Tarih boyunca her zaman zalim, soykırımcı, acımasız liderler ve yönetimler olmuştur. En çok kan döken ve zalim olarak tarihe geçen bazı liderler şunlardır:
Cengiz Han, 13. yüzyılda milyonlarca insanın ölümüne yol açan Moğol istilalarını yönetti. Vlad Tepeş, yani Kazıklı Voyvoda, düşmanlarını acımasızca kazığa oturtarak öldürmesiyle tanındı.
Yakın tarihe gelirsek, Adolf Hitler, İkinci Dünya Savaşı ve Holokost’ta milyonlarca insanın ölümüne sebep oldu. Josef Stalin, Sovyetler Birliği’nde büyük temizlikler ve kıtlık politikalarıyla milyonları katletti. Mao Zedong, Çin’deki Büyük İleri Atılım ve Kültür Devrimi sırasında milyonlarca insanın ölümüne yol açtı. Pol Pot, Kamboçya’da soykırıma varan bir kıyım gerçekleştirdi.
Bu tür zalim liderlerin çoğu trajik şekilde öldü. Kimisi idam edildi, kimisi intihar etti, kimisi intihar süsü ile infaz edildi, kimisi de kaçarak hayatının son yıllarını sefalet halinde sürgünde geçirdi.
İşte bazı örnekler:
Adolf Hitler, 1945’te Berlin’de Sovyet ordusu şehre girerken sığınağında intihar etti. Önce siyanür aldı, sonra da kendini vurdu.
Josef Stalin, 1953’te felç geçirerek öldü. Ölümüne, doktorlarına geç haber verilmesi ve zamanında müdahale edilmemesi neden oldu.
Mao Zedong, 1976’da kalp krizi ve Parkinson benzeri hastalıklar nedeniyle doğal yollarla öldü.
Pol Pot, 1998’de Kamboçya’da ormanda sürgünde öldü. Zehir içerek intihar ettiği söylense de kesin ölüm nedeni belirsiz.
Benito Mussolini, 1945’te İtalya’da partizanlar tarafından yakalandı, kurşuna dizildi ve cesedi Milano’da halka teşhir edildi.
İdi Amin, Uganda’dan kaçtıktan sonra Suudi Arabistan’da sürgünde öldü.
Nikolay Çavuşesku, 1989’da Romanya’daki devrim sırasında eşiyle birlikte yakalanıp askeri mahkemede hızla yargılandı ve kurşuna dizildi.
Bazıları halk tarafından linç edildi, bazıları idam edildi. Genellikle, zalim yönetimlerin sonu ya darbe, ya isyan ya da büyük bir yenilgiyle geliyor.
Soykırım suçlarından yargılanan en ünlü isimlerden biri Sırp katil Slobodan Milošević’tir. Eski Yugoslavya’nın devlet başkanı olan Milošević, 1990’larda Bosna, Hırvatistan ve Kosova’daki savaşlar sırasında Sırp milliyetçiliğini körükledi ve etnik temizlik politikalarıyla anıldı.
2001 yılında Sırbistan’da tutuklandı ve Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne teslim edildi. Savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırımla yargılandı. Ancak, mahkeme süreci tamamlanmadan 2006’da hücresinde ölü bulundu. Resmi açıklamaya göre, kalp krizi nedeniyle öldü, ancak bazıları zehirlendiği ya da ilaçlarını bilinçli olarak yanlış kullandığı iddiasında bulundu.
Onun dışında, Bosna Savaşı’nda Srebrenitsa soykırımından sorumlu olan Ratko Mladić ve Radovan Karadžić de uluslararası mahkemede yargılandı ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Şu an hapishanedeler.
Tarihte bazı siyasi liderlerin dramatik sonları
Tarihte, hasım devletler tarafından yahut kendi devletleri veya iç siyasi güçler tarafından suikastla öldürülen birçok lider var. İşte bazı önemli örnekler:
Julius Caesar (MÖ 44, Roma İmparatorluğu)
Senatörler tarafından "diktatörlüğü sona erdirmek" amacıyla bıçaklanarak öldürüldü.
İmparator Paul I (1801, Rusya İmparatorluğu)
Kendi muhafızları ve soylular tarafından öldürüldü. Yerine oğlu I. Aleksandr geçti.
Abraham Lincoln (1865, ABD)
Amerikan İç Savaşı sonrası John Wilkes Booth tarafından suikasta uğradı. Suikastçının Güney eyaletleriyle bağlantısı olduğu düşünülüyor.
Tsar II. Aleksandr (1881, Rusya İmparatorluğu)
Rus devrimciler tarafından bombalı suikastla öldürüldü.
Engelbert Dollfuss (1934, Avusturya)
Avusturya Başbakanıydı, Nazi yanlısı darbeciler tarafından öldürüldü.
Patrice Lumumba (1961, Kongo)
Belçika ve ABD’nin desteğiyle Kongo’daki rakip siyasi güçler tarafından öldürüldü.
Rafael Trujillo (1961, Dominik Cumhuriyeti)
Kendi ordusundaki komutanlar tarafından pusuya düşürülerek öldürüldü.
Ngo Dinh Diem (1963, Güney Vietnam)
CIA destekli bir askeri darbeyle suikasta uğradı.
Hafızullah Amin (1979, Afganistan)
Sovyet destekli Afgan güçleri tarafından öldürüldü.
Enver Sedat (1981, Mısır)
Başında olduğu Mısır ordusundaki askerler tarafından suikasta uğradı.
Bu tür suikastlar genellikle iç siyasi çekişmeler, darbeler veya dış güçlerin etkisiyle gerçekleşti. Özellikle otoriter liderlerde iç güçlerin devreye girmesi daha yaygın oldu.
Soykırımcı Benyamin Netanyahu’yu neler bekliyor?
Benyamin Netanyahu, şu anda İsrail Başbakanı olarak uluslararası hukuk açısından ciddi suçlamalarla karşı karşıya. Özellikle Gazze’de yaptıklarından dolayı soykırım suçlamaları ile Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (UCM) hakkında soruşturma açılmış durumda.
Netanyahu’ya karşı halk tepkisi her geçen gün artıyor. Ülkede sürekli protesto gösterileri yapılıyor. Eski ve yeni bazı siyasetçiler onu İsrail’in en büyük düşmanı olarak hedef göstermeye başladı. Başbakan Netanyahu’nun politikalarının, İsrail’in sonunu getireceğine dair tepkiler söz konusu. İç politikada desteğini hızlı bir şekilde kaybederse ve rakipleri güçlenirse, her an tepetaklak gidebilir. Hatta yeni yönetim dünyadan yükselen baskılar üzerine Netanyahu’yu Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne kendi elleriyle teslim edebilir. Bunlar ihtimal dahilinde.
Tarihte birçok liderin kendi halkı tarafından düşürüldüğünü biliyoruz. Netanyahu, Uluslararası baskılar artarsa ve ülke içinde gücünü kaybederse, bazı liderler gibi başka bir ülkeye sığınmak zorunda kalabilir. Tıpkı Beşşar Esad gibi…
İsrail’de Netanyahu karşıtı dalga yükselirken, Dünya genelinde ise İsrail’i destekleyen ülke sayısı hızla azalıyor. Trump döneminde ABD bile sürpriz biçimde desteğini çekip İsrail’i yüzüstü bırakabilir. ABD, desteğini çekerse İsrail’in ayakta kalması zor.
En önemli nokta ise İsrail’in etrafında oluşan kin ve nefret çemberi. Türkiye, Mısır, Ürdün, Lübnan, Suriye ve Irak’ta korkunç bir hınç duygusu oluştu. Mısır haricindeki sayılan 5 ülke bu hıncı kurumsal hüviyete kavuşturdu. Ortak bir askeri ittifak kuruluyor.
İsrail çemberde
Bu ülkelerin askeri olarak harekete geçmesi halinde, Hamas sayesinde zaten her yönden gücü ve kapasitesi tamamen test edilmiş ve çözülmüş olan İsrail’in sadece birkaç gün veya birkaç hafta içinde nefesi kesilebilir. Bu takdirde bölgede ne İsrail kalır ne de Benyamin Netanyahu. Dolayısıyla Netanyahu, ölümlerden ölüm beğenecektir. Kaçar mı, sürgün mü edilir, mahkemeye mi teslim edilir, kafasına silah mı sıkar, zehir mi içer, biri onu infaz mı eder, halk tarafından linç mi edilir bilinmez…
Dünyadaki gidişata bakılırsa, İsrail’in ardındaki küresel Siyonizm ise hayal edemeyeceği kadar büyük bir darbe yiyecektir.
Anlaşılıyor ki o günlere hızla yaklaşıyoruz.