“Karnının doymayacağı yerde açlığını belli etme.” demiş atalar.
Aynı şekilde, ruhun doyacağı zamanları kaçırma. Çünkü her an, seni yeniden inşa edecek bir fırsat olabilir.
Hayat dediğimiz şeyin kıyısında, hep aynı soruyla baş başayız:
“Daha fazlasını yapabilir miydim?”
İşte bu sorunun cevabını bulabilmek için kendimize en önce şunu sormamız gerekiyor, Zamanı ne kadar tanıyoruz? Ve onu ne kadar millî, manevi ve insani bir sorumlulukla yaşıyoruz?
Türk Milliyetçiliği ve Zamanın Ruhu
Türk milliyetçiliği, yalnızca bir etnik vurgunun değil, zamanlar ötesine uzanan kültürel bir hafızanın ve ahlaki bir duruşun adıdır. Yusuf Akçura’nın “Üç Tarz-ı Siyaset”ten beri, Ziya Gökalp’in “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” ilkesiyle ve Nihal Atsız’ın “milliyetçilik bir ruh işidir” sözüyle şekillenen bu büyük fikir, zamanı da kendi içinde kutsal sayar.
Çünkü zaman kimliktir, emanettir ve harekettir.
Zamanı heba eden toplumlar, kimliklerini de kaybederler.
O yüzden bugün Türk gençliğine düşen en büyük görev, yalnızca geçmişle övünmek değil, geleceği kurmak için bugünü inşa etmektir.
İslam’da zamanın her nefesi şahit yazılır.
“İnsan, ziyan içindedir…” diye başlayan Asr Suresi, zaman üzerine kurulmuş bir hakikattir.
Tasavvufta ise “dem bu demdir” anlayışıyla anın kıymeti vurgulanır.
Mevlânâ, “Ne geçmiş kaygıdır ne gelecek gam. Varlık an’dadır, aşksa her zaman.” der.
Bilimsel açıdan bakıldığında bile zaman, izafi bir kavramdır. Görelilik teorisi bize gösteriyor ki, zaman aslında bizim nasıl algıladığımıza göre değişir. Bu da demek oluyor ki, ruhumuz hangi hâl üzerindeyse, zaman ona göre biçim alır.
Ülkücü gençliğin görevi, zamanı sadece yaşamak değil, şuurla yönetmektir. Çünkü her an, yeniden başlamak için bir iman, bir tefekkür, bir aksiyon olabilir.
Geçmişin hatalarını tövbeyle arındırmak, bugünün nimetlerine şükürle sahip çıkmak, geleceğe ise gayretle yürümek.
Bu, Türk-İslam ülküsünün özüdür.
Bu, bir dava insanının günlük duasıdır.
Bu, Türk milliyetçiliğinin “ne olursa olsun vazgeçme” iradesidir.
Ey genç kardeşim,
Bu çağın seni boşlukta bırakmasına, seni geçmişin pişmanlıklarına veya geleceğin kaygılarına hapsetmesine izin verme.
Her gün, yeniden başlamak için Allah’tan sana gönderilmiş bir hediyedir.
Zamanı yalnızca planla değil, şuurla yaşa.
Hayatını yeniden inşa etmek istiyorsan, zamanı ilmek ilmek ör.
Dünya seni dağıtabilir. Ama “ruh kökünü” bilen dağılmaz.
Ve unutma;
Zamanın kıymetini bilen, milletinin kıymetini de bilir.
Zamanı israf eden, ülküsünü de unutur.
Her yeni gün, Türk gençliği için bir diriliş fırsatıdır.
“Her an yeni bir başlangıçtır.”
Bu sadece bir motto değil, bir yaşam biçimidir.
Bir ülkücünün, bir dava insanının, bir medeniyet kurucusunun nefes alış şeklidir.
Gel, birlikte başlayalım.
Saygı, sevgiyle…