Öncelikle; ismimden dolayı beni, yazdıklarımı yanlış anlamaya hazırolda bekleyenlere önyargılı zümreye şunu ifade edeyim.
Türk kavramı, kanında binlerce yıldır taşıdığı genetik yapıyı anlatır; Türklüğünü, Dünya'nın uzak ülkesi dahil nereye giderse gitsin kanın alyuvarlarında akyuvarlarında bile yanında götürür.
Türkiyeli kavramı ise; ülkeyi içine alan içinde değişik milletleri barındıran bir ülkeye coğrafyaya ait olmanın, o coğrafya da o adla tanınan ülkede yaşadığını ifade eder.
Yani;
Bir insan Türk'üm derken, atalarından gelen kanındaki geni; Türkiyeliyim dediği zamansa, Farklı bir milletten olsa da ait olduğu coğrafyadaki ülkedeki adını isimlendirmiş olur.
Dolayısıyla; Rus'un Rusum; İtalyanın Italyanım; Kürt'ün, demesi milliyetçilik değil, şovanistlik değil, kanın sözlü genetiğidir.
Bu yazı da Türk olup ta; Türk’üm diyemediği için Turkiyeliyim diyenlerdir.
Bilmem anlatabildim mi!
Bu kısa açıklamadan sonra, Dünyaca tanınan birkaç kişinin sözleriyle yazıma devam edeyim:
Tarihten Türkler çıkarılırsa,ortada tarih diye birşey kalmaz.(Prof.Fritz Neumark)
Bana Türklerden kurulu bir ordu verin Dünya'yı rehin alayım (Napolyon)
Kısa bir tarihi özeti de geçecek olursak;
Osmanlı Devleti Yıkılmayı önlemek için ilk önce Osmanlıcılığa sonra Ümmetçiliğe sarılmış, gene büyük toprak kayıpları yaşamış gene başarısızlığı ve toprak kayıplarını engelleyemememiş, en son döneminde ise Türk Milliyetçiliğinin ilkelerine sarılmış Kurtuluş Savaşı ise Türk Milliyetçiliği temelindeki mücadeleyle kazanılmıştır.
İnanmayan Kurtuluş Savaşı başlangıç öncesini ve Kurtuluş Savaşı Tarihini okusun.
Konuyu daha iyi vurgulamak, daha iyi anlaşılır kılmak için;
1916-1922 yılları arasında İngiliz Hükümetinde Başbakanlık görevini üstlenmiş olan Lloyd George’un (1863-1945) Mustafa Kemal Atatürk hakkında “İnsanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. Şu talihsizliğimize bakınız ki Küçük Asya’da çıktı. Hem de bize karşı.. Elden ne gelebilirdi?“ dedirten;ĺ
Hepimizin bildiği, çoğumuzun ortak değeri olan, Türk kavramını en iyi anlatan uygulayan; öldüğünde, sadece Türk Yurdunun ağladığı Dünya Liderimizle konuyu genişletilim:
Öncelikle;
Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk partisi şu anki CHP'yi kuran; yüzyılın dahisi olarak anılan, soyadı kanunundan sonra Atatürk soyadı ile ödüllendirilen, daha doğrusu kendine Atatürk soyadı seçen kimdir?
Tabiki Mustafa Kemal Atatürk!
Türkiye kurulduktan sonra kurulduktan, Türkiyeli ifadesi değil, Türk ifadesi olan,
Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'nu Kurduran, bizzat kendisi Türk Tarihi ile araştırmalar yapan kimdir.
Gene Atatürk!
Yok ben okumayı sevmiyorum mu diyorsun!
Hemen hemen bütün konuşmalarında Türk Milleti diye başlayan “Ne mutlu Türk'üm diyene” cümlesiyle biten Cumhuriyetin 10. Yıl konuşmasını dinle. (İnternette dinle)
Yok ben şarkıdan türküden anlarım diyorsan; “Onuncu yıl marşı var”!
Biz de seçenek çok, hangisinden alırsanız buyrun!
Peki, bu sorularım, özellikle özellikle de Atatürkçü geçinen ben Türkiyeliyim diyenlere gelsin;
1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nden tam on bir yıl sonra 1934'te Soyadı Kanunu yasalaşmış; peki, her konuda yetkili Atatürk kendine başka bir soyisim seçemez miydi; Atatürk değilde mesela günümüzde bazılarının ağzında peselenk olan Atatürkiyeli soyadını seçemez miydi?
Bu birincisi?
İkincisi, Atatürkiyeli, yerine Atatürk seçimini yapan koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin ve ilk partisi CHP'nin kurucusunun; Dünya’da gelmiş geçmiş 100 insan arasında gösterilen, bilmem kaç dil bilen, binlerce kitap okumuş eğitim ve donanım yaptıklarına hayalinin bile yetmediği Atatürk'ün soyadını Atatürkiyeli diye koymayı akıl edecek kadar; Türkiyeliyim, Türkiyeliyim diye bas bas bağıran siz kadar Atatürk'ün kafası çalışmıyor muydu!
Veya; sizin kafanız, siyasetiniz Atatürk'ten daha mı üstün!
Hadi cevap verin de göreyim!
Devam ediyorum;
Muhtemelen biliyorsunuzdur da gene de soracağım; okuma biliyor musunuz? Öncelikle hatırlatayım; okuma yazma demedim; sadece okuma dedim.
Türkiyelim diyenlerin geneli ilkokulu okumuştur.
İlkokula başlayıp iki ay içinde okuma öğrendiğimizden okuma bildiğinizi varsayarsak; okula gittiğinizi; okula gittiğinize göre de her okulda olan onlarca sınıftan birine girdiğinizi de varsayıyorum;
sınıfa girdiğinizde ilk andan itibaren yazı tahtasının üzerinde Atatürk'ün Gençliğe hitabesini görürsünüz; buyrun üşenmezseniz bakın;
“Ey Türk Gençliği” diye başlar; “Ey Türkiyeli gençliği” diye değil;
Benim bir yazının başını okumak hoşuma gitmiyor, sonunu okurum diyenlere;
Gençliğe Hitabenin yanında
İkisinin ortasında da Atatürk resmi ve resmin altında da Ulu Önder'in ismi vardır;
Mustafa Kemal ATATÜRK
Tekrar soracağım, yukarda bazı vasıflarını saydığım, Dünya Lideri soyadının son dört harfinin Türk diye okunan adamdan daha mı akıllısın!
O olamazdı şimdi 100 yıl geçmiş deyip bunları önemsizleştirmeye çalışanlara ise; 100 yıl geçse de “Ne mutlu Türk'üm diyene” diyerek Kurtuluş Savaşı’nı başlatan Dünya Liderinin kurduğu devlette; Kanını Canını veren Şehitlerimizin kurtardığı toprakta güven içinde yaşadığını,yediğini-içtiğin halde;
Milliyetçilik alerjisinden kaynaklı Türk'üm değilde Türkiyeliyim diyerek milliyetçiliği kavramını ötelerken, Türküm diyerek Şehit dedenin kurtardığı toprağa basarak söylediğinin; evinin temelinin harcının Şüheda ile karıştığının farkında mısın?
Peki, yüz sene önce kurtarılan topraklarda yapılmış veya satın aldığı evde yaşamıyor musun?
Madem mantığın doğruysa sahip olduğun kişisel olarak sahip olduğun toprağı evi de saymasın, 1. Dünya Savası’nda işgal edilmemiş illerde yaşasın!
Burada da kör göze giren bir ayrıntı var!
O işgal edilemeyen toprakların ayrıntısına bakarsak, işgal edilen topraklarımızın kurtarılması da;
o işgal edilemeyen topraklardaki illerden işgal edilen topraklarımızı kurtarmak için savaşa gelen Şehitlerimiz sayesinde olmuştur; bu da ayrı bir konu.
Yoksa, sen işine yaradığı, anlamak istediğin kadar mı Türk'müsün?
Ev yapıpta oturduğun, ekip biçip yediğin, hatta hatta üstüne basıp Türkiyeliyim diye bas bas bağırdığın o topraklarda farkına varmadan. Deden Türk'üm diyerek Allah Allah nidalarıyla Şehit olurken Türkiye'mi varmıymış ilkokul 1. Sınıf kitaplarındaki Kurtuluş Savaşı'nı anlatan tarih anlatan bölümlerine bir bak!
Zahmet buyurur bakarsan şu soruma da cevap ver;
Osmanlı zaten bitmiş, Türkiye daha kurulmamış, henüz kağıt üzerinde önünde Türk ifadesi bile olmayan, İstanbul, Ankara Hükümeti varken;
Türküm dediği için mi; Türkiyeliyim dediği için mi Şehit olmuş?
Peki, Amasya Genelgesi’ni, Erzurum ve Sivas Kongresi kararlarını okudun mu?
Örnekleri ve soruları o kadar çok uzatırım ki sayfalar yetmez o yüzden cehaletiyle yasamaktan, konuşmaktan mutlu olanlara; bu kadarı yetsin?
Peki nereden çıktı bu ağızlara peselenk olan Türkiyeli kelimesi!
Aslına bakarsanız, ta baştan da anlattığım gibi, belirli bir coğrafya, ülke de yaşayan veya o ülkeye ait olan insan anlamında Türkiyeli kelimesi kullanılıyorsa sorun yok!
Kulağımıza, dilimize algı yoluyla sunulurken pamuk şeker tadında sunuluyor da;
Ama, maalesef bu kelime, hazmedilirken yumuşacık tat veren pamuk şeker kadar ne yumuşak, ne tatlı ne de pembe de değil; algı bombardımanının nerelere gideceğini anlayan için sevimli hiç değil!
Aynı zamanda, bu algı bombardımanı ilk değil ki;
Stalin, Rus coğrafyasında ve egemenliğinde bulunan Türk Devletleri'ni ilerde birbirinden ayırmak, farklılaştırmak, uzaklaştırmak için ve 400 milyonluk büyük güç olan Türk nüfusunun birleşmemesi için millet kimliğini sulandırmak için;
Kimliklerindeki Türk ifadesini silmiş, Azerbaycanlılara, Azeri demiş öyle kimliklere yazdırmış, bunu algıyla da desteklemiş ve bu algı o kadar başarılı olmuş ki şu an bile 90 sene geçmesine rağmen Azerbaycan Türklerinin kendilerinin bile kendileri için Azeri kelimesini kullandıracak kadar etkili kullanmış ya;
İşte bu politika da; Stalin’in o politikasının kopyalanmış hali;
Şimdi ise;
Türklük kavramından güç alarak, gelişip büyük yol alan Türk Birliği'ni sulandırmak; ülke vatandaşlarının mantık ve beyinlerini kendi ülke coğrafyasına hapsederek, millet algısından uzaklaşıp, kendini düşünen, sadece kendi ülkesini düşünen ülkesinin egoistliğini düşünen, tarih bilincinden, stratejiden uzak, kısa dönem kişisel menfaatleri hesap eden bireyler yetiştirmek!
Aynı zamanda;
Millet kavramını önemseyen insanlarla; hatta hatta;
Halkçılar, Milliyetçiler ile Vatanseverler arasında nifak oluşturup ayrıştırırıp birlik olmalarını engellemek;
Tarih, strateji bilen Milliyetçileri ötekileştirip, şeytanlaştırmak amaçlı algı politikası uygulanıyor.
Buna da; entelektüel geçinen; tarih strateji cahilleri, yukarıda yazdığım esas amacı düşünmediğinden; bu algıya bir güzel farkında olmadan alet oluyor.
Hem de, bu algıya uyanlar;
Temel Fıkralarında bile; Fransalıya Fransız; Almanyalıya Alman; İtalyalıya İtalyan diyecek kadar başkasının millet kavramına saygılı; ama kendi kanında taşıdığı Türk Milleti kavramına yani kendi Kanını kabul etmeyecek kadar öncelikle kendine saygısızlık yaptığını idrak etmeden; edemeden!
Ne kadar yazıp anlatsak ta; anlatmak istediğin, karşındakinin anladığı, anlamak istediği kadardır.” sözünün doğruluğuna idrak etmiş olsam da, Ebulfez ELÇİBEY'in çok sevdiğim bir sözünü yazmadan edemeyeceğim:
“Türk değilim diyene karşı sakın ısrar etmeyin. Allah’ın bahşettiği şerefi istemeyen şerefsize biz zorla şeref verecek değiliz"
“O kadar yazdın çizdin ben gene Türk olduğum halde gene de Türkiyelim diyeceğim” diyene ise cevabım;
“Türk olduğun halde, bu kadar yazıp çizdiğimden birşey anlamadıysan sen Türkiyeli bile değilsin” olur!
Sağlık, huzur, saygıyla kalın!
BARIN Hasan Alioĝlu
Tarihçi, Araştırmacı Gazeteci