Hasan Yakup CANGÜVEN

Tarih: 24.02.2025 11:16

SU HAYATTIR

Facebook Twitter Linked-in

Su, hayatın kaynağı, yaşamın temel yapı taşıdır. İnsan vücudunun büyük bir kısmı sudan oluşur ve tüm canlıların hayatta kalabilmeleri için suya ihtiyaçları vardır. Hiçbir canlı ne kadar ilkel olursa olsun su olmadan yaşayamaz. Bitkiler büyümek, hayvanlar ve insanlar hayatta kalmak için suya bağımlıdır ve suya ihtiyaç duyarlar. 

Su, yalnızca canlıların yaşaması ve susuzluklarını gidermekten ibaret olan, dünya üzerinde bol miktarda bulunan kokusuz ve tatsız bir kimyasal bileşikten ibaret değildir. Su aynı zamanda, tarımda, sanayide, enerji üretiminde kısacası hayatın hemen hemen bütün alanlarında vazgeçilmez, çok önemli bir kaynaktır. 

Mesela, tüm canlılar gibi toprakta suya hasret kalır. Suyun olmadığı bir yerde, hiç su bulunmayan bir ortamda sürekli yaşayan bir bitki veyahut canlı bir organizma yoktur. Diliniz, damağınız, ağzınız kuruduğunda içtiğiniz bir bardak su sofralarınıza kadar gelen ekmeği, yemeği, meyveyi, sebzeyi ve beraberinde yediğiniz diğer bütün besin maddelerini hatırlatmalı size. İşte bu besin maddelerinin hiçbiri su olmadan büyüyemezler. Size çok basit gelebilir fakat içtiğiniz bir bardak suyun arkasında Allah’ın büyük nizamı (doğanın dengesi ve ekosistemin işleyişi) vardır. Allah’a verdikleri bütün nimetleri için sonsuz şükran duymalıyız.

Su kaynaklarının hızla tükenmesi ve kirlenmesi günümüzün en önemli sorunların başında gelmektedir. İklim değişikliği, aşırı kirlilik, bilinçsiz su tüketimi, gelecekte su kıtlığına neden olacak çok önemli sorunlar ve alınması gereken acil tedbirler olarak bizleri beklemektedir. Eğer gereken önlemler alınmaz,doğal su kaynakları korunmaz, bilhassa temiz su kullanımında gerekli tasarruf sağlanmazsa, bilinçsizce tüketilmeye ve kirletilmeye devam edildiği müddetçe gelecekte dünyanın büyük bir su sorunuyla karşılaşması çok aşikârdır.  

Su aynı zamanda devletler için ekonomik, sosyal ve politik açıdan büyük bir öneme sahip stratejik bir kaynaktır. Suyun doğru yönetimi, devletlerin sürdürülebilir kalkınması ve güvenliği için hayati önem taşımaktadır. Su kıtlığını önlemek devletlerin, hükümetlerin ve yerel yönetimlerin en önemli önceliklerinden biridir ve her bir damla suyun kıymetini bilmek, israf etmemek, amaçsız tüketmemek, onu korumak her bir bireyin sorumluluğundadır. Halkın sağlıklı bir yaşam sürebilmesi, yeterli gıda üretimi ve tarımsal üretimin temel bileşeni olması, ekonomik kalkınmanın devamlılığı için temiz ve tatlı su kaynaklarının varlığına ihtiyaç vardır. Aslında bir diğer önemli sorunda artan nüfus ve gelişen sanayileşmenin bilhassa metropol kentlerde suya olan talebi artırmasıdır. Belediyelerin su idareleri şehirlerinde suyun güvenli ve sürdürülebilir bir şekilde yerel halka ulaştırılmasını sağlayan çok önemli kurumlardır. Kaliteli bir içme suyunun temin edilerek tehdit oluşturmayacak sağlıklı bir şekilde halka ulaştırılması hususu, bilhassa büyükşehirlerde hem altyapı hem de yaşam kalitesi açısından büyük bir sorun oluşturmakta, siyasetin ve siyasetçilerin de her seçimde masaya yatırdıkları ve seçmene şikâyet ettikleri en önemli eleştiri malzemelerinden biri olmaya devam etmektedir. 

Su, medeniyetlerin kurulmasında da önemli bir yer tutmuştur. Hiçbir uygarlık, hiçbir medeniyet su olmadan gelişmemiştir. Su, toprağı besleyerek, tarımı destekleyerek insanların yerleşik hayata geçmesini sağlamış, ticaret yollarının gelişmesine katkıda bulunmuş ve sanayileşmenin temelini oluşturmuştur. Tarih boyunca tüm büyük medeniyetler suyun nimetlerinden faydalanarak büyümüş, su kaynaklarının etrafında şekillenmiştir. Nil Nehri, Mısır’ı beslerken; Antik Mısır’da Nil nehri sayesinde sulama sistemleri gelişmiş, tarım ve ticaret ilerlemiş, Mısır uygarlığı binlerce yıl varlığını sürdürmüştür. Kaynağı ve ana damarı ülkemizden olan Dicle ve Fırat Nehirlerinin suladığı Mezopotamya, bu iki nehir sayesinde bereketli topraklara sahip olmuş, dünyanın ilk şehir devletleri bu bölgede kurulmuş, Sümerler, Babiller ve Asurlular Dicle ve Fırat Nehirlerinin sağladığı bereketle gelişmiştir. Günümüz Pakistan ve Hindistan topraklarında yer alan İndus Uygarlığı, adını aldığı İndus nehrinin suyunu kullanarak şehir planlamasında büyük ilerlemeler kaydetmiştir. Benzer şekilde, Çin’in en eski medeniyetleri de, “Sarı Nehir” etrafında tarımı geliştirerek büyük şehirler kurmuştur. Avrupa’daki büyük şehirler hep su kaynaklarının etrafında (Londra-İngiltere-Thames Nehri, Paris-Fransa-Seine Nehri, Viyana-Avusturya-Tuna Nehri, Berlin-Almanya-Spree Nehri, Floransa-İtalya-Arno Nehri) kurulmuş, suyolları sayesinde ticaret, tarım ve sanayi açısından gelişmişlerdir.

Çeşmeler, şelaleler, nehirler ve denizler, kültürümüzde hep birer sembol olmuştur. Su, şiirlerde, şarkılarda ve masallarda temizliğin, saflığın ve yaşamın bir ifadesi olarak yer bulmuş, sadaka-i cariye kavramı içinde su kuyuları açmak en büyük iyiliklerden biri olarak görülmüştür. Su, dinimizde destemizliğin ve ibadetin temel unsuru olduğu belirtilmiş, başta abdest olmak üzere ibadetlerin en önemli faktörü sayılmıştır. Suyun yaşamın kaynağı olduğu kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de (Enbiya Suresi, 30: "Biz, her canlıyı sudan yarattık) birçok ayette vurgulanmıştır.

Su hayattır. Hayat sudan ibarettir. Ortadoğu’da bitmeyen savaşlara, siyonizmin, uluslararası organize güçlerin yıllardır ülkemiz üzerinde oynadığı oyunlara, kurduğu tuzaklara, etnik, siyasi ve kültürel bölünmelere, Doğu ve Güneydoğu Bölgelerimize, GAP Projelerine, mayından temizlenen, zirai ilaçların kirletmediği Suriye sınırındaki verimli, bakir topraklara, Suriye İç Savaşı’nın patlak vermesiyle başlayan mülteci krizine, ülkemizin, coğrafi konumu ve tarihi bağları nedeniyle en fazla mülteci kabul eden ülkelerden biri olmasına ve bunun arka planlarına… Tarım penceresinden, su ve su kaynakları üzerinden, yeraltı enerji kaynaklarından ve çokça da siyonizmin Arz-ı Mev'ud hayalleri üzerinden yani insanla birlikte doğan din üzerinden bakılmalıdır.

Evet, su hayattır. Canlıların varlıklarını ve hayatlarını sürdürebilmesi, ekosistemlerin devamlılığı ve dünyanın geleceği, su ve su kaynaklarının doğru kullanımına bağlıdır. Bizler, yaşadığımız vatan topraklarının her bir karışını koruyamazsak, suyu sadece içme ve susuzluğu giderme değeri üzerinden değil stratejik bir unsur olarak görmezsek, sınırlarımızı ve su kaynaklarımızı koruyamazsak, ve suyu kıt bir kaynak görüp bilinçli tüketmezsek, gelecek nesillerimize yaşanabilir bir Türkiye bırakabiliriz miyiz?

Unutulmamalıdır ki su, sadece kana kana içtiğiniz, susuzluğunuzu giderdiğiniz mineral bir kaynak değil, varlığın, yaşamın, hayatın temel unsuru, savaşın ve barışın ta kendisidir.

Projelendirilen “Yenidünya” düzeninde yaşanan savaşların ana nedeni su, suyolları, enerji kaynakları ile din olacaktır…


 


 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —