Mümkün olduğunca eğitimle ilgili konularda yazmaya çalışıyorum.
Ne de olsa, “eğitim şart!”.
Bu hafta "ŞEY" 'den söz edeceğim:
“ŞARTLI EĞİTİM YARDIMI”.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın çocuklarımıza "reva" gördüğü, "şartlı" yardım.
Yardıma muhtaç ailelerin ilköğretime giden kız çocukları; 100, erkekler ise; 90 ₺ yardım alıyor.
Orta öğretim öğrencilerine ise; kızlara 150, erkeklere 130 ₺ ödeniyor.
Ne para ama, bozdur bozdur harca!
Üstelik kız öğrencilere bir de pozitif ayırımcılık yapılmış.
Bunu bile düşünmüşler, ne kadar da inceler.
Helal olsun!
–Efendim?...
★Bu para, günlük mü?
–Yok yok, hayır!
Bu para günlük değil, aylık yardım tutarı.
Hiç günlük olur mu, çıldırdınız mı siz?
–Nasıl?...
★Alıp bu parayı şey'lerine şey'mi yapsınlar??!!
★Okulları b.k mu götürüyor?
★Bunu yapana kadar okullara temizlikçi mi göndersinler?
★Pislikten bütün çocuklar hasta mı olacak?
Biraz sakin olun lütfen, sinirlenmeyin.
Kanaatkar olmak lazım, hiç yoktan iyidir. Üstelik tasarruf tedbirleri var.
“İtibardan tasarruf olmaz ama, eğitimden, çocuklarımızın geleceğinden olur!” diye düşünmüş olmalılar...
Ne yapsınlar, koşullar malum.
Bütçe sıkıntılı...
–Ne?.....
★Okul kantininde, içindeki kaşar peynir ancak mikroskopla görünen tostun fiyatı 50 lira mı?
–Ee, simit alıp yesinler o zaman...
(Fransa'da ki şey vardı ya, biri demişti ya....Kimdi, kimdi o?...hani kadın...hani üstünde kreması var...çikolatalı, meyvelisi olan yahu.. dilimin ucunda..tüh hatırlayamadım..
Neyse birazdan aklıma gelir.)
–Efendim?
★Bir simit, bir ayran 40 lira mı? Bu kadarcık para, çocukların hangi ihtiyacını mı karşılayacak?
–Ben Milli Eğitim Bakanı mıyım kardeşim. Ne bileyim, gidin kendisine sorun.
★Ama sığınmacı ailelerin çocuklarının her biri aylık 500 ₺ alıyor, onlara para var da, bizim çocuklara gelince mi para yok?
–Sahi mi? Vay canına, onların çocuklarına 500₺ mi ödeniyor? (Bilmiyordum, ben de yeni öğrendim.)
İyi de, ben Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı değilim ki!
★Bugüne kadar yurt dışına giden gencimizin sayısı 329.000 mi?
–Hadi canım, abartmayın.
Nasıl?...bu hem de açıklanan resmi rakam ha?
Hımm, anladım.
. . . . .
Ama size de yaranılmıyor, güzel bir şey anlatılmıyor.
Hiçbir şeyden memnun olmuyorsunuz.
Hep şikâyet, hep itiraz.
Dikkatinizi çekerim;
Bu ŞEY'den dağıtılan toplam para, az para mı?
Dile kolay! Toplamda ne kadar tutuyor siz biliyor musunuz?
Hiç hesap yaptınız mı?
Neyse, konumuza dönelim.
Tabii ki yardımı alanlar, öyle kolay kolay; elini kolunu sallayarak alamıyor parayı.
Prosedürleri, şartları var...
Bunlardan birincisi; bu yardım sosyal güvencesi olmayan, yardıma muhtaç olan ailelerin çocuklarına yapılıyor.
İkincisi de; çocukların bir ayda dört günden fazla okula devamsızlık yapmama koşulu var.
Aksi halde yardımı unutun, para mara yok!
Yaa, tabi; ne sandınız?
Burası Tanzanya mı?
Bu ülkede her ŞEY'in bir usulü, her ŞEY'in bir kaidesi, kuralı var.
Hiç kimse öyle kafasına göre bu milletin parasını çarçur edemez!
Aksi halde öyle bir hesap sorarlar ki; adamın ciğerini sökerler, yaptığına bin pişman ederler...!
E, bu da; sonuçta "büyük para(!)."
O yüzden hassas olmak gerek.
Adı üstünde; ŞEY...!
Koskoca; "Şartlı Eğitim Yardımı" bu..
Boru mu?
Öyle her çocuğa, her önüne gelene verilir mi milletin parası?
–Ney?..efendim?...
★Madem her şeyin şartı şurtu var, her önüne gelene para verilmiyor da; Türk Telekom'u satın alan Hariri ailesine Türk bankaları beş milyar dolar krediyi nasıl mı verdi?
–Ne bileyim ben yahu! Krediyi veren bankanın genel müdürü ben miyim?
Hem bunun konumuzla ne ilgisi var? Burada ciddi bir konu; eğitim gören çocuklara verilen yardım parasını anlatıyorum.
Siz lafı taa nerelere getiriyorsunuz?
★Bu Hariri denen şerefsiz dürzü, Devletimizi bilmem kaç milyar dolar zarara mı uğrattı?
★Bu krediyi verenlerden neden mi hesap sorulmadı?
–Nereden bileyim ne kadar zarara uğrattığını, neden hesap sorulmadığını.
Hazine ve Maliye Bakanı mıyım, Adalet Bakanı mıyım ben?
Onlar cevap versin.
★Oo! Üstelik bu gevşek Hariri, Türk bankalarından aldığı kredilerin tek kuruşunu ödemeden; üstüne de Türk Telekom'u sattığı parayı da bir güzel cukka yapıp, elini kokunu sallayarak yurt dışına nasıl mı çıktı?
–Devletin savcısına, polisine, istihbaratına değil de, bana mı soruyorsunuz bunları?
Ee, pes yani!
★₹&:‡¶∆~π√##!!!!
–Rica ederim ağzınızı bozmayın. Olan olmuş, alan almış, veren vermiş, giden gitmiş, tüyen tüymüş, uçan uçmuş, kaçan kaçmış, yiyen yemiş...
Yani; el-fatiha!
. . . . .
Artık izin verin de yazımı bitireyim, sorularınız yüzünden iki satır karalayamadım..
★Bizim yavrularımıza 100 lira verirken kılı kırk yar, elin yabancısına gelince babasının parasıymış gibi bankalardan kredi kullandır, devleti zarara uğrat; adamın elini kolunu sallaya sallaya ülkeden çıkmasına göz yum, sonra da hiç kimse hesap vermeden bu konu kapansın...
Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir rezillik görülmüş mü?!! de ne demek şimdi?
–Bilmiyorum diyorum. Anlamıyor musunuz?
★Deyyus Hariri'ye bu kredi verilmeseydi de; ülkedeki tüm öğrencilere burs olarak dağıtılsaydı, öğrenci başına 34.000₺ mi düşüyordu?!”
–Vay canına! Yok artık, ebesinin hörekesi! Bir de üşenmeden hesapladınız yani.
Bravo valla!
(Hadi lan, bu kadar çok mu gerçekten?..)
★O malûm müteahhitlerin silinen vergi borçlarıyla, onsekiz milyon öğrencinin yıllık tüm masrafları karşılanır mıydı?
–Yeter! Artık sizi dinlemiyorum. Söylediklerimi sürükle manipüle ediyorsunuz. Amacınızın ne olduğu çok açık!
“∞¶∆\μ×√✓✓!!!”
Peki, madem ağzınızı bozmayı sürdüreceksiniz; bari senkronize olun, aynı anda sövün de, ne dediğinizi anlayalım. Şehirlerarası dinlenme tesislerinin anonsu gibi, hiçbir şey anlaşılmıyor. En azından kime sövdüğünüz belli olsun!
–Nasıl?
Ha, yok canım, o el-kol hareketlerini elbette anladım. Anlamaz olur muyum hiç?
Lan anladım dedim ya! Karşıma geçip sürekli hareket çekip durmayın be kardeşim!
–Ne?...ha bak şimdi oldu.
Sabahtan beri senfoni orkestrasının şefi gibi, hep birlikte el kol hareketi yapıp;
“ŞEY'ini ŞEY ettiğimin ŞEY'i” diye bu yavşak Hariri'ye tezahürat yapıp duruyordunuz meğer?!...
E be güzel kardeşim.
Şunu baştan söylesenize ya...
İnsan ister istemez üstüne alınıyor valla...
. . . . .
Merak ediyorum..
Bu dümenci, hortumcu Hariri'nin kulakları kilise çanı gibi çınlamış mıdır sizce?
Hiç şanmam.
Aslında daha da merak ettiğim;
Asıl üstüne alınması gerekenler üstlerine alınır mı?
Ya da; kulakları çınlar mı?
Yoksa yüzsüz yüzsüz içlerinden şöyle mi geçirirler?
“Aman, çok da tınn...
