Önder GÜZELARSLAN

Tarih: 05.09.2025 09:04

ANADOLU MEDENEİYETLERİ İÇİNDE KÜLTÜRLERİN BİR ARADA YAŞADIĞI MEKÂN “SİLLE

Facebook Twitter Linked-in

Sille’yi daha önce duydunuz mu? Buraya gideniniz var mı? Henüz Sille ile tanışmadıysanız büyük kayıptasınız. Gerçekten görülmeye değer bir yer. Daha önceleri gittiğimde harabe halinde olan Sille, geçen haftalarda yaptığım ziyarette restore edilmiş ve bütün güzellikleri gün yüzünü çıkarılmış. Selçuklu ve Konya Büyükşehir Belediyesi bu tarihi yeri yeniden gün yüzüne çıkartmak için epeyce uğraşmışlar. Yeni haliyle Sille daha çok görülmeyi hak ediyor. Son ziyaretimi ailecek Konya’ya geldiğimizde, İstanbul’dan tanıştığımız Konyalı öğretmen Mukaddes Kibar ve eşi Kastamonulu öğretmen Seçkin Kibar ile birlikte akşam vakti gerçekleştirdik. Akşam vakti olmasına rağmen Sille’nin güzelliklerine geçmişten bugüne yansıyan tarihi dokusuna şahitlik etmek nasip oldu.

Anadolu’daki medeniyetler içinde mühim bir yeri olan Sille, Konya merkeze 7 km uzaklıkta ve kuzey batısında yer alan derin, dar bir vadinin iki yakasında kurulmuş bir yerleşim yeri. Vadinin arasından akan bir dere buraya ayrı bir güzellik katıyor. Günümüzde Selçuklu Belediyesine bağlı bir mahalle konumunda olan Sille Konya Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu kararınca “kentsel sit alanı” olarak ilan edilmiştir.

Arkeolojik verilere bakıldığında Sille’de yerleşimin Neolitik Çağ’a kadar uzandığını görülüyor. Bölge de ilk yerleşen toplum Anadolu topraklarda Eskişehir-Afyon-Kütahya ve Ankara bölgelerinde büyük bir medeniyet kuran ilk kralı Gordios olan Frigler. M.Ö 8. ve 7. yüzyıllarda Frigyalıların bu bölge de yaşadığı görülüyor. Sille’de eski yerleşim noktalarında yer alan mağara evlerin benzeri Afyon, Eskişehir ve Kütahya’da da bulunuyor. Roma ve Bizans döneminde, Kudüs yolu üzerinde yer aldığı için önemli bir dini merkez haline gelen Antik dönemde Sylata ya da Sylla olarak isimlendirilen Sille, Hristiyanlığın ilk yıllarında havarilerden Aziz Paul ve arkadaşlarının Konya'ya gelerek, dinlerini yaymaya çalıştıkları, baskılar karşısında da buraya gelerek dağlara çekildikleri biliniyor. Bu şekilde Erken Hristiyanlık döneminin ilk merkezlerinden biri haline gelen Sille’de, dünyanın en eski ve en büyük manastırlarından biri olan Ak Manastır "Hagios Khariton Manastırı" yaklaşık 800 yıl kesintisiz hizmet vermiştir. Öyle ki, Konya'da yaşayan Mevlevi dervişleri bu manastırı ziyaret etmişler ve zaman içinde bahçesine de küçük bir de mescit yaptırmışlardır. M.S. 327 yılında Bizans İmparatoru Constantin’in annesi Helena, Hac için Kudüs’e giderken Konya’ya uğramış, buradaki ilk Hristiyanlık dönemlerine ait oyma mabetleri görmüş, Sille’de bir mabet yaptırmaya karar vermiş ve temel atma törenine bizzat kendisi katılmıştır. Aya-Elana ismi verilen kilise, asırlar boyunca tamirat görerek günümüze kadar ulaşmıştır. Şehrin içinde bulunan antik mimariye ait taş eserlerden anlaşılacağı üzere bölge Roma döneminde önemli bir yerleşim yeri olarak kabul edilmiştir.

Türklerin 1071 Malazgirt Savaşı sonrası Anadolu topraklarına doğru yerleşmeye başlamaları sonucunda kurulan ve başkenti Konya olan Anadolu Selçukluları içinde Sille’nin önemi değişmemiştir. Şehir merkezinde Türk hâkimiyeti artınca gayrimüslimlerin bir kısmı Sille bölgesine yerleşmiştir. Sille, Selçuklu döneminde olduğu gibi Osmanlılar devrinde de tarihi İpek ve Baharat yolları üzerinde olması nedeniyle önemini hiç yitirmemiştir.

Frigya, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı döneminden izler taşıyan, Sille'de, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait camiler, hamamlar, çeşmeler, köprüler gibi

Türk-İslam eserleri de bulunuyor. Bugün birçok yapı Selçuklu Belediyesi tarafından restore edilmiş ve bazı yapılar müze haline getirilmiş. Selçuklu Belediye Başkanını ve ekibini bölgeyi turizme kazandırıcı çalışmalarından dolayı tebrik ediyor ve teşekkür ediyorum.

Tarihi geçmişi hakkında bilgiler verdiğim Sille’de görülmeye değer eserleri de şöylece sıralayabiliriz.

Selçuklular ve Karamanoğulları döneminde “Darü’l-mülk” yani hükümdarın ikamet ettiği yer olarak kullanılan, Selçuklu Sultanları devlet hazinesini ve ordunun mühim bir kısmını barındırdığı Takkeli Dağ’daki Gevale Kalesi, Bizans İmparatoru Constantin’in annesi Helena’nın yaptırttığı Aya Elenia Kilisesi, Tepe Şapeli’nde bulunan Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait zamanla ilgili araç ve gereçlerin sergilendiği Selçuklu Belediyesi tarafından restore edilerek turizme kazandırılan Zaman Müzesi, 1930’lu yıllarda inşa edilen iki katlı büyük bir konak görünümündeki bir binada hizmet veren Sille Müzesi, Kayaya oyularak yapılan üç nefli bazilikal plana sahip Koimesis Tes Panagias Kilisesi, günümüzde sergi ve müze olarak hizmet veren ve 1884 yılında Hacı Ali Ağa tarafından yaptırılmış çifte hamam olarak düzenlenmiş Hacı Ali Ağa Hamamı, 1800’lü yılların sonlarında inşa edilmiş Subaşı Hamamı, Su kemeri olarak yapılan Şeytan (Gavur) Köprüsü, iç kısmı zengin ahşap süslemelerle kaplı Karataş Camisi, 1863 yılında yapıldığı tahmin edilen Ak Cami ve 19. yüzyılda yapılmış olan çayın hemen dibindeki taş yapı Çay Camisi. Bölgede sadece Roma ve Bizans döneminin değil Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserlerde bulunuyor. Bölgedeki yapılarda 2000 derece ısıya dayanıklı volkanik ve andezit özellikleri taşıyan bir taş çeşidi kullanılmıştır.

Bugün camileri, köprüleri, müzeleri ve evleriyle farklı kültürlerden izleri bir arada barındıran, Konya’nın en önemli bir kültür ve turizm merkezi olarak kabul edilen Sille tabii silüetiyle ve bu silüetle bütünleşen tarihi izleriyle, sivil mimarisi ve yerleşim dokusuyla, örf, adet ve gelenekleriyle, bağ ve bahçeleriyle farklı yaşam tarzına sahip bir yerleşim yeri olarak ziyaretçilerini bekliyor. Bu antik kent kültürel varlıklarının yanı sıra tarihi dokuyu da günümüze taşımasıyla önemli bir misyon üstleniyor.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —