antlaşması yapılalı çok olmuştu. Gelmesinin siyasi nezaket çerçevesinin perde arkasında ne olabilirdi?
Geriye derinlemesine bakalım…
Lozan Antlaşmasında Misak-ı Millîye bağlı olan Musul ve Kerkük Türkiye Cumhuriyetinin istediği takdirde bölgenin Milletler Cemiyeti’ne başvurarak topraklarına bağlama hakkının dışında Kıbrıs adası söz konusu olduğunda yer verilmemiş gibi görünse de işlerin o kadar basit olmadığını bilmek ve araştırmak gerekir.
Lozan Antlaşmasında Kıbrıs adası I. Dünya Savaşı ile ilgili bir durumun söz konusu olmadığını biliyoruz. Ama, adanın İngiltere’ye bırakılmasında kurulacak Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenlik gereği bu ülkeye bırakılması kaleme alınmıştı. Kral EDWARD, İstanbul’a gelmesinde yoksa Lozan Antlaşmasındaki bir belgeyi görmemezliğe mi gelmişti? Olabilir miydi?
Bilmem ama bence bazı olmuş belgelerin bir ifade şeklinin yer verilmesi ile siyasi ilişkilerde de konu olması tartışmanın bir parçası neden olmasın!
Yazımda Kral EDWARD fotoğraflı İngiliz puluna bakın. Güneşin batmadığı Birleşik Krallık İngiltere, egemen olduğu ülkeleri pullarına basarken Kıbrıs’ı da kendi topraklarıymış gibi tüm dünyaya göstermesi Türk İngiliz politikasında da bir tartışma olmayacağını kim söyleyebilir?
Türkiye’nin güvenliği gereği verdiğimiz Kıbrıs adası sanki hiçbir şey yokmuş gibi “Güneşin Batmadığı Ülkeler” olarak beyan etmesi , ‘ben yaptım, oldu’ demek değimliydi? Lozan’da alınan karar, daha sonra Kıbrıs Cumhuriyetinin garantör ülkelerden birinin de Türkiye Cumhuriyeti olması söz konusu beyannamelerin bir garantisi değil mi?
ATATÜRK ile Kral EDWARD arasındaki görüşmeler sırasında tatlı bir anıdan söz edeceğim…
ATATÜRK, Rauf ORBAY ile birlikte İngiliz Kralına fraklı bir İngiliz Wiski’si ikram ederler. Kral tadına bakar ve çok hoşuna gider. Kral, “Bu içkiyi hiç içmedim, nerden buldunuz? diye sorar. Rauf ORBAY, bizler genç subayken İngiltere’ye gittik ve bu içkinin tadına baktık, çok sevdik. Artık İngiltere’den sipariş ediyoruz. Size geminize bir koli göndereyim, İngiltere’ye gidene kadar bizi hatırlarsınız” der.
İşte tüm dünyaya gönderilen posta pullarına dikkat edin. Ülkeler bastıkları pulları ile tüm dünyaya neyi ilan ediyor. Ankara’da bir Pul Müzemiz var. Bakın oradan neler öğreneceksiniz neler!
Bir sonraki yazıma kadar, sağlıkla kalın saygı değer okurlarım.
Sevgilerle!