Dr. Özcan Kars

Tarih: 07.09.2024 12:11

Sosyal Analiz-5 / Kişisel – Toplumsal Gelişim-2 / İçe Bakış-1

Facebook Twitter Linked-in

Sosyo-Analiz / Sosyal - Toplumsal Bakış / Birey – Toplum / Yaşama Dair…

Kişisel – Toplumsal Gelişim-2 / İçe Bakış-1

 

Bir önceki yazımın başlangıcında sormuştum: 

“Senin hikayen ne? / Sen, kendi hikayenin “başkahramanı mısın? Figüranı mı? Yoksa kendi filminde sen yok musun? / Filmi izleyen misin? Filmde oynayan mı?

 Hikayenin gücünün farkında mısın? Senin hikayen kime / kimlere ilham kaynağı oldu / olacak?

Okuyan / dinleyen bir söylenen söze bakar, bir de söyleyene.

Oysa daha ötesi de vardır da, Anadolu irfanı sahibi kişiler, söyledikleri bir toplulukta değer görünce, “aman efendim, siz söyleyene değil söyletene bakın” derler. İlk yazımızda dedik ya, “Saatli Maarif Takvimi” tadında yazılar okuyacaksınız diye. İnşallah her bir yazımız o tatta olur. Hayatın değişik alanlarına dokunmaya, bu vesileyle de siz değerli okuyucularımızla bir etkileşim ortamı yakalamaya çalışacağım. Yavaş yavaş yazılarımı okuyan kişilerden geri bildirimler başladı. Görüş belirtmek isteyenler drozcankars.yenibaskent@gmail.com adresine yazabilirler. @drozcankars da sosyal medya hesap adresim.

Beni yazmaya, konuşmaya ne sevk etti? Beni arkamdan havuza kim itti? Laf aramızda, “aslında ben yoldan gönüllü çıktım, aman uyma bana sen…” diye bir şarkı sözü var ya durum biraz öyle.

Dert adamı söyletir. Söylediklerimiz uçup gidiyor (mu), yazdıklarımız yanar (mı), kaybolur (mu), görüntümüz unutulur (mu), en nihayet “bir varmış bir yokmuşla başlayan bir masala” dönüşür mü?

Yazmak biraz da sesli düşünmenin bir başka yolu olacak anlaşılan, benim için. Şimdiden çevreme ve siz değerli okuyucularıma vereceğim rahatsızlıktan özür diliyorum. Bazen aynadaki görüntü hoşumuza gitmeyebilir.

Bazen bir kitap okurum, oradaki sözün yıllar öncesinden bana söylenmiş olduğunu hissederim. Hiçbir şeyin tesadüf olmadığına inanırım. Allah kulunu bir başka kuluna vesile kılar, onun eliyle işlerini gördürür. Büyüklerin güzel dualarından biridir: “Allah seni hayırlı işlere vesile kılsın”. Yazdıklarımdan / yazacaklarımdan hissesini alanlar / alacaklar vardır. Belki bugün, belki yarın … İşte yazma nedenlerimden biri bu.

 

Okumak iyi gelir insan. Yazdıklarımın muhatabıyla etkileşime girmek için yazıyorum. İyiliğe vesile olmak ne güzel, umarım bu satırları okuyanlara iyi gelir yazılarım…

Okuduklarımdan öğrendiğim bir şey var: Okumak tek taraflı bir eylem değil. Yazarla okuyucu arasında bağ kurulur, köprü inşaa edilir. İki taraf arasında kelimeler karşılık bulur. Ola ki bu satırları okuyan siz değerli okuyucu ile aramızda bağ kurulur. Söylediklerimin / yazdıklarımın sizdeki yansımasını dinlemek de güzel olacak inşallah, nedenlerimden biri de bu…

 

Kendimi bulmak için yazıyorum. Sinoplu Diyojen’e sormuşlar gündüz gözü elinde fenerle ne arıyorsun diye? O da demiş ki; aramızdaki bozulmamış saf insanı arıyorum diye… Aradan yıllar geçmiş ama o aramaktan vazgeçmemiş, elindeki çiçekleri kendisine uzatan bir çocukta aradığını bulmuş. Seni öpebilir miyim çocuk diye sormuş. En saf haliyle çocukta sormuş; “niye?”… Diyojen yıllarca aradığını bulmuş, “senin gibi dünyayı merakla izleyen, sevgiyle dünyaya bakanı, seni aradım” demiş ve öpmüş çocuğu. Rivayet odur ki, Diyojen’in sadece bir talebesi olmuş. Bildiği her şeyi ona öğretip gitmiş bu dünyadan… Öğretmek değil maksadım, yazdıklarımı süzgecinden geçirip, üzerinde düşünerek kendine yeni yol çizeceklerle “yarenlik etmek” maksadıyla da yazıyorum.   

Dedik ya insanoğlu sözü söyleyeni tanımak ister. Sözü tartar. Bir karar verir. Ama karar verirken sözün ağırlığına, sözü söyleyen kişiyi de katarak değerlendirir. Aynı konuda aşağı yukarı aynı şeyleri söyleyen kişileri, birey / toplum farklı değerlendirebilir. Çok faktörlü durumdur. Birine karşı toleransı varken diğerine karşı müsamahası yoktur mesela.

 

Kendimi Takdimimdir: 

Sen kimsin? Sorusuna karşı ben aşağıdaki cevapları sizlerle paylaşmak isterim:

Okurum – Yazarım – Konuşurum

Olma / olgunlaşma yolunda, ilerleme çabasındayım. Öldüğümde umarım olmuş olurum, olgunlaşmış olurum.

Merak duygusuyla bir dönem okudum (lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimi).

Yaşamımı sürdürmek için çalıştım / çalışıyorum (Üniversitede Asistan, Uluslararası bir Projede Danışman, bir Kamu Kurumunda Daire Başkanı, Genel Müdür Yardımcısı, Bakanlık Müşaviri, şimdi her şeyin eskisi ama…)

Sosyal sorumluluğun gereği olarak gönüllü (Dernek, vakıf ve sendikal üyelik, yönetim / Denetim kurulu üyeliği, bilim kurulu üyeliği)

Mensubu olduğum ailenin bir parçası (eş, baba, evlat, kardeş …)

Kendini yeniden inşaa meraklısı (son iki yıldır, tamamlayıcı tıp uygulamalarında bitkisel takviyelerle insanlara yardımcı olma çabası, bağ kurma sanatını icra…)

Son zamanlarda keşfettiğim bir şey var. Bana soruyorlar sen ne yapıyorsun diye, cevap vermekte zorlanıyorum. Sadece “tek bir şey olmadığım” ve sadece “tek bir şeyle meşgul olmadığım” ortada (aslında pek çoğumuz gibi)

Sıradan bir kişi olarak sıra dışı bir hayat yaşamanın zorluklarını aşmaya çalışıyorum.

“Bilmenin”, okumanın, “akıl yürütmenin” zorlukları arasında çoğunlukla kayboluyorum. Kayboldukça yönümü bulmaya çabalıyorum.

 

Canın Özünden, Can-ı Gönülden … Sağlıklı ve topluma faydalı günler geçirmeniz dileğiyle, saygı ve selamlarımla...

 

Dr. Özcan Kars 

drozcankars.yenibaskent@gmail.com / 

sosyal medya @drozcankars


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —