Tarih: 17 Ekim 1980 Ecevit ve Demirel azınlık hükümeti tarafından “Önce Ege’deki komuta kontrol meseleleri çözüme kavuşsun, ardından Yunanistan askeri kanada dönsün” şeklindeki tutumuyla karşı çıkıp veto ettiği Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönme girişimi Evren tarafından kabul edildi.
Tarih: 08 Ekim 1980 Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi. Tarihe Balgat katliamı' olarak geçen olayın faillerinden biri olarak tutuklanıp 2 yıl cezaevinde yatan Mustafa Pehlivanoğlu, 7 Ekim'i 8 Ekim'e bağlayan gece yarısından sonra, Mamak Cezaevi'nde asıldı. Mustafa Pehlivanoğlu mahkeme süresi boyunca polis ifadesinin işkence zoruyla alındığını ve kendisinin masum olduğunu iddia etti. Ailesi idamı ancak infazdan 3 gün sonra çocuklarını ziyarete geldiklerinde öğrenebildi.
Mahkemenin idam kararının ardından, Pehlivanoğlu'nun olayda silah kullanmadığı tespit edilmesi üzerine, yapılan idamı durdurma girişimlerine, Kenan Evren engel oluyor. Evren, "Bana da öyle bilgi geldi. Ama artık çok geç infazdan dönemeyiz." diyor. İdam kararını veren Sıkıyönetim Mahkemesi Hâkimi Ali Fahir Kayacan daha sonra anlattığı anılarında, Mustafa Pehlivanoğlu'nun asılan Necdet Adalı' ya denge olsun diye idam edildiğini belirtmiştir.
Mustafa Pehlivanoğlu idamından önce ailesi için mektubunda şunları yazıyor:
''Sevgili anneciğim ve babacığım,
Sizler beni bu yasa kadar büyüttünüz ve yetiştirdiniz. Benim sizlere karşı islemiş olduğum hataları ve suçlarımı affedin. Hakkınızı helal edin. Ben sizlerin bir evladınız olarak, bugüne kadar Cenab-ı Hakk'ın ve Onun Resulünün, Yüce Peygamberimizin yolundan ayrılmadım. Alın yazımız böyle yazılmış. Kader ne ise onu çekeceğiz. Ben de kardeşim Haydar gibi bir an önce Allah'ın huzuruna çıkacağım. Eğer benim günahım varsa Cenab-ı Allah'ın huzurunda çekmeye hazırım. Yok, bir yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler, idam edenler Allah'tan bulsunlar. Şunu hiçbir zaman unutmasınlar ki, zafer her zaman Allah'a inananlarındır.
Bunun için hiç üzülmeyin. Cenazemin arkasından ağlamayın, günahtır. Anne! sizlerle helalleşmek isterdim, fakat olmadı. Hakkım varsa, hepinize helal olsun, siz de helal edin.
Son olarak, abime, yengeme, yeğenime, bacıma selam eder, haklarını helal etmelerini dilerim. Nişanlıma da selam eder, Cenab-ı Allah'ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim.
Oğlunuz Mustafa
Mustafa Pehlivanoğlu, 12 Eylül'de Kenan Evren ve darbeci ekibin mahkemelerinde yargılanıp idam edilen ülkücülerden yalnızca biriydi. Tıpkı soldan Erdal Eren gibi o da sağdan bir sembol olarak yıllar sonra bile hafızalardaki yerini korumaktadır.
Tarih 13 Aralık 1980 12 Eylül darbesi öncesinde er Zekeriya Önge’yi öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen, Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisi Erdal Eren, 17 yaşında asılarak idam edildi. 12 Eylül Darbesinin mimarı Kenan Evren, "Asmayalım da besleyelim mi?" sözünü Erdal Eren için söylemişti. Erdal Eren, idam edilmeden 16 saat önce kendisini ziyaret eden gazeteciler Savaş Ay ve Emin Çölaşan'a, "avukatıyla görüştürülmediğini, 18 yaşının altında olmasına rağmen idam edilmek istendiğini, yaşının 18'den küçük olduğunu tespit edecek olan kemik testi yapılması talebinin kabul edilmediğini, vurduğu söylenen jandarma erine çok uzaktan ateş açtığını ama otopside yakın atışla öldüğünün kanıtlandığını, kendisini ibret olsun diye asacaklarını ve ölümden korkmadığını" söyledi.
Sezen Aksu’nun son bakış şarkısına konu olan Erdal Eren ölümünden önce ailesine mektubunda şunları yazıyor:
Sevgili annem, babam ve kardeşlerim;
Sizlere bugüne kadar pek sağlıklı mektup yazamadım. Ayrıca konuşma olanağımız ve görüşmemizde olmadı. Zaten dışarıdayken de birbirimizi anlayacak şekilde konuşamadık. Bu konuda sizlere karşı büyük oranda hatalı davrandım. Ancak bunu size karşı saygı duymadığım, bu nedenle böyle davrandığım şeklinde yorumlamamanızı dilerim. Bu nedenle sizlere anlatacağım, konuşacağım çok şey var. Ancak olanak yok. Düşüncelerimi bu mektupla anlatmaya çalışacağım.
Şu anda ne durumda olacağınızı tahmin ediyorum. Ama çok açıklıkla söylüyorum ki benim moralim çok iyi ve ölümden de korkum yok. Çok büyük bir ihtimalle bu işin ölümle sonuçlanacağını çok iyi biliyorum. Buna rağmen korkuya, yılgınlığa, karamsarlığa kapılmıyorum. Ölümden korkmadığımı söylemem, yaşamak istemediğim, yaşamaktan bıktığım şeklinde anlaşılmamalı. Elbette ki hayatta olmayı ve mücadele etmeyi arzularım. Ancak karşıma ölüm çıkmışsa, bundan korkmamam, cesaretle karşılamam gerekir.
Biliyorsunuz ki bu ceza işlediğim iddia edilen suçtan verilmedi. Asıl amaçlanan böyle bir olayla gözdağı vermek ve mücadeleyi engellemek hedefine dayalıdır. Bu nedenle sizin de bildiğiniz gibi, kendi hukuk kurallarını çiğneyerek bu cezayı verdiler. Cezaevinde yapılan insanlık dışı zulüm altında inletildik. O kadar aşağılık, o kadar canice şeyler gördüm ki, bugünlerde yaşamak bir işkence haline geldi. İşte bu durumda Ölüm korkulacak bir şey değil, şiddetle arzulanan bir olay, bir kurtuluş haline geldi. Böyle bir durumda insanın intihar ederek yaşamına son vermesi içten bile değildir. Ancak ben bu durumda irademi kullanarak, ne pahasına olursa olsun yaşamımı sürdürdüm. Hem de ileride bir gün öldürüleceğimi bile bile.
Sizlere bunları anlatmamın nedeni yaşamaktan bıktığım ya da meselenin önemini, ciddiyetini kavramadığım gibi yanlış bir düşünceye kapılmamanız içindir. Anne, baba ve evlat arasındaki sevgi çok güçlüdür, kolay kolay kaybolmaz. Evlat acısının da sizin için ne derece etkili olacağını biliyorum. Ama ne kadar zor da olsa bu tür duygusal yönleri bir kenara bırakmanızı istiyorum. Şunu bilmenizi ve kabul etmenizi isterim ki, sizin binlerce evladınız var. Sizlerden istediğim bunu böyle bilmeniz, daha iyi kavramaya çaba göstermenizdir. Zavallı ve çaresiz biriymiş gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar. Bu konuda ne kadar güçlü ne kadar cesur olursanız, beni o kadar mutlu edersiniz. Hepinize özgür ve mutlu yaşam dilerim. Oğlunuz Erdal
Adı Mustafa, Erdal Necdet ya da Ahmet, hataları, hayalleri, yiten hayatları ve alilerine yasattıkları acılarıyla hepsi bizim evlatlarımız.
Acırım mahkum edilen suçsuz gençliğime
Acırım tutuklu dilime
Unutur muyum sanıyorsun
Unutursam!
Kanım kurusun tüm benliğimle…
Gelecek geçmişten ders çıkarmaktır. Gelecek ecdadı rahmetle yad edip, yarınlara umutla bakmaktır. Gelecek Kurtuluş savaşımızda olduğu gibi bir ve diri olmaktadır.
2025 -2026 Eğitim ve Öğretim Yılı bu hafta başladı.
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK 'ün 'Eğitimdir ki bir ulusu, ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum olarak yaşatır; ya da tutsaklık ve düşkünlüğe bırakır.' Sözleri ile öğrenci ve eğitimin neferi değerli öğretmenlerimizin yılını kutlar, başarılı ve hayırlı bir yıl dilerim.
Farkındalığımız yarınlarımıza şifa olsun. Sırrın sahibine emanet… muhabbetlerimle…
Rıza CEYLAN
Eğitimci / Şair -Yazar - Radyo Programcısı
NLP Master Practitioner