REMBRANDT HARMENSZ
İşte Hollanda’nın en büyük ressamı .
17.yüzyılın başında İspanya’nın boyunduruğundan yeni kurtulmuş olan Hollanda , bu dönemde servet içerisinde boğuluyor ,para harcamak için yer arıyor, altın,inci ve ceviz büyüklüğündeki yakutlar elden ele geziyordu.
Rembrandt orta çağın karanlık dönemlerinin kapanmaya başladığı tarihlerde 1606 yılında dünyaya geldi .Babası bir değirmenciydi ve oğlunun bir hukuk doktoru olmasını istiyordu .
Fakat Rembrant okuldayken sürekli derslerinde öğretmenlerinin ve arkadaşlarının resimlerini çizmiş ,yaramazlığından dolayı defalarca ceza almış ve babasına bu durum iletilmiş olsada , Rembrant ’ın babası ona kızmak yerine aksine onunla iftihar ederdi.
(Her çocuğun her insanın ayrı bir yeteneği ayrı bir kabiliyeti vardır.
Bizler de hangi konu üzerinde yetenekliysek o konu üzerinde destek almamız gerekmektedir diye düşünüyorum.
Balığa uçmayı öğretmek ne kadar mümkün değilse ,
Matematik sevmeyen bir kişiye matematiği zorla sevdirmekte mümkün değildir ki varsayalım mümkünlüğünü, bu durum onun yetenekleri arasında yer almayan ve asla sevmediği bir bilgi olacaktır.
Kişi yetenekleri ile mutlu olur .
Hele ki sanat ile ilgilenen insanların hayal gücündeki yaratıcılık bir başka evrenin varlığının ispatı gibidir.
Bütün dallar kendi içinde bir dünyadır .
İnsan yaşadığı dünyada mutlu olmak ister ve bu yeteklerinin olduğunu bir dünya olabilir.
Ben her zaman şuna inanırım, eğer bir insan evinde mutluysa heryerde mutludur.
Sanat sanatçının evidir.
Her insan farklı karakterlere farklı düşüncelere sahiptir , bütün öğrencilerin yada bütün insanların tek düze bir fikir birliği içinde olduğunu düşünmeyi bile normal bulamıyorum,
Hayal edin bütün çocuklar sadece tek bir ilgi alanına tek bir yeteneğe sahip .
Düşünmek bile çok ürkütücü gerçekten..
Neyse biz Hollanda’nın ünlü ressamı ile devam edelim :)
Rembrant’ın babası bir gün oğluna değirmen çarklarının iyi dönüp dönmediğini kontrol etmesi için görev vermiş , e tabi bu Rembrant , çark kontrol edecek değil ya !
Almış eline kağıdını kalemini başlamış değirmenlerin çarklarını çizmeye …
Değirmenci baba 14 yaşında oğlunu okuldan alıp kendi halinde bir ressamın yanına vermiş.
Kısa zaman sonra Amsterdam’a giden Rembrant ,Lastman ile Pynas’ın yanında sanat bilgisini iyice pekiştirmiştir.
Aslında Rembrant’ı Rembrant yapan gravür sanatı ile ilgilenmesiydi.
1628 yılında gravürini bastıran Rembrant ,gravürlerinde öncelikle incilden alınmış konuları işliyordu.
Işık ve gölge çalışmaları gravürlerinden çıkıp tablolarında da siyah beyaz dengesini göz önüne çıkarıyordu.
Rembrant’tan önce Gravür sanatı İtalya ‘da gözde bir sanat olduğu halde ,gerçek değerini ve sanattaki bu gün ki yerini Rembrant sayesinde kazanmıştır.
Rembrant , çoğu Rönesans ressamları gibi şiir ve müzik ile ilgilenmemiş ,sadece loş ışıklı odasında fırça darbelerinin içesinde kendi yarattığı dünyasında yolculuk yapmış ve boyalarıyla fırçalarıyla resmetmiştir zihnindekileri.
Rembrant’ın sanatında her zaman rahat ve sıhhatli insanlar vardı.
Kompozisyon ve portreler ile uğraşan Rembrant, 1632 yılında Amsterdam Cerrahlar Loncasından grup halinde portre siparişi aldı .
Bu siparişle birlikte ömrünü Amsterdam’da geçiren Rembrant sayesinde bu güzel şehir, resim sanatının başlıca beldelerinden biri olarak sanat tarihine girmiştir.
1634 yılında Saskia adında bir bayanla evlenen Rembrant ,şehrin yahudi mahallesinde bulunan muhteşem bir konağa yerleşti .
Rembrant’ı evini merak eden ,sanattan uzak olan zengin zümreleri bu ünlü ressamı sürekli rahatsız ediyorlardı.
Daha önceki yazımızda dikkat ettiyseniz İtalya’da Fransa’da ,İspanya’da rönesans çağında çalışan ressamların en ünlüleri , bir dük’ün bir kralın veya ruhani bir reisin hizmetinde bulunurdu.
İçinde çalıştıkları bu muhteşem saraylar dışında bulunan insanlara resim beğendirme endişeleri yoktu.
Rembrant’ta bu durum başkaydı .
Patronu olmayan sanatçı geçimini halktan temin ediyordu,bu sebeble portre sahibi kim olursa olsun ,sanatını büyük bir heyecan ve tititzlik içersinde icra ediyordu.
Bu yıllar sanatı için çok kazandırıcı oldu.Refah ve şöhretin zirvesinde olan ressama ,Amsterdam’ın bütün ileri gelenleri portre siparişi veriyordu.
İşte Rembrant’ın derin yaralarının başlangıcı !
Taparcasına sevdiği ve bir çok portre ile ölümsüzleştirdiği annesini ve bir müddet sonra da karısını kaybetmişti.
Oğlu Titus ile başbaşa kalan ressamın bu süreçlerde aldığı siparişler beğenilmemeye başlandı.
Manen sarsılan Rembrabt dış alemle ilgisini kesip evine kapandı ve sadece kendi zevkleri için çalışıyordu.
1645 yılında tesadüfen tanıştığı Stoffels ile evlendi .
Stoffels artık Titus a annelik Rembrant’a ise kötü gün dostluğu yapacaktı.
1650 yılında Hollanda’da iktisadi problemlerin çoğalmasıyla birlikte Rembrant sağa sola borç vererek parasını kaybetti.
1658 yılında Rembrant’ın bütün eşyaları icradan açık arttırma yoluyla satıldı.
1664 yılında eşi Stoffels’i kaybetti ve hemen ardından oğlu Titus’uda kaybetmesi Rembrant için büyük çöküşlere sebeb oldu .
Mali kayıplar ardından en sevdiklerinide kaybeden Rembrant Stoffels’den olan kızı ile kalmıştı .
Ve bir akşam 1669 yılında yemeğini yiyip yatağına uzandı ve bir daha uyanmadı.
Sanat ölümsüzdür ..
Sanatçılarda.
