Hasan BARIN

Tarih: 02.07.2024 15:59

SURİYELİ MÜLTECİLER SORUNU ve TÜRKİYE'NİN GELECEĞİ

Facebook Twitter Linked-in

Bazı dostlar, iç politikaya özellikle de Suriyeli mülteciler konusuna yazılarımda eğilmediğim konusunda çok sert eleştirirler.

 

Ben tarih, strateji, uluslararası ilişkiler konusunda nacizane bilgi sahibiyim, o ayrı da dostların takip etmeyip atladıkları birşey var;

 

Suriyeli Mülteciler hakkında;

Daha mülteciler Türkiye'de sorun olarak görülmediği sırada; tam altı sene önce “Mülteci Sorunu” başlıklı yazımda yazmıştım.

 

ASAS Medya’da binlerce kişinin okuduğu O yazımda;

Sekiz sene önce Suriyeli öğrencilerin adaptasyonu ile ilgili cağrıldığımız seminerde

Türkiye’nin şartlarının Suriye’den daha iyi olduğunu, Avrupa’ya gidemeyenlerin Türkiye’de kalacağını, bunun da ilerde bize hem maddi, asayiş, maddi, eğitim sorunları getireceğini belirtmiştim.

 

Bize seminer veren  Avrupalı kokan hocama laf anlatamayınca, en sonunda “Hocam sizinle beş sene sonra görüşelim bakalım gidecekler mi gitmeyecekler mi?” diye restleştiğimi dün gibi hatırlıyorum.

Beş senenin üstünden üç sene daha geçti; durum ortada!

 

Basit bir örnek vereyim;

Türkiye’de; ekonomik kriz olmasına rağmen vergi ve primlerden sonra kalan net asgari ücret 600 Dolardan fazla; Suriye’de ise 12 Dolar civarı.

Türkiye’de inşaat sektöründe çalışan bir Suriyeli; Türkiye’de günde çalışarak kazandığını, Suriye’de aylarca çalişarak kazanamıyor. Sosyal güvence ve güvenlik, rahatlık tarafı da ayrı!

Sizce, zorla gönderilmedikçe kesinlikle giderler mi?

 

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’dan röportaj alacaktım, karşılıklı oturduk;

“Orta Asya politikası hakkında ne düşünüyorsunuz” diye sordum.

Bana ters ters baktı:

“Bırak Ortaasya Politikasını Türkiye elden gidiyor” diye cevap vererek beni fena bozduğunu hatırlıyorum.

 

Bunları niye anlatıyorum:

 

Seminerdeki Hoca'nın, benim, Sayın Özdağ'ın; Hükümetin, muhalefetin, ucuz sigortasız işcilikten faydalananbunu ekonomik katkı diye sunan kodomaların, Hükumet politiklarıni hazırlayanların haklı çıkıp çıkmaması artık beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor.

 

Sorun çözülecekse, en başta ben hatalı çıkayım ne farkeder!

 

Beni artık ilgilendiren taraf; Türkiye; Türkiye'nin geleceği!

 

Bu kadar yaşanan ve yaşayacaklarına dolayı;

Dedesini, evladını bu toprağa Şehit veren, vermeye devam eden bir millete; savaştan vatanından kaçtığı halde bayramlarda Suriye’ye gidip gelenin mazlumluğunu anlatamazsınız.

 

Anlatsanız da millet dediğinize değil; size cevap vermese, vermese de size değil, gözüyle görüp yaşadığına inanır.

 

Hele hele;

Sağlık konusunda, dükkan açıp vergi vermez Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı takır takır vergi verirken vergi konusunda;

on milyonla geçinmeye çalışıp maaşı kadar parayı kiraya veren yardımsız geçinen emekliler varken; milyar dolarları başka milletin insanlarına ayırırken, kendi milletinizden kısarsanız; arz-talep dengesi bozulur üç liralık ev on liraya kiraya verilirse, Suriyeli işçi ucuz işçi olarak iş bulup Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı iş bulamazken; Suriyeliler, belirli yerlerde yuvalanıp, yerleşip, demokratik, siyasi yapıyı Arapça tabelalarıyla Türkiye içinde Suriye oluşturmaya çalışırsa;

Hele hele bu hep böyle devam etmeyeceğine dair hiçbir belirti yoksa;

 

Sizi değil dinlemek duymazlar bile!

 

Türkiye Cumhuriyeti Suriyelileri kanıksamadı ve kabullenemedi;

Şu an sadece sadece kızgınlığını kırgınlığını frenleyip sabredip baskılıyor; ama nereye kadar!

 

Kendi ülkesinde mülteciden daha az hakkı olduğunu düşünen Türkiye Vatandaşı olan;

“Suriye'ye geçeceğim, biraz durup kararacak, az-biraz Arapça öğrenip Türkiye sınırına geleceğim ben şuyum deyip Türkiye'ye geleceğim; burada dükkan açacağım vergi yok, prim yatırmadan sağlık bedava, yardım da alırım” diyen, bir değil birçok dosta rastladım.

 

İnanın, bir milliyetçi yazar olarak, her seferinde de utandım!

 

Bir de asayiş sorunu var

Daha önce de defalarca yaşandı da dün yaşanan olayları gördünüz!

 

Öncelikle bu olayların sebebini; yukardaki yazdığım özellikle de ekonomik örneklerdeki ekonomik sıkılmışlığın, şiddet olarak  psikolojik dışa vurumu ve bu dışa vurumu Türkiye'ye karşı kullanmak isteyen mihrakların faaliyetleri olarak görüyorum.

 

Milliyetçi gazeteci duruşuna dayanarak, üzerime düşen bazı uyarıları yapma gereği duyuyorum:

 

Yukarıda yazdığım hazır potansiyel ortamlar devam ettiği müddetçe; daha büyük olaylara gebe, olayların önü alınamaz !

Bu tepkiler zamanla hükümete ve yetkililere doğrulur.

Bu birinci uyarım!

 

 

Kimdir, nedir bilmiyoruz, Adım Ahmet diyor alıyoruz.

Kaç kişi olduklarını da tam bilmiyoruz, kimisi beş, kimisi on, kimisi on beş milyon diyor.

Üstelik günden güne de artıyorlar;

 

Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarının doğurganlık oranı yüzde bir kusurlara düşmüşken; Suriyelilerin ise yüzde beş kusurlarda ve nüfusları da git gide artıyor.

 

Dış ve iç güçler için kaşıyıp, Türkiye'de yuvalanmış Suriyeli teröristleri; Türklerin yumuşak karnını iyi bilen Türkiye’deki ajanlarını kullanarak sunni olaylara Türk veya Suriyeli yapmış gibi göstererek iki tarafı birbirine düşürebilirler.

 

Yaşanacak, ekonomik sıkıntılar; yirmi sene sonra nüfusları otuz milyonu geçeği ve parti kuracakları konusundaki potansiyel tehlike ve bunun gerçekleşme ihtimali bile artı sıkıntı!

 

Bu ikinci dikkat çekmem uyarım.

 

Bunlar misafirimiz mi?

Avrupa’da adaha erken saattir ayrı da; Türk adetinde Saat gece 12’yi geçtiğinde misafir gider; yatılı kalacaksa üç-bes gün kalır;

Saat gece on ikiyi geçeli kaç  gece ok iki olan gece oldu; üç beş günü geçeli kaç 3-5 sene oldu!

 

Hem, Suriye’de sadece Arap kökenliler değil Türkler’de var. Bayırbucak Türkleri yaşıyor.

Ama nedense büyükşehirde yaşamama rağnen ben hiç rastlamadım; peki siz hiç Türkiye’ye gelen Bayırbucak Türk’üne rastladınız mı?

Dediğim gibi ben rastlamadım!

Başına Rus uçakları tarafından bomba yağdırıldıklarını bilmeme ve Türk olmalarına rağmen rastlamadım!

 

Suriye’de,  sadece Arap Suriyelilere mi savaş var, Suriye'de yaşayan Türklere yok mu?

Bu da ayrı bir konu!

 

Muhalefet, hükümetle mi; hükümet Esad’la mı; yoksa hepsi beraber birbiriyle mi konuşacak Kim kimle ne konuşacaksa; nasıl konuşacaksa;

Misafirler artık gitmeli!

 

Nasıl mı gidecek;

Beş sene önce de yazdın, çok zor bu sorunun cevabını ben de bilmiyorum.

Ama ben karar mercii değilim; bunun cevabınĵ karar mercileri versin!

 

Bizlerin;

En kısa sürede beklentimiz ise;

Ben ve birçok insan için önemli olan;

Bizi dışarıda Saldırıyla işgal edemezler.

Bizi içerken karıştıracak iki ana konuyla karıştırmak için uğraşacaklardır.  Biri Kürt kardeşlerimizle, İkincisi Suriyeliler konusu; Suriyeliler konusununun potansiyel karıştırıcı tehlike olarak kalmaması!

 

Ve en önemli beklentimiz ise;

İlerde, Türkiye ve Vatanımızda yaşan özellikle çocuklarımız için, niye yapmadık dememek için;

Türkiye’nin bekasıdır; “senin yüzünden oldu” diyerek başlayan karşılıklı atışma değil;

SORUNU KÖKTEN ÇÖZECEK SONUÇ!

 

Ve bir de;

Bir gazeteci olarak, bu konuda beş sene sonra tekrardan uyardıklarım!

 

 

Unutmamak lazım ki tek vazgeçilmez olan Türkiye’dir!

 

Sağlık, saygı, sevgi, huzurla kalın!

 

BARIN Hasan Alioĝlu

Tarihçi Arastırmacı Gazeteci


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —