Gazeteci Yazar Tv Programcısı Yusuf AKTAŞ

Tarih: 11.09.2023 12:55

"Yengeç Sepeti Sendromu Yaşatan" Dostlarımız!

Facebook Twitter Linked-in

 

"Yengeç sepeti sendromu yaşatan" dostlarımız!

Yükselen kişiyi aşağıya çekme sendromu olarak da bilinen "Yengeç Sepeti Sendromu" gerek kurumsal hayatta gerekse özel yaşamda karşılaştığımız bir durum.
Peki, “Yengeç Sepeti Sendromu nedir? 

Kumsalda yürüyen bir adam, avlanan balıkçıya yaklaştığında kova içerisindeki yakalanmış yengeçleri görür. Kovanın üstü açıktır, kapağı yoktur. Bu durum onu şaşırtır, çünkü yengeçlerin kaçabileceğini düşünür. Balıkçıya sorduğunda “Evet, tek bir yengeç olsaydı, kesinlikle kaçardı. Ancak, pek çok yengeç varsa, biri kaçmaya çalıştığında diğerleri onu yakalar, kaçamayacağından emin olur, geri kalanlar da aynı kaderi yaşarlar.” yanıtını alır.
Tek yengeç kapaksız kovadan rahatlıkla çıkabilirken sayı arttıkça kaçış imkansızlaşır. Çünkü birbirlerini yukarı itmek yerine, aşağı çekerek engellerler. Sonunda kimse kazanamaz.
Bu durum, Yengeç Sepeti Sendromunun çıkış noktasıdır.

Filipinliler arasında popüler olan kavram, ilk olarak aktivist yazar Ninotchka Rosca tarafından kullanılıyor. “Ben sahip değilsem, sen de olamazsın.”, “Ben başaramıyorsam, sen de başaramazsın.” anlayışını ifade eder. Bazı insanlar, bencilce davranarak hırslarını ön plana alarak başarmanın yolunun başkalarını geride tutmak olduğunu düşünürler. Kendileri ulaşamıyorsa, sizin de hayalleriniz, hedefleriniz uzak olmalıdır. İstekleri budur. Rekabetçi duygularla, hasetlik ve kıskançlıkla çabalarınızı sabote etmeye çalışırlar.

Yengeç Sepeti Sendromu, her alanda yaşanabilir. Örneğin, kurumsal hayatta işinizi ne kadar iyi yaparsınız yapın mutlaka sizi engelleyecek birileri çıkar. Ast-üst ilişkilerinde büyük çoğunlukla üst mevkidekiler alt mevkidekilerin başarısını ve azimli çalışmalarını görmezden gelebilirler. Özellikle siyasi hayatta ister en küçük ilçe teşkilatlarında olsun, isterse en yüksekte genel merkez veyahut bakanlıklar seviyesinde olsun nice rekabetler ve fırıldaklıklar dönebilir.
Hele ki en küçüğünden en büyüğüne sivil toplum örgütlerinde (özellikle ülkemizdeki) nice kulis ve güç savaşları yaşanır. 
Hatta bazen bir işe başlamaya niyet ederseniz, size destek olmak yerine moral ve motivasyonunuzu bozacak nice insana denk gelirsiniz ama destek olacak insanı pek nadiren bulursunuz. 
Belki de kilo vermeyi düşünüyorsunuzdur ama bunu daha önce denemiş fakat başaramamış birçok kişilerin eleştirilerine maruz kalabilirsiniz.
Çoğu insan kendi başarısızlık korkularıyla, sizin başarılarınıza, gelişim olanaklarınıza ket vurmaya çalışırlar ve siz yeni bir şey denemek istediğinizde baltalamaya, caydırmaya niyetlenebilirler. Kendi başarısızlıklarını bastırmak için sizin de onlar gibi olmanızdan yana tavır gösterirler. “Ne gerek var?”, ”Boşver, zaten beceremezsin, hiç uğraşma.”, “Bu saatten sonra meslek değiştirilir mi?” sözlerini duyabilirsiniz. Dost tavsiyesi kisvesi altında size kendinizden şüphelendirecek önerilerde bulunabilirler ve sizin stresinizi artırabilirler.

Yengeç zihniyetine sahip kişiler, bir gurubun içinde olduklarında da, başarılı üyelerin önemini azaltmayı hedeflerler. Onlar başarısızken başkalarının başarısını izlemek yerine, çökmelerini, pes etmelerini beklerler. Hatta onların mutlu anlarında bile eleştirecek noktalarını bulabilirler ama kendileri eleştiri duymak istemezler. Empati ve merhametten yoksundurlar. Başkasına yardımcı olmak, kendimize yardımcı olmaktır aslında. Hatta birlikte büyümek, yükselmektir. 

Bu Sendromdan Kendimizi Nasıl Korumalıyız? 

Jim Rohn; “İnsan, en çok vakit geçirdiği 5 kişinin ortalamasıdır” der. Zamanınızın çoğunu birlikte geçirdiğiniz insanlara dikkat edin. Aile üyeleriniz, çalışma arkadaşlarınız, yakınlarınız size yengeç sepeti sendromu yaşatan kişiler olabilirler. Zorunlu nedenlerle ilişkimizi tamamıyla koparmamızın mümkün olmayacağı durumlar varsa da hayatınıza yön verecek olan kişi sizsiniz. Kiminle, ne kadar vakit geçireceğinizi iyi belirleyin. Benzer hedeflerinizin olduğu kişilerle bir aradaysanız, başarınız katlanır.
Durumun farkına varmak gerekiyor. Olumsuz düşüncelerle dolu ortamda kalmak yerine, enerjinizi yardımlaşabileceğiniz, birbirinize ilham verebileceğiniz kişilere yönlendirin.

Tedavisi Var Mı? 

Bu sendrom herkesin karşılaşabileceği ve kişisel olarak üstesinden gelebileceği bir sendromdur. Başarılı gördüğümüz kişilerin motivasyonlarını düşürmek yerine onlardan ilham alıp, kendi motivasyonumuzu arttırabiliriz.

Yengeçlerin sizi hedeflerinizden ve hayallerinizden uzaklaştırmalarına, üretkenliğinizi azaltmalarına izin vermeyin. Bizim hayatımız, bizim seçimlerimiz. Kovadaysak da çıkmayı başarmak bizim elimizde, yeter ki gerçekten o kovadan çıkmak isteyelim.

Şimdi sakince durun ve düşünün bakalım, sizi paçanızdan çeken biri ya da birileri var mı? Eğer ki sizin paçanızdan çeken biri ya da birileri varsa hemen aranıza mesafe koyun ya da bir arada olmamaya, planlarınızı paylaşamamaya özen gösterin. 

Belki de siz birilerinin paçasından çekenlerdensiniz !

Bunu düşünün ve gerçekleri kabul edin. İnsanı en iyi kendisi tanır. Çünkü böyle bir karakterde iseniz acilen tedaviye ihtiyacınız var ve bu durum herkesten çok sizi yıpratır. Gelişmemiş, olgunlaşmamış bir insanın tavırdır bu hal. En çok da kişinin kendini rahatsız eder.

Bir İslam aliminin bu hal ile ilgili harika bir sözünü yazmadan edemeyeceğim.
Şöyle diyordu: “Haset öyle bir ateştir ki, önce düştüğü yüreği yakar. Haset edilene belki bir şey olmaz da, haset sahibi yanar kavrulur, uykuları kaçar.“

Hatta hasetlik öyle bir hastalıktır ki, kişiyi her türlü gayriahlaki şeyler yapmaya, hile ve düşmanlığa bile götürür. Onun için her türlü, hile, yalan, düşmanlık, kin ve nefret sıradan bir haldir. En büyük korkuları da haset ettiği kişinin başarılı olması ve kendi planlarının işlememesidir. 

Allah bile kulunun bu zafiyetini ve kötü huyunu bildiği için "nas ve felak surelerinde, hasetcilerin şerrinden Allah’a sığınmak gerektiğini vurgulamıştır. 

Huzurlu günler dileğiyle....

 Yusuf AKTAŞ


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —