Oktaytaş1

Tarih: 26.09.2024 17:20

Ülkemizin Beka Sorunu-2

Facebook Twitter Linked-in

Evet; bugün de ülkemizin “beka sorunu” olarak nitelendirdiğimiz, göçmen-mülteci ve sığınmacı nüfusunun elimizdeki verilere göre hangi boyutlara ulaştığını değerlendirelim. Bir önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi resmi rakamlara göre, ülkemizdeki sığınmacı, göçmen ve mülteci sayısı 3 milyon 475 bini aşmış durumda. Ancak, bunun kat kat üstünde insanın bu ülkenin sınırları içinde yaşadığını biliyoruz. İyi niyetli değerlendirmelere göre bu sayı Türkiye nüfusunun yüzde 10’u kadarken, bu sayının 10 milyona kadar ulaştığı da iddialar arasında yer alıyor.
Gayri resmi rakamları bir kenara koyalım, bugün ülkemizde Suriyeli, Iraklı, İranlı, Ukraynalı, Afganistanlı, tüm Afrika ülkelerinden gelen milyonlarca insanı, bu ülkenin kaynaklarıyla idame etmek, başlı başına bu ülkenin gerçek sahipleri olan vatandaşlarımızın haklarının gasp edilmesi anlamına geliyor.
Bugün işsizlikten kırılan vatandaşlarımızın yerini alan bu insanlara kucak açan ülkemiz sanayicisi, tüccarı, hayvancısı ve tarımla uğraşanı büyük bir vebal altındalar. Bu insanları kölelik düzeyinde bir ücretle çalıştıranlar, bu ülkenin insanlarını açlığa terk edenler, yarın yaşanacakların birinci derece de sorumlusu olacaklardır.
Bugün ülkemizde bulunan bu statülerdeki insanların yüzde 58.8’i 20-30 yaş grubunda olanlardan oluşuyor. Ne acıdır ki, bu insanların büyük bir kısmını oluşturan Suriyelilerin ülkemizde doğan çocuklarını sayısı 750 bine ulaşmış durumdadır. Bu ülke topraklarında doğdukları için de doğal olarak Türk vatandaşı statüsüne alınmışlardır.
Ülkemizde kadınların ilk çocuklarını doğurma yaşı ortalama olarak 29’a yükselmiştir. Bu yaş, Suriyeli kadınlarda yasa dışı olmasına karşın 15’tir. Yani Türk kadını ilk çocuğunu doğurduğunda Suriyeli bir kadın altıncı çocuğunu doğuruyor. Ülkemizde doğurganlık oran 1.5’lere kadar gerilemişken, Suriyelilerde bu oran 5.3’tür.
Bu rakamlar gerçekten çok ürkütücü ve düşündürücüdür.
Gelecek 10 yıl içinde sığınmacıların nüfusu Türkiye nüfusunun yüzde 157ine, daha sonraki 10 yılda bu oranın yüzde 30’la kadar yükseleceği konunun uzmanları tarafından ifade edilmektedir. Öyle ki, yapılan projeksiyonlara göre, 2050 yılından sonra ülkemizde azınlık durumuna düşmemiz bile tartışılıyor artık.
Kayıtlı sığınmacılar dikkate alındığında ülkemize gelenlerin yüzde 52.9 erkek, yüzde 47.1’ini ise kadınlar oluşturuyor. Bunların yüzde 46.5’ini 25-29 yaş grubundakiler oluşturuyor. Bu grubu 20-24 yaş grubu izliyor. Onların oranı ise yüzde 12.2. 30-34 yaş grubunda olanların oranı yüzde 11.7, 35-39 yaş grubunda olanların oranı ise yüzde 11.3, 40-44 yaş grubunda olanların oranı da yüzde 9.5, bunların dışında kalanların oranı ise yüzde 8.8 olarak tespit edilmiş.
Bir de ülkemize bakalım.
Ülkemizde yaşlı nüfus oranı 2023 yılı itibariyle yüzde 10.2’ye yükselmiş durumda. Bu oran bize son beş yılda yaşlı nüfusun yüzde 21.4 oranında arttığını gösteriyor.  Aynı hızla gidilmesi durumunda 2030’da yüzde 12.9, 2040’da yüzde 16.3 ve 2060 yılında da yüzde 22.6’ya yükseleceği hesaplanıyor.
Durumun vahametini bir parça açıklayabildik sanıyorum. Türkiye’de, Türk vatandaşları hızla azalırken ve yaşlanırken, ülkemizi dolduranlar hızla ürüyor ve sürekli genç bir nüfus oluşturuyor. İşte “beka sorunu” diyecekseniz, bundan daha büyük bir sorun olabilir mi?
Konuya ağırlıklı olarak Suriyeliler penceresinden bakıyoruz. Çünkü Suriyeli sığınmacıların resmi olarak sayısı 3 milyon 344 bin 092 kişiye ulaşmış durumda. Bunu 116 bin 403 kişiyle Afganlılar izliyor. Ukraynalıların sayısı 44 bin 956, Iraklıların sayısı ise 10 bin 244 kişi olarak kayıtlara geçiyor.
Geçici koruma kapsamında ülkemizdeki resmi sığınmacıların büyük bir kısmı İstanbul’da bulunuyor. Resmi kayıtlara göre İstanbul’da 550 bine yakın sığınmacı var. Bursa, İzmir ve Konya’da yüz binin üzerinde Adana’da ise 250’e yakın sığınmacı bulunuyor. Suriye sınırına yakın illerimizin durum ise biraz daha farklı. Mesela Kilis’te 114 bin sığınmacıya karşılık 142 bin vatandaşımız var. Yani şehirdeki nüfusun yüzde 80’ini Suriyeli sığınmacılar oluşturuyor.
Gaziantep’te 2 milyonun biraz üzerindeki vatandaşımıza karşılık 437 binin üzerinde Suriyeli bulunuyor. Orantılarsak yüzde 20’nin üzerinde bir değere ulaşıyoruz. Hatay’da önem arzeden  illerimizin başında geliyor. 6 Şubat depreminde yerle bir olan Hatay’da kayıtlı vatandaşımızın sayısı 1 milyon 610 bin. Sığınmacıların sayısı ise 427 bin 500, yani şehrin yüzde 26’sı işgal altında. Şanlıurfa ve Mersin’de de durum hiç farklı değil.
Yazımızın bir sonraki bölümünde ise sığınmacılara yapılan sağlık ve diğer sosyal ihtiyaçlara ilişkin rakamlara yer vereceğiz.
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —