Ancak son yıllarda özel sağlık kuruluşlarının tam anlamıyla bir ticarethane mantığıyla çalıştığına, hastaların sağlık yerine kâr odaklı sistemlerin içinde sıkıştığına hep birlikte tanık olduk. Sosyal medyada yayılan ameliyat masasında hastayla pazarlık yapılan görüntüler, sağlık sistemindeki çarpıklığın en somut göstergelerinden biri oldu.
Oysa sağlık, bir pazarlık konusu olamaz; insan hayatı, ticari hesapların gölgesinde kalmamalıdır.
Bir hastanın ameliyat masasında, kendisi için kullanılacak tıbbi malzemenin fiyatı üzerinden pazarlığa zorlanması, hepimize "Bu kadar da olmaz!" dedirtti. Ne yazık ki bu olay, tekil bir vakadan ibaret değil. Pek çok insan, sağlığı için mücadele ederken, bir yandan da parası yetmediği için uygun tedaviye erişememe endişesi taşıyor. Kalitesiz tıbbi malzemeler, eksik donanımlı hastaneler, yüksek fiyatlar ve özel hastanelerdeki astronomik faturalar, sağlık sisteminin kanayan yaralarından sadece birkaçı.
Bu vahim tablonun bir diğer boyutu ise organize suç şebekelerine kadar uzandı. Daha geçtiğimiz aylarda ortaya çıkan "Yeni Doğan Çetesi" skandalı, sağlık sektöründe yaşanan etik dışı uygulamaların ne denli korkunç boyutlara ulaştığını gözler önüne serdi. Paraya olan hırs, masum bebeklerin ölümüne sebep oldu. Bundan daha büyük bir insanlık suçu olabilir mi?
Tüm bu olaylar, bize şu soruyu sorduruyor: Sağlık sistemimizde öncelik rant mı, can mı? Hastaneler, ilaç şirketleri, tıbbi malzeme üreticileri ve özel sağlık kuruluşları, sağlık hizmetlerini erişilebilir kılmak yerine kârlarını artırma derdine düşmüş durumda.
Özel hastanelerde ameliyat olabilmek için kredi çekmek zorunda kalan insanlar, kalitesiz tıbbi cihazlarla yaşamak zorunda bırakılan hastalar, sistemin bozukluğunu tüm açıklığıyla gözler önüne seriyor.
Özellikle kalp-damar hastalıkları gibi kritik alanlarda kullanılan stentler, protezler, kalp pilleri, diyaliz ekipmanları, solunum cihazları gibi tıbbi malzemelerin en yüksek kalite standartlarına sahip olması gerekirken, düşük kaliteli ve denetimsiz ürünlerin kullanımı ölümcül sonuçlara yol açıyor.
Devletin bu konuda daha katı denetimler yapması, kalitesiz tıbbi cihazların ülkeye girişini engellemesi gerekiyor. Çünkü insan hayatı, ticari bir meta değil, korunması gereken en değerli varlıktır.