Dr. Özcan Kars

Tarih: 22.08.2024 21:26

Sosyal Analiz

Facebook Twitter Linked-in

 

Dr. Özcan KARS

Oku oku nereye kadar? Artık söz söyleme zamanı dedi Şems Hazretleri, Mevlana Hazretlerine…

Rivayet odur ki; bir sabah Şems Hazretleri Mevlana Hazretlerinin ders verdiği odaya girer ve raflardaki bütün kitapları odanın ortasındaki şadırvanlı su havuzuna atar. Bir süre sonra odaya Mevlana Hazretleri girer ve havuzdaki el yazası kitapları ve su üzerinde uçuşan yazıları görür. Suyun yüzeyi mürekkep mavisi olmuştur. Değerli konuğu Şems Hazretleri pencereden dışarı bakarken, “keşke babamın kitabını suya atmasaydın” der. “O satırları okurken babamın bana nasihat ettiğini duyar gibi oluyordum” deyince, Şems Hz. Arkasını döner, şadırvanın başına gelir, elini suya daldırır ve suyun içinden bir el yazması çıkarır ve “bu kitap mıydı?” derken kitabın kapağını açar ve üzerindeki tozlar Mevlana Hz.nin yüzüne gelir. Ağlayarak alıp el yazmasını öpüp yüreğine bastırır ve Allah’a dua eder.

Bir süre konuşmadan öylece birbirlerine bakarlar. Sessizliği Şems Hz. bozar ve şu soruyu sorar: “Bugüne kadar okuduğun yetmez mi? Daha ne kadar başkalarının söylediklerini anlatacaksın. Artık aşk ile anlatmanın zamanı gelmedi?” der ve odadan çıkar gider… O günden sonra Şems Hz. ortalıkta görünmez, Mevlana Hz. konuşmaz olur, hep kulağında can dostunun sözü: “Aşk ile söylemenin zamanı gelmedi mi?

İşte Mesnevi böyle aşk ile söylene gelmiş…

Kıssadan hissedar olanlar beri gelsin. Yıllarca “hem okudum hem yazdım, yalan dünya senden bezdim” derken, bu satırları okuduğunuz mecranın gönül dostları bana haydi yaz dediler. Çok direndim. Çok oyalandım. İçimdeki “OBLOMOV” o kadar direndi ki… Ta ki, yine bir cenaze için Karşıyaka Mezarlığından dönerken, “ya senden isteneni vermeden toprağa gidersen?” sorusu gönlüme düştü. Bazı kitaplar okurum, sanki o satırlar yıllar öncesinden sadece benim için yazılmış gibi… Aslında Kuran-ı Kerim’de Allah (C.C.) kime sesleniyor ve “Oku” diyor? “Akletmez misiniz? / Düşünmez misiniz? / Ne kadar da az şükrediyorsunuz…”

Bir konuşmaya başlamak ne kadar da zordur. Konuyu herkesin bildiği o “büyük beyaz bulutlanmaya, (Big Bang / Büyük Patlama) giderek başlama, “avcı ve toplayıcı topluluklar vardı” diyerek derin anlamlar içeren büyük büyük laflar duymaya ne kadar da aşinayız oysa.. Hiç birimizin bilmediği ama söylene gelen ilk bilgi kırıntılarımız benim de heybemde yıllarca durur. İşte heybeyi açınca ilk dışarı saçılanlar bunlar oldu.

Bu köşemizin adını birlikte koyacağız inşallah.

Sosyal Analiz / Sosyo-Analiz / Toplumsal Bakış / Birey – Toplum / Yaşama Dair…

bakalım ne olur? Belki pek çok yazı, makale ve eserde olduğu gibi iş tamamlanınca adını koyan çıkar elbet…

Sözü Mevlana Hazretlerinden açtık ya, yine ona atfedilen bir sözle devam edelim: “Anlattığın kadar değil, karşı tarafın seni anladığı kadarsın” diye, işte benimkisi de böyle bir yolculuk. Sizler bu satırları okuduktan sonra, bu yazının size anlattığı, hatırlattığı, hissettirdiği şeyleri bizimle paylaşırsanız, biz de nasıl anlaşıldığımızı öğrenmiş oluruz. Yoksa kalemi / klavyeyi kapan kendimi alim belleyip, yazıp duruyor. Ne kendi yazdığından haberdar, ne de okuyan… Hani boşlukta yuvarlanan harfler, kelimeler, cümleler serisi, tam bir “Kakafoni”, kimse kimseyi dinlemiyor, kimse kimseyi duymuyor. Kim ne kadar çok bağırırsam o kadar dinlenirim telaşında.

Bir zamanlar okuduğum kitapların listesini tutardım. Neredeyse bin kitaplık, ne zaman okumuşum, kaç kez okumuşum, yazarı kim, hangi yayınevi basmış, ben o kitabı hangi dönemde okumuşum, o kitap hakkında ne düşünüyorum. Bende nasıl bir duygu bırakmış vs. hepsini yazıyorum.    

Bir öğretmenim var (Allah herkese ve ona da hayırlı ömürler versin), bir gün bana sordu: “Nelerle uğraşıyorsun?” Ben de takdir cümleleri umut ederek yukarıda yazdıklarımı anlattım. O güzel insan tebessüm etti ve “Faydasız ilimden Allah’a sığınırım” Hadisini duydunuz mu? Deyince…

Demem o ki, değerli dostlar (söz dost meclisinde konuşulur, yoksa dostluğunuzu kazanmak için daha kırk fırın ekmek yemek lazım geldiğinin farkındayım) bu köşeden sabrınızı zorlamadan, “Saatli Maarif Takvimi” tadında, benim yazmaktan sizin de okumaktan hoşnut olacağınız yazılar kaleme almaktır.

Yıllarca “gemisini kurtaranın kaptan olacağı” söylendi, herkes kaptan oldu, gemilerde mürettebat yok… Bireysellik toplumsallığa bir alternatif olarak, bir çözüm olarak ortaya atıldı…

Toplumsal baskıyı konuşalım elbet, ama bu bireysellik nereye kadar? Apartmanlarda komşular birbirimize yabancı olduk. Oysa altlı üstlü oturuyoruz. Kapımızın önüne ambulans geliyor, duymuyoruz ya da perdenin arkasından bakıyoruz. Oysa yine bir Hadisi Şerifte Peygamberimizin (SAV); “Komşusu açken tok yatan bizden değildir”, “Bizi aldatan bizden değildir” diye çok özlü bir ifadeye muhatap olmuştuk.

İnsan / Beşer olarak hatalarımız olabilir de, hatalarımızı bilmek, hatadan dönmek, kendimize, karşımızdakine fırsat vermek dururken, sırtımızı dönmek niye? Bireysel ve toplumsal açıdan değişmek ve gelişmek varken, yanlıştan dönmek varken yanlışta ısrar etmek niye? Herkesin bireysel / kişisel gelişimden medet umduğu bir dünyada kim / kimler toplumsal gelişmeyi dert ediniyor? Toplumun, Milletin, insanlığın dertleriyle dertlenmeyenlerin ardından gitmek niye? 

Değerli dostlar, işte bu köşede sosyal bir varlık olan insanın, sosyal sorumluluğunu konuşacağız. İçinde bulunduğumuz dünyayı toplumsal bakış açısından irdeleyeceğiz, analiz edeceğiz. Yolumuzdaki engellerin farkına varacağız, o engeli kaldırmak için harekete geçeceğiz. Aman sende demeyeceğiz. Elimizden geleni yapıp, elbirliğiyle, işbirliğiyle sorunlarımızı çözmek için harekete geçeceğiz. 

Bu köşeye bir şans tanıyın, “Saatli Maarif Takvimi tadında yazılar” için siz de görüşlerinizi bizimle paylaşın.

Sorunlardan bunaldık ama birbirimize umut olabiliriz. Toplumsal sorunlarımızın çözümü yine sosyal birlikten, dayanışmadan ve de yardımlaşmadan geçiyor. Tabii ki her devlet kendi vatandaşlarına hizmet etmek için sahip olduğu erkleri kullanacaktır. Ama bizler sivil inisiyatif gösterebiliyor muyuz? Sivil Toplumun Sesi ne kadar duyuluyor? Bireyler olarak sosyal sorumluluk duygumuzu bireysel ya da örgütlü yapılar içinde düzenli ve de sürekli gösterebiliyor muyuz?

Sizlerden ricam bir sonraki yazımıza kadar, komşunuzun kapısını çalın, hatrını sorun, selamlaşın, hergün geçtiğiniz yoldaki tehlikeye yol açacak şeyleri ya siz kaldırın ya da ilgililere bildirin. Havalar çok sıcak sokaktaki tüm hayvanları düşünerek, korunaklı ve uygun alanlara, varsa su kaplarına su doldurun.

Canın Özünden, can-ı gönülden … 

Dr. Özcan Kars


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —