UÇURUMUN KIYISINDA BİR MİLLET
Düşünüyorum da ne kadar hasretiz ruhu güzel , kadının ANA gibi, erkeğin mert ADAM gibi olduğu zamanlara…
Bu kadar ne ara çürüdük, kokuştuk , mayamızı bozduk?
Artık herkes güvensiz, sevgisiz ve ruhsuz. Yürüyen, konuşan, yemek yiyen, yalan söyleyen, hile planlayan, çalışmadan kazanma yolları arayan , olmadığı kimliğe bürünen, hissizce , değersizce üreyen varlıkların arasında nefessiz kaldığımı hissediyorum. Sizler de aynı duyguları hissediyor musunuz? Eminim cevabınız EVET olacaktır.
Ey yürekli, edepli kadınlar , yiğit mert adamlar nerede siniz? Özümüz biterse çok şey kaybederiz , bölerler, yok ederler bizi. Çünkü sen eski sen değilsin. Özünden gözden kaybolacak kadar uzaklaştın. Ama geri dönmek için hala fırsatın var. Eskiden birimizin derdi hepimize dert olurdu, mutluluğu neşemiz olurdu. Ya şimdi?
Bak bize! Her taraftan , her yönden bak! Görebiliyor musun sokakları ve etrafında olup bitenleri ?
Bu asil milletin kadınları , çocukları, erkekleri, gençleri ve yaşlıları ne haldeler? Edepleri değişmiş, dilleri değişmiş, giyimleri değişmiş, töresini geleneğini unutmuşlar. Söyleyin ne oldu bize ha ne oldu?
Topyekün kim bizi ruhumuzdan , özümüzden vurup yok etti ?Kendinize gelin ALLAH aşkına. Asaletinize geri dönün. Özünüze geri dönün.
Neyse ki atalık tohum gibi kişiliği bakir kalmış bir avuç ruhu güzel , özüne tıpkı bir ayrık otu gibi sımsıkı sarılmış insanların varlığından umutlanıyorum. Onlar ekin eker gibi asil kimliğimizin tohumlarını ekmeye devam edecekler. Sakın vazgeçmeyin olur mu? Oksijen gibi lazımsınız nefes almak ve yeniden asil özümüze dönmek için.
Toplumda nerden tutsak elimizde kalıyor. Hepimiz mi yoldan çıktık ? Hak hukuk tanımıyoruz, kuldan utanmıyoruz, haşa ALLAH korkumuz kalmamış, çalmaktan, can almaktan , kul hakkından utanmaz ve korkmaz olmuşuz. Makam ve mevki sahibi olanlar görevlerini hakkıyla yapmak yerine çıkarlarına uygun küpünü dolduracak bir yol tutmuş gidiyorlar. Utanmak , yüzünün kızarması KİBİR hastalığının panzehiridir. Trafikte, hastanede, markette, okulda, camide, yolda, markette, işyerinde, evde her yerde davranışlarında fütursuzca adı özgürlük olan, ‘sana ne sen karışamazsın. Sana mı soracağım’ la başlayan cümleler utanmazlık sayesinde kuruluyor. ‘ Sen benim kim olduğumu biliyor musun? ‘ derken işlemeyen adaletin dayısı olana verdiği cüretin sonucu. Elhamdülillah müslümanım demekle konu kapanmıyor. Aslında ince hassas bir kantarla her şeyin tartıldığının bilinciyle yaşamak gerektiğini bilmenin olgunluğunda olmak gerekir ki ; ne yazık ki her şey maskeli, bulanık…
Konu uzun, hassas… Neresinden başlasak diye sormuyorum çünkü sorun kaynağına inmeden çözülmez. Bu yüzden hassasiyetle üzerinde durmamız gereken bireysel sorgulamadır. Herkes köklerine, özüne, kültürüne, geleneklerine sıkı sıkı sarılsın. Uçuruma ramak kalmışken son adımla geri çekilip kurtuluşa dönmek ya da son adımla uçurumun dibini boylamak var. Silkelen ve kendine gel eyyy güzel, asil milletim. Sen uyanırsan oyun bozulur ! Sevgimdesiniz değerli okur dostlarım.
KIVANÇ HALDIZ