1. Türk Cumhuriyetleri neden Türkiye’nin dış politikası hilafına hareket ettiler?
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin 1991’de kontrollü bir şekilde dağılması ile bağımsızlıklarını ilan eden Kırgızistan’ın 20 Şubat 1992’de, Kazakistan’ın 2 Nisan 1992’de, Özbekistan’ın ise 30 Mayıs 1997’de GKRY’ni resmi olarak tanımışlardır. Bu arada GKRY 2005 yılında Kazakistan’a büyükelçi atadığı, Kazakistan’ın Tel Aviv Büyükelçiliğinin de 2012 yılından itibaren GKRY’ne akredite olarak hizmet vermekte olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca GKRY tarafından 2005-2022 dönemi içerisinde Kazakistan’a 3 milyar ABD dolarından fazla yatırım yapıldığı ve iki taraf arasındaki ticaret hacminin yıllık yaklaşık 200 milyon ABD doları[1] olduğu görülmektedir.
AB’nin de Kazakistan’ın önemli ticaret ortaklarından olduğu ve Kazakistan’a en fazla doğrudan yabancı yatırımların AB’den geldiği, AB-Kazakistan arasında Kapsamlı Gelişmiş Ortaklık ve İş Birliği Anlaşmasının (ECPA) olduğu bilinmektedir[2]. Bu nedenle Kazakistan’ın GKRY’ne büyükelçi atamasında bu girift ilişkilerin etkili olabileceği göz ardı edilmemelidir.
Dolayısı ile Kazakistan’ın GKRY ile akredite Tel Aviv büyükelçiliği yerine GKRY’ne fiili olarak büyükelçilik açma kararı alması, büyükelçilik adresinde bir değişiklik yapıldığı şeklinde yorumlanabilir ki büyük ticari ilişkiler içerisinde olduğu AB’den geldiği değerlendirilen talebin geri çevril(e)mediği şeklinde bir değerlendirme yapılabilir.
Ayrıca;
1960 yılında Kıbrıs Türkleri ile Kıbrıslı Rumlar arasında Türkiye, İngiltere ve Yunanistan’ın garantörlüğünde kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Rumların Türk varlığından rahatsızlık duymaları ve Yunanistan’ın da kışkırtmaları ile 3 yıl sonra Kıbrıs Türklerine karşı saldırıları ve 1963 Kanlı Noel olayları ile başlayan süreçte olası bir bölünme durumuna karşı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından 4 Mart 1964 tarihinde alınan 186 Sayılı Kararına göre dünya siyasetinde meşru Kıbrıs hükümeti olarak yine Rumların tanındığı kabul edilmiştir[3]. Bu karara atıf yapılarak BMGK tarafından Türkiye’nin görüşleri de alınarak Kıbrıs Adası üzerinde bir Birleşmiş Milletler Barış Gücü'nün kurulmasına karar verilmiştir.
Burada göz ardı edilmemesi gerek en önemli hususlardan birisi ilerleyen yıllarda Kıbrıs konusunda alınan BM kararlarının 186 sayılı karara veya 186 sayılı karara atıf yapan sonraki kararlara atıf yapılarak alındığı görülmektedir.
Kıbrıs Rumlarının Yunanistan’la birleşme hedefli Enosis planı kapsamında EOKA terör örgütü vasıtasıyla Kıbrıs Türklerine karşı Akritas Planı[4] ile Kıbrıs Türklerini yok etme amaçlı soykırım maksatlı saldırıları üzerine Türkiye’nin 1974 yılında Barış Harekatı düzenlemesinin ardından yaşanan barış görüşmeleri sürecinin başarıya erişmemesi ve yaşanan bir dizi gelişmeler üzerine Kıbrıs Türklerinin 15 Kasım 1983'te KKTC olarak ayrı bir devlet kurduklarını ilan etmesi üzerine BMGK'nin 1983'te aldığı 541 ve 1984'te aldığı 550 sayılı kararlar ile bağımsızlık kararı kınanmış ve bu kararın geri alınmasını istediği hatırda tutularak; 3-4 Nisan 2025 tarihlerinde düzenlenen AB-Orta Asya Liderler Zirvesi’nin ardından yayınlanan ortak bildiride 541 ve 550 sayılı kararlara güçlü bağlılıklarını teyit ederek aralarındaki ilişkinin gelişmesinin de bu ilkeye uyulmasına bağlı olduğunu kayda geçirmeleri[5] dikkat çekmiştir. Bu ortak bildiriye atılan imza ile Türk Devletlerinin “Türk askerini Kıbrıs’ta işgalci olarak tanıdıkları” iddiaları birçok kesim tarafından dile getirildiği görülmektedir. Ancak bu iddiaların yanlış olduğu muhakkaktır.
Zira BMGK kararlarının hiçbirisinde Türk askeri işgalci olarak gösterilmemiştir. BMGK kararlarında yabancı askeri güçlerin çekilmesi kastedilmektedir ki Türk askeri, 1960 Garantörlük hakkı kapsamında Kıbrıs’ta bulunmaktadır. Aynı statü ile Yunanistan askerleri de GKRY tarafında yer almaktadır[6].
2. Türk Devletleri Teşkilatı Dağılıyor mu?
Türk Devletlerinin GKRY’ne büyükelçilik açmaları, KKTC’yi tamamen sildikleri anlamına gelmediği gibi TDT’nın dağılma sürecine girdiği şeklinde yorumlanması da mantıksızdır.
Ancak Rusya’nın Türkiye, TDT’nın kurulması ve ete kemiğe bürünmeye başlamasından en büyük endişe duyan ülkelerin başında geldiği muhakkaktır; çünkü TDT kurulduktan sonra Rusya’nın, Azerbaycan da dahil olmak üzere 5 sefer “Hazar Doğusu Devletleri” diye bir oluşumu hayata geçirme girişimi olduğu görülmektedir. Bu arada Çin ise Türkistan coğrafyasında yer alan Türk Devletleri bünyesinde kurulmuş küçük ve orta ölçekli KOBİ’leri yüksek fiyatlardan satın alarak bu tesislerde Çinli nüfusu istihdam ederek sessizce Türkistan coğrafyasını işgal etmekte olduğu[7] gözen kaçırılmamalıdır.
Dolayısı ile TDT dağılmama mücadelesi verirken, Çinli işgaline maruz bırakılarak uzun vadede içeriden işgal hamlelerinin önlenmesi için acil tedbirler geliştirilmesinin önem arz ettiği muhakkaktır.
3. Türk Devletleri 12 milyar Euro yatırım karşılığında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’ni yok mu saydılar?
Bir diğer konu ise Semerkant’ta gerçekleşen toplantının gözden kaçırılmaması gereken hususun, Türk Cumhuriyetlerinin Rusya ile Çin arasında yaşanan rekabete bağlı olarak arada kalmanın verdiği pozisyon nedeniyle büyük sıkıntılarla karşı karşıya oldukları bir dönemden geçmekte olduklarıdır. TDT, bu baskılar nedeniyle bölgesel ve küresel açıdan istediği hamleleri yapamaması nedeniyle AB’nin, Türkistan coğrafyasına açılım programını yeni bir güç merkezi olarak gördüğü anlaşılmaktadır. Bu bağlamda AB’nin 12 milyar Euro ekonomik yatırım ile birlikte yeraltı/yerüstü kaynaklarını, petrol ve doğalgazını Avrupa’ya çekebilme hedefiyle Semerkant toplantısını gerçekleştirmesini fırsata çevirebilmek maksadıyla Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’ın, şu an Türk Dış Politikasına aykırı gibi görünen ancak birkaç adım sonra Kıbrıs üzerinden Türkiye lehine olabilecek şekilde henüz adı konulmayan bir gelişme yaşanabileceği düşüncesiyle GKRY’ne büyükelçilik açmış olabilecekleri[8] de değerlendirilmelidir.
Ayrıca iyi değerlendirilmesi halinde AB üzerinden 12 milyar Euro yatırımın bu coğrafyaya girecek olmasına büyük bir kazanç olarak bakılabilir.
***
Türk Devletlerinin KKTC’yi tanımadan GKRY’ne büyükelçi atamaları 1963 yılından beri Türkiye’de iktidar olan bütün hükumetlerin uluslararası denge politikasını gözeterek yürüttükleri dış politikaların devamı gereği olduğu hatırdan çıkartılmamalıdır. Bu politikalara bağlı olarak KKTC’nin de barış müzakerelerini daha örgütlü bir müzakere pozisyonu elde edebilmek maksadıyla kurulduğu ve ilerleyen süreçte Kıbrıs’ta olası gelişmelere karşı daha sistematik vaziyet alabilmek adına kurulmuş bir devlet yapılanması olduğu da göz ardı edilmemelidir[10]. Dolayısı ile KKTC’nin tanınırlığından ziyade Kıbrıs’ta barış müzakereleri sürecinde uluslararası kamuoyunda Kıbrıs Türk tarafı üzerinden Türk kesiminin haklılığı ve barış isteyen taraf olarak kabul edilmesinin öncelendiği anlaşılmaktadır.
Dolayısı ile BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in iyi niyet misyonu çerçevesinde 17-18 Mart 2025 tarihlerinde Cenevre’de Kıbrıs konusunda genişletilmiş bir gayri resmi toplantı gerçekleştirilmiştir. Toplantıya KKTC ve GKRY devlet başkanı, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere ise bakan düzeyinde katılım sağlamıştır.
Cenevre toplantısında Kıbrıs sorununun çözümüne dair herhangi bir müzakereye girilmemiş olsa da diyalog ve iş birliğinin öneminin bütün katılımcılar tarafından vurgulanması önemlidir. Ancak güven artırıcı önlemlerin hızlandırılması hedefiyle yeni geçiş kapılarının açılması, gençlik iş birliği komitesinin kurulması, mayın temizliği ve mezarlıkların karşılıklı onarımı kararı alınmış ve diyaloğun devamı için BM Genel Sekreterinin bir kişisel temsilci ataması ve liderlerin Temmuz 2025 de yeniden bir araya gelmesi üzerinde anlaşılmıştır[10].
***
Yine bu süreçler yaşanırken Donald Trump’ın Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı seçilmesine müteakiben Putin ile Ukrayna-Rusya savaşı üzerinden anlaşma zemini oluşturabilmek adına Avrupa ülkelerinin NATO güvenlik şemsiyesi dışına itme hamlelerinin Avrupa ülkelerinin Türkiye’siz bir savunma sistemi kuramayacakları gerçeği ile karşı karşıya kalmaları ile birlikte güvenlik ve askeri donanım/teçhizat ihtiyaçlarını karşılayabilmek için Türkiye’ye yönelmek zorunda kaldıkları görülmüştür. Buradan hareketle 3 Türk Devleti’nin GKRY’ne büyükelçilik açması Türkiye-AB arasında bir yumuşamayı da birlikte getirebilir mi sorusunu akıllara getirmektedir.
Bu arada Türkiye’nin AB üyeliğine davet edilebileceği öngörülüyor olsa da Türkiye, AB’ye ayrıcalıklı ortak olarak dahil olması gerektiğinden hareketle karar alıcı mekanizmaların hazırlıklı olmaları unutulmamalıdır; çünkü büyük ekonomik sıkıntılar yaşamakta olan AB’nin, ABD savunma planlarından da mahrum kalacağı bir süreçte GKRY ve Yunanistan’ı ileri uç karakolu vazifesi ile finanse etmekte zorlanacağından hareketle esasında Türkiye’nin, 3 Türk devleti ile GKRY üzerinden Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Ege ve adalar politikalarının başarıya ulaşabilmesinin mümkün olabileceği bir fırsatı elde edebilirliği hatıra gelmektedir. Zira Türkiye’nin politikalarını kabul etmeyecek Avrupa’nın, Rusya’nın hedefi olmaktan kurtulma şansının olmadığı muhakkaktır[11]. Ancak Türkiye’nin Kafkaslar ve Türkistan coğrafyası politikaları gereği Rusya ile karşı karşıya gelmeyecek şekilde alternatifli politika planlarına hazırlıklı olunmalıdır.
Ayrıca Avrupa’nın en zayıf haliyle Türkiye’ye ihtiyacı olacağı varsayımından hareketle, 1912’de Trablusgarp Savaşı sonrasında İtalyanlara bırakılmış olan 12 Ada’nın bir oldu bitti ile Türkiye’den kopartılması ve daha sonrasında İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Yunanistan’a hediye edilmesi sürecine büyük ve titiz bir hazırlık ile geri alınabileceği konusu için de bir çalışma başlatılması[12] önem arz etmektedir.
Sonuç olarak;
Türk Devletleri’nin GKRY’ni 12 milyar Euro karşılığı tanıdıkları ve Türkiye’yi de Kıbrıs’ta işgalci olarak kabul ettikleri iddiaları gerçeği yansıtmamaktadır. Dolayısı ile Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’ın GKRY’ni Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla tanıması BMGK’nın 186 Sayılı kararının uygulanması olduğu hatırdan çıkartılmamalıdır ve Türk Dış Politikası ve TDT hilafına bir davranış olarak görülmemelidir.
Ayrıca TDT üyelerinin her biri ayrı ayrı bağımsız devletlerdir ve bağımsız kararlar alarak hareket etmeleri normal karşılanmalıdır. Zira uluslararası ilişkiler duygulara göre değil, günün şartları dikkate alınarak devletlerin çıkarları üzerinden yürütülmektedir.
Zaman zaman BM Genel Kurulu’nda Kıbrıs merkezli olarak Türkiye ve Türk askeri hakkında olumsuz kararlar yer alabilmektedir ancak BMGK kararları içerisinde Türk askerinin Kıbrıs’ta işgalci olduğu yönünde bir karar yoktur. Dolayısı ile asıl bağlayıcı olan BMGK kararlarıdır.
Türk Devletlerinin Kıbrıs politikaları konusunun uluslararası ilişkiler literatürü bilinmeden hamaset duyguları ile ve Türk Cumhuriyetlerini kırıcı açıklamalar yaparak değerlendirmelerde bulunmanın TDT için yapıcı olmayacağı hatırdan çıkartılmamalıdır.
:
İsmail CİNGÖZ, Uluslararası Siyaset Uzmanı, BULTÜRK Ankara Temsilcisi. TDPB Basın Kulübü Başkanı. cingozismail01@gmail.com
[1] Engin Solakoğlu, Turan’ı Delen Pirzola!, 14.04.2025. https://haber.sol.org.tr/yazarlar/engin-solakoglu/turani-delen-pirzola-397489 (Erişim Tarihi: 19.04.2025)
[2] Yıldız Deveci Bozkuş, Üç Türk Devleti Neden Güney Kıbrıs’a Büyükelçi Atadı?, Fikir Turu, 08.04.2025. https://fikirturu.com/jeo-politika/uc-turk-devleti-neden-guney-kibrisa/ (Erişim Tarihi: 19.04.2025)
[3] Ergenekon Savrun, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 186 Sayılı Kararından Johnson Mektubuna Türkiye’nin Kıbrıs Politikaları, Internatıonal Journal of Humanıtıes and Educatıon (Ijhe), C. 5, S. 12, ss. 1110-1133. (1129), chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/842825 (Erişim Tarihi: 19.04.2025)
[4] İsmail Cingöz, Tarih Süzgecinde Kıbrıs Sorunu ve Münhasır Alan Tartışmaları, 28.07.2019. https://www.gencdiplomatlar.com/misafir-yazarlar/tarih-suzgecinde-kibris-sorunu-ve-munhasir-alan-tartismalari-ismail-cingoz.html (Erişim Tarihi: 19.04.2025)
[5] BBC News Türkçe, Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan Kıbrıs Cumhuriyeti'ne Neden Elçi Atadı? 08.04.2025. https://www.bbc.com/turkce/articles/cnv5z8p402go (Erişim Tarihi: 19.04.2025)
[6] Tele1 TV, Sunucu İnan Demirel, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan İhanet Mi Etti? Engin Solakoğlu KKTC Kararını Anlatıyor”, 17.04.2025. https://www.youtube.com/watch?v=UXZlELQ6W_4 (Erişim Tarihi: 18.04.2025)
[7] Hasan Oktay, Kazakistan Türkmenistan Özbekistan Güney Kıbrıs’ı Niye Tanıdı? Kafkassam, 08.04.2025. ttps://www.youtube.com/watch?v=p_A-TFcOqsE (Erişim Tarihi: 18.04.2025)
[8] Hasan Oktay, Kazakistan Türkmenistan Özbekistan Güney Kıbrıs’ı Niye Tanıdı?
[9] Tele1 TV, Engin Solakoğlu KKTC Kararını Anlatıyor”
[10] Mehmet Uğur Ekinci, Cenevre’deki Kıbrıs Toplantısının Anlamı, SETA, 19.03.2025. https://www.setav.org/odak/cenevredeki-kibris-toplantisinin-anlami (Erişim Tarihi: 19.04.2025)
[11] Hasan Oktay, Kazakistan Türkmenistan Özbekistan Güney Kıbrıs’ı Niye Tanıdı?
[12] Hasan Oktay, Meltem TV’de Türk Devletlerinin Kıbrıs Politikasını Konuştuk, Kafkassam, 16.04.2025. https://www.youtube.com/watch?v=nf9juucMuhs (Erişim Tarihi: 18.04.2025)