Oktaytaş1

Tarih: 06.10.2024 15:29

Ülkemizin Beka Sorunu-4

Facebook Twitter Linked-in

Türk üreticisinin ürünü para etmiyor ama son bir yılda tarım ürünleri ithalatına 14 milyar dolar harcamışız. Türk lirası karşılığı 500 milyar lira. Yani kendi kendine yeten bir ülkeden bugün ithal ettiği hayvanı, yine ithal ettiği samanla doyuran bir ülke durumuna gelmişiz. Yıllardır çok övündüğümüz stratejik ürünlerimiz olan buğday, fındık, pamuk ve çayı bile ithal eder duruma düşmüşüz.
Üretici maliyetleri yüzde 100 artmasına karşın buğday ve çay taban fiyatları üreticileri şoka uğrattığını gazete ve televizyon haberlerinden öğreniyoruz. Buğday taban fiyatı olarak belirlenen 11 lira ile geçen yıldan bu yana sağlanan fiyat artışı yüzde 18.9 da kaldı. Reel olarak bakıldığında ise yüzde 10’ların biraz üzerinde. Çiftçinin maliyeti ise en iyimser hesaplamalarla 10 lira 80 kuruşu aşıyor. Çiftçiler, bir sonraki yıl için “bizden buraya kadar” diyerek, gelecek yıllarda üretimden çekileceklerinin sinyallerii veriyorlar.
Tarımda net ithalatçı bir ülke konumuna düştük. Sadece temel tarım ürünlerinin ötesinde aklınıza ne geliyorsa ithal ediyoruz. Mesela, Rusya, Polonya ve Litvanya’dan 2.2 milyon dolarlık nar, donmuş portakal, İran ve Suriye’ den 4.8 milyon dolarlık karpuz, 2.4 milyon liralık kestane almışız. Düşünün; Brezilya ve Madagaskar’dan 2.1 milyon dolar tutarında börülce ithal etmişiz.
Mevcut zeytin ağaçlarımızı değeri beş para bile etmeyen kömür çıkarmak için tek tek keserken, Suriye ve Belçika’dan 2.2 milyon dolarlık zeytin almışız. Bunula da kalmamışız, buğday, soya, arpa, ham çiçek yağı en çok ithal ettiğimiz ürünler arasında yer almış
Tarım sektörü, 2023 yılında 20 milyar 696 milyon dolar ihracat, 27 milyar 318 milyon dolar ithalat yapmış. Dış ticaret açığımız 6.6 milyar dolar olmuş.
Biz bu duruma, bir önceki günden gelmedik. Bu, yıllar boyunca süren, ihmal ve ihanetin bir sonucu. Ülkemizin, önemli sivil toplum kuruluşlarından biri olan Türkiye Ziraat Odaları birliği (TZOB) verilerine göre mazot fiyatları bir yılda yüzde 109, gübre fiyatları yüzde 57, ilaç fiyatları ise 70 oranında artmış. Tüm bu gelişmelere karşın çiftçimiz yine ekmiş, biçmiş ama evine para götürmek yerine elindekini ve avucundakini kaybetmiş. Bugün çiftçilerimizin yüzde 92.5’i borçlu. Çiftçilerimiz borçları nedeniyle tarlasının, bahçesinin, bağının üzerindeki ağır ipotek yükü altında inim inim inliyor.
Çevre Şehircilik ve İklim Bakanlığı’nın verilerine göre tapusu üzerine ipotek konulan tarım arazisi sahibi sayısı ekim 2023’te 2 milyon 230 bin 758 kişiye ulaşmış. İpoteklerin yüzde 72,9’unu bankalar tarafından konulmuş. Bankalar tarafından tapusu üzerine ipotek konulan tarım arazisi sahibi 1 milyon 626 bin 289 kişiye ulaşmış.
2019 yılında 2,9 milyon olan ipotekli tarım alanı parsel sayısı 300 bin artarak 3,2 milyona ulaşmış. İpotekli tarım alanı ise 42 milyon 360 bin 880 dekarı bulurken, bu büyüklük alanın 20 milyon 330 bin dekar olan İsrail’in iki katından daha fazla bir alan olduğu ifade belirtiliyor.  İpotekli alan sahibi başına düşen tarım arazisi büyüklüğü ise 18,9 dekarı buluyor. 
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 2024 Mart ayı verilerine göre, 2024 yılında tarım kesiminin bankalara olan borcu 5,3 milyar liradan 651,6 milyar liraya yükselmiş. Bu borcun 222,5 milyar lirasını kısa vadeli krediler oluşturuyor. Çiftçilerin bankalara olan borçları bir yılda yüzde 64,7, son 20 yılda ise 122 kat artmış. 
Tarım alanları ipotekli en yüksek on il ise şöyle sıralanıyor. İlk sırada Manisa yer alıyor. Bu ilimizde ipotekli tarım alanları yüzde 27.18’e ulaşmış. Bu ilimizi, yüzde 26.44 ile Aydın, yüzde 24.67 ile Aksaray, yüzde 24.25 ile Konya, yüzde 23.85 ile Edirne, yüzde 23.62 ile Adana, yüzde 23.33 ile İzmir, yüzde 23.32 ile Hatay, yüzde 22.71 ile Tekirdağ ve yüzde 22.54 ile Şanlıurfa takip ediyor.
Çiftçilerimiz, Tarım Kredi Kooperatiflerine de bir hayli borçlular. Tarımsal faaliyetlerini sürdürebilmek için bankalardan kredi kullanamayan çiftçilerin ikinci borç kaynağını bu kooperatifler oluşturuyor. Tarım Kredi Kooperatiflerinin de çiftçilere en az bankalar kadar acımasızca davranıyor.
Çiftçilerin bir diğer önemli sıkıntısını da tarım araç ve gereçlerine konulan haciz işlemleri oluşturuyor. Başta traktör olmak üzere, tüm tarım araç ve gereçlerine, çiftçilerin borçları nedeniyle haciz işlemi uygulanıyor. Bankaların ve Tarım Kredi Kooperatifi depolarının bu yolla ele geçirilen araç ve gereçlerle dolu olduğu gelen haberler arasında.
Çok zor şartlar altında üretimlerini sürdürmeye çalışan çiftçilerin ellerinden alınan tarım arazilerinin büyüklüğüne ilişkin rakamları yazımızda belirttik. İşin acı yanı ipotekli ve hacizli tarım arazilerinin boş tutulması. Tarım arazisine el koyan banka, buraları ekip-biçmiyor. Bağlar, tarlalar ve bahçeler kaderine terk ediliyor.
Burada, özellikle yabancı sermayeli bankaların el koyduğu tarım arazilerinin miktarını ve kapladığı alanı öğrenmek önem arz ediyor. Bugün ipotekli olarak kayıtlara geçen kişi başına 18.9 dekarı bulan tarım arazilerinin yarın hacizli duruma düşmeyeceklerinin bir garantisi yok. Banka, çiftçinin gözünün yaşına bakmadan, verdiğini alabilmek için ucuz pahalı demeden tapusunu üzerine geçirdiği tarım arazisini fırsatçılara satıveriyor hemen.
Burada, devletin beka sorunu var. Tarım arazileri çoğu kez vatandaşlık almak isteyenler tarafından alınıyor. Mesela, bu yolla el değiştiren tarım arazilerimizin miktarı ve hangi ülke vatandaşı tarafından alındığını biliyor muyuz? Kaldı ki, el altından vatandaşlarımızın ortaklığıyla el değiştiren tarım arazilerimizin büyüklüğüne ilişkin bilgilere de sahip değiliz. Belki bu konuda devletin elinde bir takım veriler mevcuttur ama, bunların bu ülkenin vatandaşlarıyla da paylaşılması da gerekmez mi?


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —