Türk milleti tarihin bilinen ilk devirlerinden itibaren büyük devletler kurup geniş coğrafyalara hükmetmiştir. Kurdukları devletler ve medeniyetlerle tarihin akışını değiştirmiştir. Lakin Batılı Türkologlara göre; Türkler göçebe bir millettir. Türkler ömürlerini at sırtında ve keçeden çadırlarda geçirmişlerdir. Türkler tarafından kurulmuş yerleşik bir medeniyet yoktur. Hâlbuki arkeolojik kazılarda bulunan maddi kültür öğeleri bunun aksini göstermektedir. Kazılarda ortaya çıkarılan metal eşyalar, bu eşyaların yapımındaki ustalık, Türklerin yerleşik medeniyete sahip bir millet olduğunun delillerinden biridir.
Batılı Türkologların Türk milletini aşağılayan bir anlayışla Türk milletine göçebe, barbar ithamlarının aslının olmadığını ispat etmek maksadıyla Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk Türk Tarih Kurumunu kurdurup Türk tarihinin sadece Selçuklu’dan, Devleti Aliye’den(Osmanlı Devletin’ den) ibaret olmadığını ortaya koymak için çalışmalara başlamıştır. Bu çalışmalar kapsamında Mu Kıtası’nın araştırılması konusunda büyük gayret sarf etmiş derinlemesine araştırma yapması için Tahsin Mayatepek’i görevlendirmiştir. Tahsin Mayatepektarafından yapılan araştırmalar Atatürk’e iletilmiştir. Lakin bu araştırmalar Atatürk’ün ve Tahsin Mayatepek’in vefatından sonra devam ettirilmemiştir.
Türkoloji alanında en çok araştırma yapanlar arasında Ruslar önemli bir yer almaktadır. Ruslar, gerek Çarlık döneminde, gerekse Sovyetler birliği döneminde özellikle Türkistan Türklüğü üzerinde büyük çalışmalar yaptığı aşikardır. Bu çalışmalar yapılırken Rusların hakimiyeti altında olan Türkistan Türklüğü halklarından da önemli Türkologlar yetişmiştir. Bu ilim adamlarının kaleme aldığı çalışmalar Türkoloji açısından paha biçilmez değere sahiptir.
Türklerin ata yurdu olan Türkistan’ın merkezinde yer alan Kazakistan, en eski çağlardan itibaren Türk milletin tarih boyunca meydana getirdiği yerleşik medeniyetin örneklerini koynunda saklamaktadır. Günümüze kadar yapılan arkeolojik kazılarda elde edilen bulgular, Kazakistan coğrafyasında kurulmuş olan yerleşik medeniyetin ne kadar gelişmiş olduğunu ortaya koymaktadır. Söz konusu olan yerleşik medeniyet bulgularını Balasagun, Otrar, İsficap, Yesi, Savran, Kumkent, Kültöbe, Ahırtas gibi tarihi şehirlerde gerçekleştirilen kazılarda ortaya çıkarılan kalıntılardan müşahede etmek mümkün. Bu tarihi şehirlerde yapılan kazı çalışmaları neticesinde elde edilen bulguları Kazakistan’daki müzelerde görmek mümkün. Bu bulgulardan biri olan Altın Adam, İskitler döneminde atalarımızın elbise dikiminde ve altın işlemeciliğinde ulaştıkları teknolojinin ne kadar ileri seviyede olduğunu gözler önüne sermektedir. Bu kadar ileri seviyedeki bir medeniyeti göçebe hayat süren, sürekli yer değiştiren bir milletin yapmış olması mümkün değildir. Bu medeniyeti ancak yerleşik hayat süren ve bu hayatta da büyük gelişme kaydetmiş bir millet meydana getirebilir.
Kazakistan coğrafyasında eski Türk tarihine ait çeşitli alanlarda birçok çalışma yapıldı ve halen de yeni çalışmalar yapılmaya devam ediyor. Bu çerçevede Kazakistan’ın başkenti Astana’da bulunan Türk Akademisi çatısı altında bilim adamları önemli çalışmalara imza atmaktalar.
Türk milletinin kadim tarihi ve şehir medeniyeti konusunda geniş çaplı çalışmalar yapan ilim adamlarından birisi de Prof. Dr. Vahit Şalekenov’dur. Hayatını Türk milletinin tarihini, medeniyetini araştırmaya adamış, kazı bilimi mütehassısı olan Prof. Dr. Vahit Şalekenov, Türk milletinin şehir medeniyeti kurmadaki ustalığını yıllarca süren kazı çalışmalarında elde ettiği arkeolojik bulgular ve tarihi vesikalarla ortaya koymaktadır. Şalekenov, yapmış olduğu çalışmalardan elde ettiği veriler ışığında kaleme aldığı “Türklerin Yerleşik Medeniyeti” adlı eserinde, Türklerin yerleşik medeniyette ne kadar ileri bir seviyeye ulaştıklarını delilleri ile ortaya koymaktadır.
“Türklerin Yerleşik Medeniyeti” adlı eser tarafımızdan Kazakça aslından Türkçeye tercüme edilip, İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları tarafından neşredilerek Türk medeniyetine, tarihine ilgi duyan okuyucuların hizmetine sunulmuştur.
“Türklerin Yerleşik Medeniyeti” adlı eser, Türk tarihinin yazılmasında araştırmacılara farklı açıdan yeni bir ışık tutacağı kanaatindeyiz. Bu eser, Türk tarihinin doğru yazılmasına önemli bir katkı sunacaktır. Ayrıca “Türklerin Yerleşik Medeniyeti” adlı kitap, Batılı Türkologların ifade ettiği Türk milleti hakkındaki olumsuz beyanlara hak ettiği cevabı veren değerli bir belge niteliği taşımaktadır.
Türkistan Türkologları ile Anadolu Türkologlarının bir araya gelip kapsayıcı ve bütünleyici bir Türk tarihini yazmalarının zamanı gelmiştir. Bu çalışma ivedilikle ve titizlikle bir an önce yapılmalıdır. Türk tarihinin doğru bir şekilde yazılıp, genç nesle öğretilip, gelecek kuşaklara aktarması milletimizin geleceği açısından son derece önemlidir.
Türk Milleti, kuzey yarım kürede Büyük Okyanustan Atlas Okyanusuna kadar uzanan geniş bir alana yayılmış, bu geniş coğrafyada onlarca devlet kurarak onlarca milletle barış ve adalet içerisinde yüzyıllarca yaşamış tek millettir. Türk milletinin barış ve adaletinden mahrum kalan coğrafyaların günümüzde nasıl bir huzursuzluk ve kargaşa içinde olduğu günümüzde her gün televizyon ekranlarında sunulan haberlerle gözler önüne serilmektedir.
Günümüzde atalarımızın merhamet ve adaletle hükmettiği topraklardan ekranlar vasıtasıyla sunulan haberler yeniden Türk merhametine ve adaletine ne kadar muhtaç olunduğunu gözler önüne sermektedir.
