Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, memleketi olan Rize'de, kendi teşkilatcılık tarihinin bütününün ötesinde, çok stratejik ve bu ülkenin verdiği mücadele noktasında kritik bir tavır ortaya koydu.
Bu bir parti meselesi değildir. Elbette bir partiyi konuşuyoruz ancak partilerin varlıkları, duruşları ve teşkilat yapıları doğrudan milletin kaderiyle kesişiyor, buna çok dikkat etmeliyiz.
Parti teşkilatlarının, hareket eden sivil toplum kuruluşlarının, muhakkak ve mevkilerinde bulunan hiçbir isim, kendisini tartışılmaz göremez ve Sayın Erdoğan'ın mücadelesi üzerinden kendi egemenliğinin peşinde koşamaz, koşmamalıdır.
Mesele, Türkiye'nin bu büyük mücadelesinde tarihin en zorlu tünelliden millet olarak birlik ve beraberlik içerisinde çıkmaktır.
Sayın Erdoğan'ın AK PARTİ Genel Başkanı olması elbette çok kıymetlidir ancak unutulmasın ki Sayın Erdoğan'ın liderliği, 85 milyon memleket evladının topyekûn kaderini doğrudan ilgilendirdiği gibi, bu coğrafyayı ve insanlığın büyük mücadelesini doğrudan ilgilendirmektedir.
Erdoğan'ı kendi ellerinde bir paslı kılıca dönüştürmek isteyip kendi iktidar ve egemenlikleri için acımasızca, merhametsizce, "Sadece ben ve benim" diyerek kendilerinin egemenlik alanı için partiyi araç haline getirenler, tarihte Hazreti Hüseyin'e kılıç çeken Yezid'in yanında, O'nu yalnız bırakanlarla anılacaklardır, bunu böyle bilsinler!
O halde herkes Sayın Erdoğan'ın Rize'deki konuşmasından sonra kendi özeleştirisini yapmalıdır: "Ben kendi ilimde, ilçemde ya da siyasetin imzasıyla bulunduğum noktada ve görevde Sayın Cumhurbaşkanımızın yakını görünerek, etrafında insanları incitecek, toplumun hoşuna gitmeyecek milletin iradesine aykırı bir şey yapıyor muyum?
Yapıyorsam bu yanlıştan dönmeliyim..."
Teşkilatlarda özellikle görev yapanlar ilçe ve il düzeyinde görev yapan, Genel Merkez düzeyinde görev yapanlar da şapkalarını önlerine koymalı, "Sokak bizden ne kadar uzak, neden uzak, niçin uzak?" sorusunu sormalı ve yerelde cevabını vermelidir.
Ve bu özeleştiriler üzerinden köklü bir kucaklaşmayla muhabbet kapılarını sonuna kadar açacak ve yanlışın doğrudan ayrıldığı, yanlışın tasfiye edildiği bir süreci başlatmak zorundadırlar.
Mart 2024 yerel seçimleri ve 14 Mayıs 2023 genel seçimleri ile AK PARTİ ve Erdoğan sosyolojisinin tamamen içsel ve yukarıda ifade ettiğimiz gerekçelerle erimesi sonucunun ortaya çıkmasını halen düşünmeyen herkes, şapkasını önüne koyup düşünmek ve hiç vakit kaybetmeden, gerektiğinde çıkıp kamuoyundan özür dilemek, bulunduğu makamlardan istifa etmesini bilmek zorundadır.
Sokak nelerden rahatsızdır?
14 Mayıs ve 31 Mart seçim sonuçlarından dolayı ilçe, il ve Genel Merkez düzeyinde sorumluluk sahibi isimlerin hiçbir şey olmamış gibi yeni dönemde de kendilerini olmazsa olmaz gören bir modelle yol yürümelerinden sokak rahatsızdır ve buna öfkelidir. Hele seçim kaybetmiş isimlerin ısrarla kendileriyle devam edilmek zorunda olduğu imajıyla hareket ediyor olmalarından da ayrıca şiddetli derecede rahatsızlık duymaktadır.
Kamu yönetiminde çok ciddi anlamda bir bürokratik oligarşi gölgesi vardır ve ciddi anlamda bir kez daha Türkiye'nin siyasal tarihindeki karanlıklıklar dönemi bürokrasisinin izdüşümü görünmektedir. Vatansever ve kahraman bürokratlarımızın her birine elbette teşekkür ederken, diğer tarafta onların bütün gayretlerini gölgede bırakacak şekilde, sırtlarını siyasetçiye ya da Sayın Cumhurbaşkanımızın etrafındaki isimlere dayamış bürokratik bazı tiplerin oligarşik tavırlarından sokak alabildiğince rahatsızdır.
Şöyle bir hava var: "Benim arkamda bu var, kimse bana bir şey yapamaz" ya da "Ben sırtımı şuraya dayadım, dokunamazsınız bana". Çünkü siyasetçi, "Bu isimler ne kadar yanlış yaparsa yapsın benim adamım" mantığıyla sahip çıkıyor.
Parti teşkilatlarının tabandan ve sokaktan koparılmasından sokak rahatsız. Koparanlar kim? Parti teşkilatlarını kendi egemenlik alanları olarak gören bazı isimlerin/yapıların teşkilatın samimi tabanını yaklaştırmamak ve millete kapıları kapatmak, hatta orayı Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi ticarethane dönüştürmek tutumundan sokak rahatsız!
Şimdi AK Parti'nin önünde Genel Merkez Kongresi ile bu kongreye kadar gerçekleştirilecek ilçe ve il kongreleri var.
Sokağın açık ve yüksek sesle ifade ettiği eleştiriler sükunete dönmeli ki bunun için gereği yapılmalı. Tekrar tıpkı 15 Temmuz'daki gibi bir işaretle sokağa çıkabilecek kadar güçlü bağı kuracak bir anlayışla süreç yönetilmelidir.
Şunu söylüyor sokak: "17/25'te, Gezi kalkışmasında, 2007 ve 2008 darbe tehditlerinin olduğu dönemde ve 15 Temmuz gecesi Sayın Cumhurbaşkanımızın yanında irade gösteren insanların çok önemli bir kısmı tasfiye edildi. Karanlık yapılarla mücadele eden isimlerin çok önemli bir kısmı teşkilatların içerisinden tasfiye edildi ve üzerinde gölge ve tartışma olan isimler teşkilatlarda, hatta seçimlerde her aşamada öne çıkarılmaya başlandı. Bu kararları verenler sokağın her şeyden haberdar olduğunun galiba farkında değiller."
Sayın Cumhurbaşkanımıza, Pazar günü bu konuşmayı yaptıracak sebeplerin önemlilerinden birisinin bu olduğunu galiba unuttular.
AK PARTİ ve Cumhur İttifakı, birlikte Suriye'nin demokratikleşmesi Suriye Cumhuriyeti'nin kendi sivil anayasası ile buluşması ve Suriye'nin bir bütün olarak zenginlik ve refah üretebilecek bir ülke haline gelmesinde AK PARTİ büyük bir katkı ortaya koyabilir. PKK'nın bu oyunu bozmak için emperyalizmin emrinde saldırgan ve bölücü adımlar atacağından hiç şüphemiz yok. Ancak buna verilecek cevap, önce kendi içimizde bütünlüğe hizmet edecek bir akıl ve kadro hareketidir.
İnanıyoruz ki, bundan sonraki süreçte Sayın Cumhurbaşkanımıza gelen şikâyetler ve bu şikâyetlerin olmayacağı bir modelleme ile ilçe ve il kongreleri yönetilirken genel merkezde de bu seviyede bir değişimi mutlaka yaşayacaktır. Bu süreçte değişen ve değişecek kadroların Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın içeride elini rahatlatması, Suriye, Libya, Irak, Lübnan ve Afrika politikalarından Balkan ve Kafkas politikalarına odaklanmaya yardımcı olsun istiyoruz. Zira esas olan, bu süreçten geçerken yeni kadroların bu anlamda sorumluluk alması ve devletle milleti birleştirmesi, yekvücut hale getirmesi gerektir.
Önümüzdeki hafta devam edecek ilçe ve il kongrelerinde AK PARTİ Genel Merkez Teşkilat Başkanlığı bütün kararlarını gözden geçirmelidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın önüne illerden gelen bazı isimlerin genel seçimlerde varlıklarını tekrar devam ettirmeye odaklı "Benim adamım" modellemesi ve bazı yerlerde kurulmuş düzenekler üzerinden belirlenmiş isimlerin Sayın Cumhurbaşkanımıza arz edilmesi ile şekillendirilen yapı yerine, yukarıda ifade ettiğimiz hassasiyetlerin merkezde olduğu model işlemelidir.
2017'de Sayın Cumhurbaşkanımız "metal yorgunluğu" ile kibarca arkadaşların bir kısmına *çekilin" dedi ama onlar çekilmeyi tercih etmek yerine "Biz gitmeyiz, yorgun filan değiliz" diyerek ne 15 Temmuz'dan ders çıkardılar, ne de sokağın sessizce başlayan eleştirilerinden gocundular.
Dolayısıyla Genel Merkez kadrolarının bu temelde Türkiye'nin büyük mücadelesine cevap verecek bir karşılığı olması gerekiyor.
İçeride Sayın Cumhurbaşkanımızın tüm çabalarını havada bırakan, milletten ve teşkilatın tabanından kopuk, AK Parti ile millet arasındaki bağın kopmasına sebep olan tuhaf tip ve kadroların hâlâ ısrarla kendilerinden vazgeçilmemesini dayatacak kadar faal olmaları düşündürücüdür.
Açık yüreklilikle bir kez daha ifade edelim ki, küresel ölçekteki Evangelist politikalara eklemlenmiş profiller, siyasetten arındırılmak zorundadır!