Hayrettin ÇAKMAK

Tarih: 04.02.2025 20:18

SİL BAŞTAN YAPILANMA

Facebook Twitter Linked-in

Geçen hafta “Belde belediyeleri” ile ilgili bir başlık açmıştık. İstisnai olsa da beldelerde çok güzel işlere imza atan Başkanlarımız oldu. Madalyonun diğer yönü: “Belde Belediyeleri” deyim yerindeyse “astarı yüzünü geçecek şekilde” ekonomiye ciddi yük oluyordu.

Belde Belediyelerinin imkânları kısıtlıdır. Mimar, mühendis, şehir plancısı, harita mühendisi gibi teknik ekip istihdam edecek güçleri yoktu. Bu kadronun yapacağı işler, dışarıdan hizmet satın alımı ile karşılanabiliyordu. Buna karşılık şehir içinde örneğin on katlı bina ruhsatı, İş merkezi AVM gibi bina ruhsatı verebiliyordu ki bunlar tartışma yaratan dedikodulara neden olan işlerdi. Dışarıya plan proje tabii ki yaptırılır ama o projeleri inceleyecek, takip edecek kendi teknik personelinin olması da gerekir.

Teknik bilgi teknik kadroda olur, Eğer bilginiz yoksa kara mizah konusu olursunuz.

Daha anlaşılabilir olması için bir haber yorumu aktarmak istiyorum. “Adana'da bir belde belediyesi, Meclis kararı ile deprem fay hattının yerini değiştirdiğini açıklandı. Oraya torpilli konut yapabilmek için, bir kararla fay hattının yerini iki kilometre kadar yana almışlar” (14 Temmuz 1998 Bekir Coşkun Hürriyet) bu tarihten bir sene sonra Türkiye 1999 Gölcük ve Düzce depremlerini yaşamıştı.

 Belde Belediyelerinin mali durumu ile ilgili İl Başkanı olduğum dönemde yaşadığım bir anıyı anlatayım. 2004 yılı mahalli idareler seçimlerinde kazandığımız bir belde

(Aslında orası belde olmayı hak etmiyordu. Anlattıklarına göre uyanık bir öğretmen,

O dönem adrese dayalı nüfus kayıt sistemi olmadığı için; nüfus sayımında komşu köylerden adam taşımışlar nüfusu iki binin üzerine çıkarıp belde statüsü kazanmışlardı (Bu rakam bugün 5000’e çıkarılmıştır)

Yıl 2004 Belediye başkanları ile toplantı yapıyorum, o belde Belediye başkanı derdini anlatmaya başladı ki; dert küpü.  İller bankasından gelen para maaş ödemeye yetmiyordu. Neden diye sordum, O bir avuç köy yerinde 6 işçi 12 memur statüsünde elemanı vardı. İller Bankası nüfusa göre para verdiği için haliyle yetmiyordu. Memur ve İşçilerini diğer kazandığımız belediyelerimize dağıtıp, personel sayısını dörtte bire indirdiğimi hatırlıyorum.

2007’de Milletvekili seçildim. Bu başkan TBMM’de yanıma geldi ve “beni kurtar başkanım, alacaklılar peşimde” dedi. Gören mafya kovalıyor zanneder. Ne oldu diye sordum, beldenin yolunu asfalt döktürmüş o günkü para 600 milyar borç yapmış. Ben o asfaltı yaparak seçimde yüzde 65 oy aldık demişti Sanki Marmaray’ı, Osmangazi köprüsünü yapmış gibi konuşuyordu. Bilmeyen biri duysa; o beldeden gelen oylarla Ak Parti iktidar oldu sanır. O beldede 885 geçerli oy vardı. 579 oy Ak Parti’ye çıkmıştı.

Türkiye’de nüfusu iki bin ila üç bin arasında bir sürü ilçemiz var. İlçelerde Belediye zorunlu olduğu için nüfusa bakılmaz. Bu ilçeler için devletin atadığı bürokratları, faaliyet gösteren kurumları kabaca bir sayalım mı? Kaymakam, Emniyet, Belediye, Milli Eğitim, Maliye, Jandarma, Nüfus müdürü, ilçe sağlık vb Bütün bu birimlere yapılan harcamanın boyutunu ülke geneli için tahmin edebiliyor musunuz?

Konya Yalıhüyük ilçesinin nüfusu 2023 sonu itibariyle 1854’tür.

Yönetimde İnisiyatif kullanıp başarılı olan merhum Recep Yazıcıoğlu yılın bürokratı seçilmişti. Tabi ki kendisine aykırı vali yaftası yapıştırılmıştı. Türkiye’de “İdaredeki

Aksaklıklar” için sil baştan yapmalı derdi. Haklıydı

.Kısa bir süre önceydi, İçişleri Bakanlarından Bursa milletvekili Efkan Ala’ya şunu söyledim. Reisin yerinde olsam bir daha sizi Milletvekili listelerine koymam. Bürokraside Vali, Başbakanlık müsteşarlığı, siyasette de bakanlık yaptınız. Bürokraside en tepeye kadar çıktınız. Devleti çok iyi tanıyorsunuz. Yanına iyi yetişmiş beyinleri al bir ekip kur ve devlet çarkını hızlandırın. Aksayan neresi varsa, düzeltilmesi için ne gerekiyorsa; gerek fiziki düzenleme, gerek yasal düzenleme ne eksikse çözümünü önerin devleti hızlandırın. Türkiye’nin Reforma ihtiyacı var. Bir örnek: Ak Parti olarak Sağlıkta çağ atlattık. Sağlık politikalarımızın seçim kazanmamızda ciddi katkısı var. Bugün basit bir randevu sistemi hala çözülemedi ve bize eksi yazıyor.

Ülke insanı olarak en büyük sıkıntımız alışkanlıklarımızı terk edemiyoruz. Hiç unutmuyorum dönemin Tarım Bakanı Mehdi Eker beyle Mustafakemalpaşa da bir toplantıdaydık. Bir çiftçimiz kalktı “soyaya 15, domatese 5 lira teşvik vermişsiniz” Bakan ihtiyaç oranına göre veriyoruz, neden soya tarımına geçmiyorsunuz? Deyince çiftçi “biz anadan babadan domates bilir onu ekeriz” demişti. Yıllarca tarımda sübvanse yapınca sonuç farklı olamazdı. Kim ne veriyorsa ben 5 bin Lira fazlasını veriyorum Oportünizmi bizi bugün kayalıklara çarpmıştır.

Böyle gelmiş böyle gider mantığı, yerimizde saydırırken hatta geriye götürürken doğru kararlar alan ülkeler, aradaki mesafeyi açtıkça açmıştır.

Bir arkadaşımın anlattığı bir anı bizim alışkanlık halimizi ve “böyle gelmiş böyle gider anlayışımızı” çok güzel özetlediği için buraya almak istiyorum.                                                                                                           “Askerlik görevini yaparken nöbet noktalarından birinin kışla içinde bir bank olduğunu görür. Her gün bu bank’ın başında askerler nöbet tutmaktadır. Çok dikkatini çektiği için arşivlere girer araştırır ve nöbetin gerekçesini bulur. Yıllar önce o bank boyanmış, boya kuruyana kadar o gün görevde olan komutan buraya bir nöbetçi dikmiş.  Ertesi gün gelen komutanda nedir ne değildir demeden nöbet yazmış, gelen yazmış, giden yazmış, o gün bu gündür o bank için nöbet tutuluyormuş

Artık bu komik yapılanma ve alışkanlıklarımızı terk etmeliyiz. Çünkü deniz bitti. En verimli yolları bulup uygulamaya koymalıyız. Kim makamını kaybederse kaybetsin.

Biz Parlamenter sitemden neden başkanlık modeline geçtik. Türkiye yönetimde istikrarsız bir ülkeydi. Şu anda 67. Hükümet iş başındadır. İstikrarlı dönemi yakaladığımız Erdoğan hükümetlerine kadar 4 yılı geçen sadece 2 hükümet var.

I.Demirel hükümeti (4 yıl 7 gün) ve I.Özal hükümeti (4 yıl 8 gün) Dikkat ederseniz o dönemlerde de Türkiye ciddi atılımlar yapmıştır. Hükümet ömürleri ile ilgili sadece

3 kalem veriyorum varın gerisini hesap edin.

16 Hükümetin ömrü 6 aydan az (5 tanesi de 3 aydan az) sürmüş,

17 Hükümetin ömrü 6 aydan fazla bir yıldan az sürmüş

14 Hükümetin ömrü 1 yıldan fazla 2 yıldan az sürmüş

Toplamda 47 hükümetimizin ömrü bu ülkede bırakın yerinde saymayı geri gitmenin gerekçesidir. Bunların yanında 2.Ecevit hükümeti 30 gün, 2. Çiller hükümeti 28 gün sürmüştür. Böyle bir ülke nasıl kalkınsın. Papağan gibi erken seçim naraları atıldı,  gensorularla meclis oyalandı. Havanda su döven bir ülke olmuştuk.

Türkiye 1923 tarihinden son genel seçim tarihi 2023 (100 yılda)  28 Genel seçim yaptı

Normalde 28 hükümet olması gerekirdi. Oysa 67.hükümet iş başındadır.

ABD kurulduğu 1787 yılından, son seçim yaptığı 2024 yılına kadar (237 yılda) George Washington birinci başkan, bugün ki Donald Trump ise 47 başkanıdır.                                                                                                           

 

 


 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —