Hayrettin ÇAKMAK

Tarih: 29.01.2025 10:57

Yeniden yapılanmanın zorlukları

Facebook Twitter Linked-in

Anayasalarımız dolayısıyla kanunlarımız “Sosyalizme” izin vermez ama Sosyalist sistemin temel direklerinden biri olan “merkezi planlama” yıllarca idari yapımızın “Ana ilkesi” olmuştu. Planlamanın boyutunu esprili bir anı ile açıklayalım. Dışişleri bakanlarımızdan İhsan Sabri Çağlayangil anılarında anlatmıştı. Türkiye’de çimento ihtiyacı doğmuştu, nereden buluruz derken; Dostu Sosyalist Romanya’nın Dışişleri bakanına bu durumu açar, bakan bu işi halleder ama “çok zor oldu, biz sene sonunda; gelecek seneyi planlarız, bir daha böyle bir ihtiyaç olursa zamanında söyleyin programa alalım” demiş. Merkezi planlama böyle bir şey işte. Çimento İhraç edip döviz kazanacaksın ama planlamada olmayınca yok diyen, katı bir sistem.

 Türkiye’de 2005 yılında kaldırılan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, tamamen yerel nitelikte hizmet gören kurum olmasına rağmen; plan ve programları merkezden yapılmakta ve onaylanmakta idi.

Biraz açalım ki daha kolay anlaşılsın, İlimizde heyelan sonucu kapanan bir köy yolunda, heyelana karşı tedbir alınması için,  önce Ankara’ya köy hizmetleri genel müdürlüğüne arz edilecek, oradan karar çıkacak, ödenek ayrılacak ve o yol için iyileştirme çalışması yapılabilecekti. Bizim için hararet derecesi çok yüksek olan bu konu Ankara’ya ulaşana kadar soğur buz gibi olur. Çünkü Türkiye’de o dönem köy sayısı 35 bin civarında idi. Artık sizin sorununuz, 35 bin sorundan biridir.

Köy hizmetleri birimini kaldırdık, hizmetler Büyükşehirlerde belediyeler, diğerlerinde il genel meclisi il özel idaresi bünyesine alındı. İl içinde soruna müdahale etme, sorun çözme süratimiz ortadadır. Çünkü bürokratik işlemlerin çok olduğu yerde verim alınamaz ve sorun hızlı çözülemez. Ayrıca gayri ahlaki ve hukuk dışı sonuçları da rüşvet kayırmacılık gibi kirlilikleri beraberinde taşır. Sosyalist ülkelerin o katı rejim yapısına rağmen rüşvet her zaman var olmuştur. Sebep yüzde 100 bürokrasidir.

Tarihi bir örnek: Prens Sabahattin merkeziyetçi yapının tıkanmasına örnek olarak, Bolu Sancağı Mutasarrıfının (Yönetici vali), üç saatlik bir yolu yaptırmak için nasıl mücadele ettiğini ve sonunda işten vazgeçmek mecburiyetinde kaldığını şöyle nakleder: ”Yolun yapımı için müracaat sancaktan Vilayete, Vilayetten, Dahiliye Nezaretine (iç işlerine bakanlığına), Dahiliye Nezaretinden Nafia’ya (Bayındırlık İşleri), Nafia’dan Sadarete (Başbakanlık), Sadaretten Saraya iletilir. Bu süre zarfında tam 6 yıl geçer ve mutasarrıf işi yaptırmaktan nihayet vazgeçer”

Merkeziyetçi yapıyı fıkra gibi anlatan tarihi bir olayı nakletmeden olmaz. Şair Eşref, Kırkağaç kaymakamlık binasının çatısının aktığını, onarılması gerektiğini merkeze yazmış. Merkezden yazıya cevap gelmiş “Nerelerin aktığını tek tek bildiriniz...”  Bunun üzerine de Şair Eşref meseleyi şöyle izah etmiş  “Efendim, musluklar hariç her yeri akıyor.” Diyerek bürokratik yapıyı alaycı bir şekilde tarif etmiştir

 Yerel yönetimler hızlıdır amma ölçü kaçmamalı. Ülkemizde 2014 yılında yapılan düzenleme öncesi belediye sayısı 3.225 civarında idi. Bugün toplamda 1.402 belediye var. Büyükşehir olmayan illerde 399 belde belediyeleri devam ediyor. Bu rakama inene kadar yaşanan süreci çektiğimiz sıkıntı ve gösterilen direnci çok iyi biliyorum. Belediyelerin azaltılması konusunda açılan davada AYM uygun bulmuş yürütmenin lehine karar vermişti. Danıştay; Anayasa Mahkemesi kararları herkesi, her kesimi bağlar hükmüne aykırı hareket etmiş muhalif karar vermişti. Bakıyorum da ne direnişlerle karşılaşmışız, dağcılar gibi sarp kayalıkları tırmanmışız vesselam.

Kamu yönetiminde reform yapmak kolay olmuyor. Değişime en çok direnenler konum kaybedenler olur. Adam belediye başkanıdır. Belde belediyesi kaldırılınca adamın kimliği, statüsü elinden alınıyor. O nokta aşılması gereken bir tümsektir.

İşte o tümsek, kendini değil de ülkesini milletini düşünen insanlarla aşılabiliyor.

Ak Parti Bursa il başkanı seçildiğim kongrede, Bursa Atatürk Spor Salonunu duvarında bir bez afiş asmıştı gençlerimiz. 55 sıfır yapacağız yazıyordu. 2004 yılında yapılacak belediye seçimlerinin hedefiydi o afiş. Bu gün itibariyle Bursa’da 17 ilçe ve Büyükşehir belediyesi ile toplam 18 belediyemiz var. O gün ilave olarak 37 belde belediyesi vardı.

Belde belediyeleri bütçeye Türkiye geneli hesaplandığında ciddi yük bindiriyordu. Kanun mevzuat değişikliği yapılarak sırf seçim kazanmak uğruna kültür mantarı gibi her ilden belediye fışkırıyordu. Belediye hakkı tanımak kolaydır ama geri almak reform hareketidir ki; çok zordur.

Milletvekili olduğum dönemde yapılan bir düzenleme ile Büyükşehir sınırları içindeki belde belediyeleri kapatılıyordu. Bir baktım ki bizim AK Partili Belde Belediye başkanlarından CHP’lilerin peşine takılmış Ankara’ya gelenler olmuştu. Hatta TBMM lokantasında CHP’li vekillerin misafirleri olduklarını görünce gözlerime inanamadım! Reform değişimdir. Değişim ise ucu sana dokunsa da fedakârlık ister.

Aklın yolu birdir. Alman devleti de yaptığı reformlarla (üstelik Doğu Almanya ile birleşmiştir) 24.371 olan belediye sayısını 11 bin civarına indirmiştir. Almanya ekonomide bir dünya devidir ve nüfusu bugün itibariye 84.360.029 dur.

Japonya’da 10.520 olan belediye sayısı, 1.750 civarına indirilmiştir. Japonya’nın nüfusu Bugün bu saat itibariyle (Almanya’da olduğu gibi Japonlarda nüfusu anlık olarak internete yansıtıyor) 123.386.447 olduğunu not edelim. 14 bin 125 adadan oluşan Japonya’da 260 ada üzerinde yerleşim vardır. Buna rağmen belediye sayısı azaltılmıştır

Bürokrasi ve Mevzuat hazretleri ayrılmaz ikilidir

TOBB başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu bürokratik süreçle ilgili bir fıkra anlatmıştı

Adam bataklığa düşmüş, kurtaran yok mu diye bağırırken birini görmüş. Hey arkadaş oralardan dal, ip gibi bir şeyler bulup atsan da şu bataklıktan kurtulsam demiş.

-Kusura bakma arkadaş, ne ip atarım ne dal uzatırım, Sen hazine arazisinin içindesin. Hazineden mal almak suçtur. Ben şimdi muhtara söyleyeceğim, o da kasabaya gider kaymakama senin bataklığa düştüğünü söyler. Kaymakam mal müdürü ile istişare edip seni hazine arazisindeki bataklıktan çıkarmak suç mu değil mi kararını verecekler.

Eğer çıkarmak suç değilse hiç merak etme itfaiye gönderirler seni kurtarırlar.

Bataklıktaki adamda; senin bu dediğin olana kadar ben burada batar ve ölürüm.

-Ben sana ölmezsin demedim ki. Ölürsün ama mevzuata uygun ölürsün.

 


 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —