Açılım mı diye sormaktan bile rahatsız oluyor insan. Bundan önce de denendi, çok tehlikeli ve kahrediciydi.
Şimdi yeniden başlatıldı. Bazen soruyor insan kendine; “tırtıl başkalaşıp kelebek oluyor, içini görüntüsünü değiştirebiliyor. Lakin bazı insanoğlu hala odunumun parası diye akıl ve mantığın kabul etmeyeceği yanlış, tehlikeli yollarda aynı kisve ile yoluna devam edebiliyor.
Nasıl oluyor bu?
Çevremizde tehlikeli gelişmeler oluyor. Tehlikeli gelişmenin yarınlarda Türkiye Cumhuriyeti için derin sorunlar getireceği biliniyor ama yönetenlerimiz onlar gibi düşünmüyorlar. Kendilerini seçip görev verenlere inanmıyor veya onların tercihlerine muhalif davranıyorlar.
Cumhurbaşkanı’nın eş başkanı olduğunu söylediği Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), hedeflediği noktaya görevlileri tarafından götürülüyor.
Bir bahane ile 11 bin km uzaktan birileri İslamcı teröristleri yok etmek gayesiyle Ortadoğu’ya geliyor ve İran’ la kapıştırarak zayıflattığı Irak’a Saddam’ın nükleer gücü olduğunu iddia ederek saldırıp devleti yıkıyor, Irak parçalanıyor Kuzey Irak’ta planladıkları gibi Büyük İsrail projesine destek olacak Kürdistan’ı kurduruyorlar.
Devamında Arap Baharı adıyla bölgeye demokrasi ve barış getirme yalanı ile Suriye’yi karıştırıp aynı akıbete sürüklediler. Ve Ortadoğu’nun pek çok yerinde karışıklıklar çıkardılar ve milyonlarca bölge insanının ölmesine sakat ve evsiz kalmasına sebep oldular. Ekonomiler çökertildi… Sonra ABD nin terörist olarak listesine aldığı bir kişi aniden kılık ve söylem değiştirip Suriye’de yönetimi ele aldı. ABD bunları terör ve terörist listesinden çıkardı. İşin garip tarafı bu olayları gördüğü halde bizim yöneticilerimiz ortada bir başarı varmış ve o başarıyı da kendileri kazanmış gibi davrandılar. Şu günlerde PKK’ nın bir kolu olan YPG de (SDG) Suriye yönetimiyle pazarlık halindeler.
Daha sonra İsrail, Hamas’ın tahmin etmeyerek te olsa kendine verdiği pası iyi kullanıp Gazze’yi kana buladı, Lübnan, Ürdün, Suriye nin farklı bölgelerini bombaladı.
İsrail daha sonra ABD ile beraber İran’a saldırdı önemli şehir ve tesislerini bombaladılar. Şimdi planlarına uygun geçici olacağı belli barış yaptılar.
Bunlar olurken kukla PKK’ lı teröristleri, kuklacıların kontrolünden uzaklaştırma düşünceli olduğu söylenerek Terörist başı Öcalan’a çağrı yapıldı. Öcalan’da kabul etti ve burada yapılan yanlışta, korkunç hata da ortaya çıktı. Türkiye Cumhuriyetinin kontrolü altında yürümesi gereken süreç de katil Öcalan ve DEM lilerin eline geçti.
Terör uzmanı Abdullah Ağar’ın haklı tespiti ile terör örgütü elemanları “Silah yakma ayini” gerçekleştirdi. Yakılmalı mı idi? Yoksa balistik kontrolleri mi yapılmalıydı, Hangi vahşi eylemde kullanılmıştı tespit edilmeli miydi?
Hiç düşünülmedi, 50 yıldır devam eden bu mücadelede binlerce şehit verdik. Şehitlerin kanlarını dökenlerin affedilmesi yönetenlerin mi hakkıdır?
Cani başı Öcalan mücadeleyi kazandıklarını, silahlı mücadeleyi bırakıp yeni bir mücadele yoluna girdiklerini beyan etti.
Yani büyük mücadelelerden sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti 100. yılında üniter yapısının tehlikeye düştüğü görüldü. Ulus devletten milli devletten Osmanlı tipi ümmetçi devlet çizgisine sürükleniyoruz.
Dünya milli devlet çizgisine yönelirken, milliyetçiliğin ön plana çıktığı gözlenirken, Türk- Arap- Kürt birlikteliği ile ümmet çizgisine hızla kaymalar başladı.
Dostlar biz Türk’üz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde yaşayan Türkler İslamiyet’i seçmiş. Yani İslam’ı tercih etmiş. Müslümanlık millet ismi veya devlet ismi değildir. Müslümanlık dindir ve tercihtir. Halkımızın önemli bir bölümü onu tercih etmiş.
Bu üniter devlete karşı etnik temelli federasyona, Millete karşı ümmete, tek dillikten çok dilliliğe, Türk kültürüne karşı çok kültürlülüğe yönelmek akıl karı değildir.
Bu doğrultuda yol yürümek veya toplumu o yola yönlendirmeye çalışmak sağlıklı sonuçlar getirmez.
Olamaz da…