1981 yılının sonbahar aylarında Fransa’ya yerleşmiştim…
Eskişehir’deki İBF’nin 007 Numaralı ilk mezun olarak Sinema bölümünden mezun olmuştum. Paris’teki “Ecole de Cinema” okulunda yüksek lisans yapma arzusunda kendimi hazırlıyordum. Ne var ki, Fransa’daki okul o yıl kapatıldı. San ki, 12 Eylül bir sene sonra Fransa’da da benim için darbe yapılmış gibiydi.
Rahmetli Güneri CİVAOĞLU bana Gazete çıkaracağını, okul bulamadığım için Gazetede çalışmamı istedi. Kabul etmemek, bana başka bir olanak olmadığı için evet dedim ve 46 yıl hayatımın yaşam şekli oldu.
Gazete hazırlanırken Ankara’da Sencer GÜNEŞSOY ile tanıştım. Beyefendi, yakışıklı biriydi. Bana samimi davranarak Gazetecilik mesleğini her zaman öğretti.
“yenibaskentgazetesi.com”da yazı yazıyorum, makalelerimi de Sencer ağabeyin Watsup’ına gönderiyorum. Birkaç ay önce cepten bana yazılarımı okuduğunu, takdir ettiğini, biraz iyileştikten sonra evinde bir kahve içelim dedi.
Çok mutlu oldum…
Yazdığım yazılara, Sencer ağabeyden aferin ödülünü almak beni hem gururlandırıyor hem de Gazetecilik mesleğinden aldığım ruhu birlerden sonra yetişecek Gazeteci gençlere taşıyacağımdan dolayı çok mutlu hissediyordum kendimce.
İşte, istemediğim haber Pazar akşamı cep telefonuma mesaj geldi. “Sencer GÜNEŞSOY’ ağabeyimizi kaybettik”.
Olmadı!
Daha Sencer ağabey ile içeceğimiz bir kahve içmek, esprileri patlatmak, gülmek ve fıkralar ile sevgi dolu bir hoş sohbetimiz birden bire ortadan kalktı.
Kocatepe Camiinde öğle namazından sonra Sencer ağabeyi musalla taşının üstünde görmek Allah’ın takdiri olarak suratımda patladı.
Ne diyebilirdim ki, Sencer ağabeyin karşısında.
Gerçek dostların senin önünde sıralanmış, içlerinden gelenleri birbirine anlatmakta. Olmadı Sencer ağabey.
Daha Suriye’yi konuşacaktık. TBMM’ndeki Siyasi Parti Başkanları, Milletvekilleri, Cumhurbaşkanı ve Bakanların halka sundukları politikaları tartışacaktık. Kime soracağız gözümüzün önünde yaşanan olayları. Halkın artık geri döndürülmeyen sıkıntılarını görüp, çözüm bulamayanlara ne diyecektik.
Mesleğe başladığım yıllarda bir Gazeteci dostum Sencer ağabeyin kim olduğunu anlattı…
İşittiklerimi soracak kadar yetişmemiştim o yıllarda. Bana, “Sencer ağabey, Bülent Ecevit’in iz bırakan sözlerin kaleme alıp kendisine verir, biliyor musun?” diye sordu.
Olabilir! Mümkündür herhalde. Sencer ağabeyi tanıdıkça, fikirleriyle Türk siyasetinde imzasız eserler kaleme almış olduğunu hissettim. Doğruluğunu hiç tartışmadım. Sağlaması da hiçbir anlamı yoktu.
Mekanı cennet olsun. Allah rahmet eylesin Ustam!
Bir de kalbimizin içinde hep yaşayan Edip AKBAYRAM vefat etti.
Ne diyeyim. Onunla tanışmış, elini sıkmış, arkadaş olduğum bir devi birden bire kaybettiğimizi öğrendim.
Bugün, yazı yazmak çok zor. İçimiz sözcüklere bağlanıyor ve orda kalıyor. Mekanı cennet olsun!
Saygılarınla,