Savaş: iki veya daha fazla devletin(ulusun) çeşitli amaçlara ulaşabilmek için giriştikleri pusatlı (silahlı)uğraşa (savaşa) verilen addır. Kanın göller gibi ,kemiklerin dağlar gibi olduğu, kentlerin yer ile yeksan olduğu eylemsel sonuçları olan korkunç bir şeydir.
Osmanlının meclisi Mebusan’ında, savaş kararı alınırken ,kırmızı dipli ispermeçet mumları yakmaktan dem vuran tuzu kuruları hatırlatan bir yoruma tanık oldum.
Gazeteci vatandaş, savaşı oyun sanıyor. Veya; savunma sanayisinin- alt yapımızın- kentlerimizin- kanımızın seller gibi akmasını- kemiklerimizin dağlar gibi yığılmasını istiyor olabilir mi?
Yorumlar yine bir şarkımızı hatırlattı. BU NASIL AŞK ALLAHIM. Gazeteci yurttaş, Filistin aşkı ile öylesine yoğurulmuş ki; Filistin için savaşa girmemizi gerektiren şartların oluştuğu ,iddiasında bulunuyor, ve ardından kışkırtmasına devam ediyor, arzusunu güçlendirmeye çalışıyordu.
Siyasal iktidara yakınlığı ile tanınan gazeteci, geçmişe yönelik ve günümüz şartlarında geniş kapsamlı araştırmaya ihtiyaç olduğunu sanıyorum. Varsa maskesi düşürülmelidir.
Nefsi müdafaa dışında , Türkiye’nin savaşa girmesi sakıncalıdır. Savaş çığırtkanlığı yapanlar kontrol altına alınsa yeridir. Görüyoruz ; savaş hukukunu- BM'leri- uluslara arası hukuku- uluslar arası kuruluşları.
Her cinsten batılı yamyamların üzerimize çullanmak için fırsat kolladıklarını bilmek için uzman veya medyum olmaya gerek yok! Birazcık zeka kırıntısı yeter de artar bile
Tamam Filistin ile ilgilenmek gerek, Devletim üzerine düşeni fazlası ile yapıyor. Ulusumuz da öyle üzerine düşeni yapıyor. Arapların büyük çoğunluğu veya yöneticilerinin bize zarar vermeyeceğini kim garanti altına alabilir.
Eğer Filistinlilerin-Iraklıların- Suriyelilerin- Mayammar’lı Müslümanların durumuna düşmek istemiyorsak, ordumuzu sınırsız bir şekilde güçlendirmeye devam etmeliyiz, Savunma sanayiimizi geliştirmeye hız verilmeli, sivil savunma birlikleri modernize edilmeli, Ulusumuz bilinçlendirilmelidir.
Dini alanda birliğimizi pekiştirmeli, İmamı Maturudi tanıtılmalı öğretileri hayata geçirilmelidir. Dinimizin birlik ve beraberliğe verdiği önem her zaman her yerde anlatılmalı, sosyal medyada gerçekleştirilen dinimize yapılan saldırılara dur denilmeli karşı ataklar yapılmalıdır.
Her türden düşünsel ayrımcılığa son vermenin yollarını aramalıyız. Birlikte bereket olduğunu yeni nesillere sürekli anlatmalıyız. Her alanda ayrımcılığın felaket getirdiğini öğretmeliyiz. Halkımızı fakirlikten, nimetlere ulaşıma engellerden kurtarmalıyız.
Yüce Çalap’ımız aydınlarımıza- söz sahiplerine, ağzı laf yapanlara insaf ve devletimize sadakat ,ve vicdan versin. Zorda kalmadıkça, çözümler bitmedikçe güzel ülkemin savaşa sokulmasına hayır. Büyük çaplı saldırıları sınırlarımız dışında karşılayacak gücümüzü henüz tamam eyleyemedik.
Ne mutlu Türküm diyenlere, ne mutlu özde Müslüman olanlara, ne mutlu Türkiye Cumhuriyetine yürekten bağlı olanlara, ne mutlu her yaştan devletime hizmet etme çabasında bulunanlara.
Görklü Çalap’ımızın görkemli selamları,soğuk kanlı olarak ülkemi, ulusumun geleceğini düşünen, hayrını düşünenlerin üzerine olsun vesselam.